Demokrasimiz lig atladı

Önceki gün yenilenen İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminden ‘millet ittifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu’nun ikinci kez kazanarak çıkmasını Türkiye’nin yaklaşık üç çeyrek asırlık demokrasi serüvenindeki en önemli kırılmalardan biri olarak görmemiz gerekiyor.

Haberin Devamı

Ülkenin en büyük kentinin seçmeninin, sandıkta ortaya koyduğu tercihe adil olmayan bir müdahale yapıldığına kanaat getirip, üç ay sonra tekrarlanan seçimde aradaki farkı 13 binden bu kez 800 bine çıkartması nereden bakılırsa bakılsın tarihi önemde bir kırılmadır.

Benzer tepkileri yansıtması bakımından Türkiye’nin demokrasi tarihinden paralellik taşıyan üç vakayı özellikle hatırlayabiliriz. Bunlardan birincisi, 1946 seçiminde Demokrat Parti’nin tek parti rejiminin engellemesine maruz kalması üzerine, Türk halkının 1950 seçiminde bu partiyi ezici bir şekilde iktidara taşımasıdır. Bir diğeri, 1983 yılında askeri rejimden demokrasiye geçilirken generallerin bir emekli generalin liderliğindeki MDP’nin kazanması için yaptıkları bütün faullere rağmen seçmenin sandıkta iktidara ANAP’ı getirmesidir. Keza 2007 yazında Anayasa Mahkemesi’nin ‘367 kararı’yla Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin önünü kapamasına duyulan tepkinin, o yaz gidilen erken seçimde AK Parti’nin yüzde 46.8’lik seçim zaferini tetiklemesi bir başka çarpıcı hadisedir. Başka örnekler de gösterilebilir.

Haberin Devamı

Seçmen, kendi özgür iradesinin çiğnendiğine kanaat getirdiğinde ve/ya da yarışan aktörlerden birinin eşit rekabet koşullarından yararlanamadığını, mağdur edildiğini gördüğü durumlarda sandıkta toplu ve sert bir tepki vermektedir. Bu tepki tarzı, birçok kez tecrübe edilerek sınanmış bir davranış kalıbı olarak Türk siyaset literatürüne yerleşmiştir.

*

Geride bıraktığımız süreç başka birçok açıdan da bir dizi önemli sonuç taşıyor. Öncelikle vurgulamamız gereken başlıklardan biri, demokratik sabrın ne kadar hayati bir önem taşıdığının görülmüş olmasıdır.

Yaşanan tecrübenin Türk demokrasisine bütün dünyayı şaşırtacak bir şekilde lig atlattığını söylemek mümkündür. Şunu gönül ferahlığıyla belirtebiliriz ki, bütün eksikliklerine ve sorunlarına rağmen demokrasimiz artık kayda değer bir direnç ve dayanıklılık kazanmış bulunuyor. Demokratik süreçler ne kadar olumsuz koşullarla çevrelenmiş olsa bile, toplum sivil dinamikler içinde sandık üzerinden çözümünü üretebiliyor. Bu yönüyle demokrasimiz bir olgunluk eşiğini geçmiştir.

Haberin Devamı

31 Mart’tan sonra yaptığımız bir tespitimizi tekrarlayacağız. Türkiye’nin demokrasisindeki kusurlar nedeniyle sıkça eleştiriye uğraması alışageldiğimiz bir durumdur. Gelgelelim bu kez bu trafiğin tersi söz konusu. Yaşanmakta olan süreç aslında Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’nün kendi içindeki başarısıdır. Bu yönüyle tekrarlanan seçim süreciyle Türkiye’nin ‘yumuşak gücü’ üzerinden bölgeye ve dünyanın dört bir köşesine kuvvetli bir demokrasi mesajı yayılıyor.

*

Seçimin siyasi aktörlere dönük yansımalarına gelince... AK Parti içinde bir özeleştiri sürecinin işleyip işlemeyeceği, keza sürmekte olan yeni parti tartışmaları çerçevesinde muhafazakâr kesimde merkezkaç kuvvetlerin harekete geçip geçmeyeceği önümüzdeki dönemin kritik soruları arasındadır.

Haberin Devamı

CHP, 31 Mart yerel seçimi gibi tekrarlanan İstanbul seçiminden de büyük bir zemin kazanarak çıkmıştır. Tam bir yıl önce 24 Haziran’daki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminde CHP’nin uğradığı yenilgi kendi tabanında bir moral bozukluğuna yol açmıştı. Sonuçların iletişiminin iyi yönetilememesi de buna eklenince, CHP uzun bir süre tabanını ayakta tutacak bir umut öyküsü sunmaktan yoksun bir duruma gelmişti. Ancak CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart yerel seçiminde kullandığı aday tercihleri, özellikle de İstanbul’a Ekrem İmamoğlu tercihi partide yeni bir umut dalgası yaratabilmiştir.

Bu seçim sürecinin Türkiye’nin gündemine taşıdığı en önemli hadiselerden biri Türkiye siyasetine kullandığı birleştirici dil ve üslupla ‘oyunu değiştiren’ Ekrem İmamoğlu adında yeni ve etkili bir aktörü kazandırmış olmasıdır. Adaylığı geçen aralık ayında açıklandığında, kendisi Beylikdüzü dışında İstanbul’da pek bilinen bir isim değildi.

*

Haberin Devamı

Seçimin hiç de hesapta olmayan, son anda gündeme gelen sürpriz bir sonucu daha var. Bu da Abdullah Öcalan’ın son anda devreye sokulmasının seçimi İmralı’nın Kürt seçmenler üzerindeki etkisinin gücünü ölçmek açısından da bir tür referanduma çevirmesidir. Bu yönüyle seçim, bir tarafta HDP seçmeninin nötr kalmasını isteyen Öcalan ile diğer tarafta İmamoğlu’nun desteklenmesini isteyen HDP yönetimi ve Edirne’deki cezaevinde tutuklu Selahattin Demirtaş arasında bir bilek güreşine dönüşmüştür. Sandığın verdiği mesaj, HDP seçmeninin İstanbul seçiminde ağırlıklı olarak Öcalan’a değil parti yönetimi ve Demirtaş’a itibar ettiğini göstermiştir. Bu durumun Kürt siyasi hareketi içinde sonuçlar doğurmaması düşünülemez.

 

Yazarın Tüm Yazıları