Devlet hastanesinde PCR testi yaptırabilmenin ahlaki ikilemi

Acil servisteki görevli, PCR testi için sırası gelen arkadaşıma test yaptırmak istemesinin nedenini sordu.

Haberin Devamı

Temaslıyım...” dedi arkadaşım.

Sadece temaslı olanlara test yapmıyoruz” diye yanıtladı kadın görevli.

Ardından ikinci bir soru yöneltti: “Semptomunuz var mı?”

Bu soru, arkadaşımı iç dünyasında oldukça sıkıntılı bir ikilemle karşı karşıya getirdi. Çünkü COVID-19 testi pozitif çıkan biriyle temaslı olmakla birlikte kendisinin herhangi bir şikâyeti, belirtisi yoktu. Ama görevliye ”Hayır” derse testi yaptırması mümkün olmayacaktı.

Karşısındaki duvarda asılı duyuruda büyük harflerle aynen şöyle yazılıydı:

SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN SON YAYINLANAN KARARINA GÖRE BELİRTİSİ (SEMPTOM) OLMAYAN KİŞİLERE PCR TESTİ YAPILMAMAKTADIR. BAŞHEKİMLİK

Başhekimlik sözcüğünün üstünde bir resmi mühür ve Başhekim Yardımcısı’nın imzası vardı.

Bu diyaloglar geçen pazartesi akşamı İstanbul’daki bir devlet hastanesinde geçiyordu.

Haberin Devamı

Peki arkadaşım ne yanıt
verdi?

ARKADAŞ GRUBUYLA YEMEKTE BULUŞUNCA

Yanıttan önce öykünün başlangıcına gidelim.

Öykünün merkezindeki kişi, tam bir hafta önce geçen cuma akşamını bir arkadaş grubuyla birlikte bir lokantada yemek masasında geçirdi. Hemen belirteyim, kendisi iki Sinovac ve üç
BioNTech aşılı.

Bu yemek sonrası cumartesi sabahı kronik hastalıkları olan annesi (78) ve babasını (81) da ziyaret etti evlerinde. Hafta sonu kendi başınaydı.

Yemekten sonraki üçüncü gün olan pazartesi akşam saatlerinde, cuma gecesi yemekte birlikte olduğu arkadaşlarından biri aradı. Sabah boğazında ağrı hissedince hemen PCR testi yaptırmış ve pozitif çıkmıştı.

Bizim arkadaş da bunun üzerine saat 19.00 sularında en yakındaki devlete hastanesine giderek PCR testi yaptırmak istedi.

GÖREVLİYE NE DEDİ?

Diyaloğa dönersek, “Semptomunuz var mı?” sorusu karşısında arkadaşım bir süre durakladı. Yoktu ama bunu söylediği takdirde test yaptıramayacaktı.

İçinde bulunduğum durum hiç hoş değildi. Ama sonuçta annem babamla sürekli görüşüyordum, ofiste her gün mesai arkadaşlarımla birlikteyim. Hiçbir belirti olmadığı halde burnumun aktığını söyledim. Yani yalan söyledim. Ama iyi ki yalan söylemişim” diye anlattı yaşadığı ikilemi.

Haberin Devamı

Bu beyanıyla testi yaptırıp eve döndüğünde uzun bir bekleyiş başladı. Belli aralıklarla cep telefonundan e-nabız’a girerek testin sonucunu öğrenmeye çalıştı. Derken uykuya yenik düştü. Gece yarısı bir ara uyandığında yeniden e-nabız’a girdi ve test sonucunun pozitif çıktığını öğrendi. “Hayat Eve Sığar” (HES) uygulamasında da riskli kategorisine geçmişti.

Dün, telefondaki sohbetimizde evde tek başına yedi günlük karantina süresini tamamlamayı bekliyordu. Herhangi bir şikâyeti, belirtisi yoktu. Galiba evde sıkışmış olmak nedeniyle biraz canı sıkılıyordu.

Pozitif olduğumu öğrendiğime memnunum. Hiç olmazsa kimseye bulaştırmamış oluyorum. Cumartesi sabahı annem ve babamı ziyaret ettim ama onlarla birlikteyken belli bir mesafeyi koruduğum için bulaştırmadığımı düşünüyorum. Şu ana kadar onların bir şikâyetleri de olmadı. Ancak bizim cuma akşamki masada oturan sekiz kişiden üçü pozitif çıktı“ diye konuştu.

Haberin Devamı

Bu arada ertesi sabah Ankara’dan Sağlık Bakanlığı’ndan arayıp “Nasılsınız, semptom var mı, bir şeye ihtiyacınız var mı? Vitamininiz var mı, gönderelim mi? Rapor düzenlememizi ister misiniz?” diye sorduklarını da ekledi.

Özetle, hastanedeki görevliye doğruyu söylemediği için iç dünyasında bir sıkıntı yaşamış olmakla birlikte, yine de hatalı hareket etmediğini düşünüyordu.

BAKANLIK, VATANDAŞLARI İKİLEME SOKTU

Aktardığımız bu olay aslında Sağlık Bakanlığı’nın geçen hafta çarşamba günü açıkladığı yeni test politikasının vatandaşları içine soktuğu ikilemi göstermesi bakımından düşündürücüdür.

Çünkü Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca tarafından açıklanan bu kararla, COVID-19 olan kişilerle temaslılar için test yaptırma zorunluğu kaldırılmış, aynı zamanda semptom göstermeyenlere de test yapılmayacağı duyurulmuştur. Bu kararla tarama testlerine de son verilmiştir.

Haberin Devamı

Alınan kararın taşıdığı riskleri aktardığımız yaşanmış hadise üzerinden anlatmaya çalışalım. Arkadaşım virüsü kapmakla birlikte, beş aşılı olmanın sağladığı koruma ile enfeksiyonu hiçbir belirti göstermeden atlatmaktadır. Ancak o gün hastanede görevliye “Semptomum yok” yanıtı verip bunun sonucu test yaptıramamış olsaydı, bir taşıyıcı olarak hiç fark etmeden virüsü temas ettiği pek çok insana bulaştırabilecekti.

Bulaştırdığı insanlar arasında özellikle yaşlı olanlar ya da kronik hastalığı bulunanların çıkması ve yüksek risk faktörü nedeniyle bu insanların enfekte olup hastalığı ağır bir şekilde geçirmeleri pekâlâ ihtimal dahiline girecekti. Ama kendisinin pozitif olduğunu bilmesi en azından virüsü başka insanlara geçirmesini önlemişti.

Haberin Devamı

Sağlık Bakanlığı’nın kararının yarattığı tehlike bu noktada beliriyor. Temaslılar ve semptom göstermeyen vatandaşlar için test zorunluğunun kaldırılması, pozitif vakaların ortaya çıkartılmasını engellemektedir. Bu da pozitif oldukları halde belirti göstermeyen taşıyıcıların virüsü başka kişilere aktarmalarının kapısını açmaktadır. Testlerin bu kararla frenlenmesi, bulaşın, vakaların, buna bağlı hastaneye yatışların ve muhtemel diğer olumsuz sonuçların artmasına yol açacaktır.

 YENİ POLİTİKANIN KAÇINILMAZ SONUCU

Temaslı olup semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması meselenin yalnızca bir boyutudur. Bir başka problemli yönü, geçen 15 Ocak tarihinde yayımlanan ikinci bir genelgeyle aşısız olan insanlardan konser, sinema gibi toplu mekânlara girerken, şehirler arası tren ve otobüs gibi ulaşım araçlarını kullanırken PCR testi isteme uygulamasına da son verilmiş olmasıdır.

Okullardaki durum daha az sıkıntılı değildir. Önceki uygulamada aşılı olmayan öğretmenlerin ve diğer eğitim personelinin okula gidip ders verebilmeleri ya da çalışabilmeleri için haftada iki kez PCR testi yaptırmaları zorunlu kılınmıştı. Artık istenmiyor. Kritik soru şudur: Çocuğunuzu aşısız ve kontrolü yapılmayan bir öğretmenin ders verdiği sınıfa gönderir miydiniz?

Bu gibi soruları artırmak mümkündür.

Bütün bu soruların hepsinin geldiği nokta, COVID-19’a karşı test politikasında bir gevşemeye işaret etmeleri, bu durumun da salgınla mücadeleyi zafiyete sokması ihtimalidir.

Tabii, önemli bir mahzur daha var. Devletin bu politikasının kaçınılmaz bir sonucu, vatandaşların COVID-19 olup olmadıklarını öğrenebilmeleri için test aşamasında gerçeği yansıtmayan ifadeler kullanmak durumunda kalmalarıdır.

Temaslı insanların test yaptırabilmek için öksürmediği halde öksürdüğü yolunda beyanda bulunmak zorunda bırakılması başlı başına düşündürücüdür. Salgınla mücadele derken, bakın karşımıza bir de böyle bir mesele çıktı.

 

Yazarın Tüm Yazıları