Demokrasimizin unutulmuş bir geleneğini hatırlamak

Aktüaliteyle 2002 sonrasında ilgilenmeye başlayan bugünün genç kuşakları açısından önceki akşam televizyonlarda Türkiye’de daha önce hiç karşılaşmadıkları türde bir siyaset programı vardı.

Haberin Devamı

Onlar için yeni olan, aslında eski kuşaklar açısından geçmiş dönemin seçim kampanyalarının alışılageldik bir hadisesiydi. Adayların seçimden önce birlikte programa çıkıp tartışmaları her sefer olmasa bile sıkça karşılaşılan bir durumdu.

Örneğin, 1983 genel seçimine damgasını vuran olaylardan biri, Halkçı Parti Lideri Necdet Calp’in Milliyetçi Demokrasi Partisi Lideri Turgut Sunalp ve ANAP Lideri Turgut Özal ile birlikte katıldığı TRT’deki tartışmada “Köprüyü sattırmam” şeklinde yaptığı çıkış olmuştu. Calp’in bu meydan okuması, o dönemde genel kanıya göre partisine doğru bir oy kaymasına da yol açmıştı.

*

Adayların bir canlı yayında kamuoyunun karşısına birlikte çıkıp soruları yanıtlamaları, aralarında tartışmaları, seçmenlerin onları yakından tanımaları, donanımlarını, potansiyellerini ölçebilmeleri ve tercihlerini bu gözlemler ışığında şekillendirmeleri bakımından kuşkusuz çok önemli.

Haberin Devamı

Bu tür münazaraların bir yararı da adaylar arasında gerçek bir rekabet ortamını tesis etmesi. Demokraside olması gereken de zaten adayların eşit koşullarda, eşit silahlarla rekabet edebildikleri çekişmeli bir ortamın yaratılabilmesi.

Taraflardan birinin engellendiği, dezavantajlı duruma düştüğü yarışma koşulları, adil olmadıkları için demokrasinin özüne yakışmıyor, demokrasiyi sakatlıyor.

Ayrıca unutmayalım ki, gerçek bir başarı hak edilmiş olmak zorundadır. Rakiplerden birinin sürekli ayağının çekilerek koşmasının, kendini ortaya koyabilmesinin engellendiği bir sahada ipi göğüslemek sahici bir başarı değildir. Olsa olsa adaletsizlikle elde edilmiş bir sonuçtur, haksız kazanç gibi... Zaten kendisine güvenen, dürüstlük, mertlik gibi değerleri önemseyen insanlardan da beklenen, hayatın hangi alanında olursa olsun gerçek rekabet koşulları altında yarışa girmektir.

*

Hangi açıdan bakarsak bakalım, önceki gün İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için ikinci kez yarışan ‘cumhur ittifakı’nın adayı Binali Yıldırım ile ‘millet ittifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu’nun karşı karşıya geldiği, Fox TV’den İsmail Küçükkaya’nın yönettiği program yararlı bir egzersiz olmuştur. Hem eşit bir rekabet ortamı yaratmış, hem adayları daha yakından tanımamıza yardımcı olmuş, hem de eski bir geleneği yıllardan sonra yeniden canlandırmıştır.

Haberin Devamı

Kuşkusuz, önceki akşamki tartışma programının formatıyla ilgili itirazlar dile getirilebilir, soruların farklı bir şekilde kurgulanmasına ilişkin düşünceler ortaya atılabilir. Ancak yine de 2019 yılının koşullarında böyle bir toplantının yapılabilmiş olmasının Türkiye için değeri azımsanmamalıdır.

Demokraside asıl olan, vatandaşların canlı bir tartışma ortamında gerçeklere erişim sağlayabilmeleri, ülke gündemindeki meselelerin bütün boyutlarını görebilmeleridir. Vatandaşların oy verecekleri adayları yakından tanıyabilmelerine, kararlarını olgunlaştırmalarına yardımcı olacak her türlü bilgilenme bu açıdan vazgeçilmezdir.

Önceki akşamki programda kimin daha iyi bir performans çıkardığı, hangisinin hangi başlıklarda rakibini köşeye sıkıştırdığı, adayların beklentileri karşılayıp karşılamadıkları gibi tartışmalar kuşkusuz kamuoyunun öncelikle odaklanacağı başlıklar olacaktır. Ancak bu sıcak başlıklar da son tahlilde demokrasiyle ilgili altını çizdiğimiz temel ilkenin türevleridir.

*

Haberin Devamı

Bu arada, zaman zaman -kontrollü bir şekilde- çekişmelere sahne olsa da İsmail Küçükkaya’nın dengeli bir şekilde yönettiği programın genel hatlarıyla olgun ve medeni bir ortamda gerçekleşmesi, özellikle centilmence bir finalle kapanması, Türkiye’de siyasete hâkim olmasını arzuladığımız ölçüler açısından sevindiricidir.

İnsanların siyasi farklılıklarını kavga etmeden, ses tonlarını yükseltmeden konuşarak tartışabilmesi kuşkusuz bir demokrasinin gelişkinlik düzeyi bakımından önemli bir ölçüttür. Önceki akşamki televizyon tartışması Türkiye’de pekâlâ kutuplaşma kültürünün dışına çıkılarak böyle bir üslupla da siyaset yapılabileceğini herkese göstermiş olmalıdır.

Haberin Devamı

İşte bütün bu yönleriyle birlikte ele aldığımızda, değindiğimiz üslubun güçlenmesi ve ayrıca yeniden canlanan bir münazara geleneğin önümüzdeki dönemin seçimlerinde kalıcı hale gelmesi toplumun da beklentisine karşılık verecektir.

Yazarın Tüm Yazıları