Basketbol koçluğundan gazeteciliğe uzanan bir yaşam öyküsü

Zor bir insan olarak bilinirdi Mehmet Ali Kışlalı.

Haberin Devamı

Ankara gazeteciliğinin en önemli isimlerinden biriydi, ancak gazeteci muhitlerinde hiç görülmezdi. Kendisini gazeteci tayfasından biraz uzak tutardı. Bu, kısmen mesafeli kişiliğinden kaynaklanıyordu ama kendisini biraz farklı konumlandırması da bence burada bir faktördü.

Basketbol koçluğundan gazeteciliğe uzanan bir yaşam öyküsü

Sonuçta özellikle genç kuşak gazeteciler onu daha çok hakkında anlatılanlar üzerinden tanırdı. Birlikte çalıştığı kişilere sert davrandığı, bazen çok çabuk sinirlendiği bu anlatılar içinde geniş bir yer tutardı.

Örneğin, 1958 yılında Ankara’da yayımlanan Yeni Gün gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaparken yanında gazeteciliğe başlattığı yeni Mülkiye öğrencisi kuzeni Hıncal Uluç, yıllar sonra onun -gazeteciliği öğretirken- çok acımasız olduğunu”, kendisine tahammül etmenin güç olduğunu” yazacaktı. Uluç’un hatırladığı, Kışlalı’nın Yeni Gün’de yanında işe aldığı küçük kardeşi Ahmet Taner Kışlalı’ya bir yazıyı 10 kez yazdırdığı, gelen yazıları her seferinde çöpe attığıdır. Uluç, Kışlalı’nın katı yönteminin mantığını “Yanlışımızı kendimiz bulmalıydık ki, bir daha yapmayalım” diye özetliyor.

Haberin Devamı

Kışlalı, bundan altı yıl önce Ankara merkezli Gazeteciler Cemiyeti’nin ‘24 Saat’ dergisine hayat öyküsünü anlatırken, bu yönünü gizlemeyecek, hatta kardeşi Ahmet Taner’e davranışını teyit ederek, “Gazetede tempo o kadar yüksek ki, zaman zaman kırıcı da oluyorsun. ‘Yazının şurasını değiştir’ diyecek zaman yok, yırtıp ‘Yeniden yaz’ diyorsun” diye konuşacaktı.

İLK İŞİ BASKETBOL ANTRENÖRLÜĞÜ

Oysa hayata önce gazeteci değil, basketbol antrenörü olarak atılmıştı.

Ancak bu ‘koçluk’ meselesine geçmeden önce en başa gidelim. Kışlalı’nın yaşamöyküsü Makedonya’nın Üsküp şehrinden Türkiye’ye göç edip Kilis’e yerleşen Yüzbaşı Ali Efendi’nin torunu olarak 1933’te burada dünyaya gelmesiyle başlıyor. İlkokulu Ziraat Bankası’nda çalışan babası Hüsnü Bey’in tayiniyle gittikleri Gaziantep’in Nizip ilçesinde bitirecektir. Annesi Lütfiye Hanım öğretmendir. İlkokuldan sonra ortaokulu okumak üzere İstanbul’da Galatasaray Lisesi’ne gönderilir. Nizip’ten sonra kendisini Galatasaray Lisesi’nin hazırlık öğrencilerinin alındığı Ortaköy’deki okulunda Boğaz’ın kıyısında bulur.

Haberin Devamı

Kışlalı, Galatasaray’dayken sporcu kimliğiyle ön plana çıkar. O sırada Galatasaray’da okuyan, kendisinden bir sınıf büyük Turgay Şeren’in (milli kaleci-Berlin Kaplanı) önerisiyle Galatasaray’ın basketbol yıldız takımına girer ve buradan Galatasaray basket A takımına kadar çıkar. Ancak lise son sınıftayken camianın kaşlarının kalkmasına neden olan bir hareket yapar. Galatasaray basket takımının antrenörü Samim Göreç’in Fenerbahçe’ye transfer olunca Kışlalı’yı da beraberinde götürmesi camiada büyük bir şok yaşanmasına yol açar.

Basketbol, mezuniyetinin ardından 1953 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, yani Mekteb-i Mülkiye’de okumak üzere Ankara’ya gitmesinden sonra da bir süre yaşamında önemli bir yer tutmuştur. Mülkiyespor’un basket takımında oynamaya başlar. Ailesine yük olmak istemediği için iş arayan Kışlalı, o yıl Ankara Yenişehir genç basketbol takımının koçluğunu üstlenir. Haftada 7.5 lira alır. Bunu ertesi yıl Mülkiyespor’un antrenörlüğünü üstlenmesi izler ve oyunculuğu bırakır.

Haberin Devamı

Yenişehir’de yeteneğini fark edip özel olarak ilgilendiği ve ertesi yıl Mülkiyespor’a transfer ettiği o sırada henüz 15 yaşındaki genç oyun kurucu, sonradan Galatasaray ve Milli Basketbol Takımı’nın kaptanlıklarına kadar yükselen efsane basketbolcu Şengün Kaplanoğludur. Dün konuştuğum Kaplanoğu, “Mehmet Ali ağabey bana basketbolun bütün temellerini öğreten insandır. Ne öğrendiysem ondan öğrendim. Çok iyi bir koçtu” diye anlattı o yılları.

25 YAŞINDA GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Basketbol koçluğu yapıp, Mülkiye’de öğrenciliğe devam ederken bir taraftan gazeteciliğe de başlamıştır. Fransızca bildiği için Demokrat Parti’ye yakın Zafer gazetesinde çevirmenlik yapmaya başlar. Gazetecilik tabiriyle artık eline mürekkep bulaşmıştır. 1957 yılında Ankara’da yayımlanan Yeni Gün gazetesinin genel yayın yönetmeni Altan Öymenden aldığı bir teklifle gazetenin spor ve magazin servisinin başına gelir.

Haberin Devamı

Öymen, 1958 yılında buradan ayrılıp Ulus’a geçince, gazetenin sahibi Cihat Baban genel yayın yönetmenliğine henüz 25 yaşındaki Mülkiye öğrencisi Kışlalı’yı getirir. Kışlalı, ilk transferleri olarak kuzenleri Öcal ve Hıncal Uluç ile kendisi gibi Mülkiye’de okuyan en küçük kardeşi Ahmet Taner Kışlalı’yı yanında gazeteciliğe başlatır. Bu arada gazetecilik ön plana çıkınca basketbol koçluğu defteri de kapanmıştır.

Gazeteciliğinin ön plana çıkmasından etkilenen yalnızca basketbol hayatı değildir. Öğrenciliği de biraz ağır bir tempoda ilerler. Mülkiye idari şubeden 1959-1960 döneminde mezun olur. Aynı zamanda Milliyet gazetesinde diplomatik muhabir olarak göreve başladığı yıldır 27 Mayıs darbesinin olduğu 1960. Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, gazetenin Ankara bürosunda Batı tarzında uzmanlığa dayanan bir diplomasi muhabirliği alanı başlatmak isteyince kendisi gibi Galatasaray Lisesi kökenli olan Kışlalı’nın kapısını çalar. şlalı, o yıl ‘Öncü’ gazetesinde aynı alanda başlayan Nilüfer Yalçın’la birlikte Türk basınının ilk iki diplomasi muhabirinden biridir.

Haberin Devamı

Kışlalı, muhabirliği sırasında Mete Akyol’un da teşvikiyle savunma konularında da uzmanlaşmaya başlamıştır. Bu uzmanlığı kendisini ordunun nabzını en iyi tutan gazetecilerden biri, hatta -yaygın kabule göre- bu alanın bir numarası konumuna getirecektir o yıllarda. Bu arada, Time dergisi ile New York Times’ın Ankara muhabirliğini de üstlenir.

Basketbol koçluğundan gazeteciliğe uzanan bir yaşam öyküsü

İSMET PAŞA’NIN YENİ BİR DÜNYA KURULUR’ MANŞETİ

Kışlalı’nın Time dergisiyle çalışmaya başlaması kendisini Türk basın tarihinin en önemli haberlerinden birine imza atmasının da kapısını açmıştır. Dönemin Başbakanı İsmet İnönünün Kıbrıs sorunundaki olumsuz tutumu nedeniyle Batı dünyasına duyduğu hayal kırıklığını dile getirdiği “Yeni şartlarla yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünyada yerini alır” açıklamasını yaptığı ünlü mülakatını Kışlalı’nın da yer aldığı Time ekibine verir. Bu mülakat 16 Nisan 1964 tarihinde Milliyet’te “Batı ittifakı yıkılır” manşetiyle 9 sütuna manşetten yayımlanır. Manşetin altında Mehmet Ali Kışlalı’nın imzasını görürüz.

Bu açıklama bugün de Türkiye’nin 1960’lı yıllarla birlikte dış politikada çok yönlülüğe doğru yaptığı açılımı simgeleyen temel bir referans olarak kabul edilmektedir. İsmet Paşa’nın bu çıkışı, 5 Haziran 1964 tarihli ünlü Johnson mektubundan neredeyse iki ay öncedir.

VE YANKI DERGİSİ OKULU

Milliyet dönemi 1966 yılında sona erer ve bunu Kışlalı’nın Tercüman yılları izler. Ancak Kışlalı’nın Türk basınına asıl damgasını vuracağı dönem 1971’de Yankı dergisini yayımlamasıyla başlar. Derginin ilk sayısı 1 Mart 1971 tarihinde piyasaya çıkar. Kapakta Başbakan Demirel’in portresi ve arka fonda asker siluetleri vardır. Başlıkta bir soru yer alır: ‘Ordu kimin yanında?’ Kısa bir süre sonra TSK komuta kademesi Demirel’e 12 Mart muhtırasını verince, bu kapak Yankı dergisine kuvvetli bir başlangıç yapmasını sağlar.

Yankı dergisi, Türkiye’de dergicilik alanındaki en kayda değer markalardan biri olarak şimdiden Türk basın tarihindeki yerini almıştır. Yankı’nın önemini, yayıncılığının yanı sıra, Türk basınına kazandırdığı sayısız isimde de görmek gerekir.

Yankı, yıllar önce Kışlalı’nın Yeni Gün döneminde olduğu gibi yine bir gazetecilik okulu gibi faaliyet göstermiştir. Sonradan Türk basınında kilit görevlere gelecek birçok isim ya burada gazeteciliğe ilk adımını atmış ya da bir şekilde yolu Konur Sokak 27 numaralı apartmanın üçüncü katındaki bu ofisten geçmiştir. Mehmet Yılmaz, Fikret Bilâ, Can Dündar, henüz daha üniversite öğrencisiyken Yankı’da Kışlalı’nın yanında gazeteciliğe başlayan isimler arasındadırlar. Daha önce TRT’de muhabirlik yapmış olan Ertuğrul Özkök, daha sonra ilk yazılı basın tecrübesini yine Yankı dergisinde edinmiştir. Hıncal Uluç Yankı’da da yine Kışlalı’yla birlikte çalışmaktadır.

1983 yılında Yankı dergisini Tercüman’ın sahibi Kemal Ilıcak’a devreder Kışlalı ve dönemin genel yayın yönetmeni ve Galatasaray’dan sınıf arkadaşı Çetin Emeçin davetiyle üç yıl yürüteceği Hürriyet’in Ankara temsilciliği görevini üstlenir.

Kışlalı, gazeteciliğinin son döneminde 1996 sonrasında Radikal gazetesinde köşe yazarı olarak görev yapmıştır. Toplam 14 yıl süren bu dönemde sıkça Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili analizler kaleme almıştır. Ancak bu yıllar aynı zamanda AB reformları süreci içinde TSK’nın Ankara’da karar alma mekanizmalarındaki rolünün de gerilediği bir dönemdir. Bu durum, Türkiye’de beliren yeni iklimde askerlere olan yakınlığı nedeniyle Kışlalı’nın sıkça eleştiri almasına da yol açmıştır.

YEĞENİNDEN AMCASINA VEDA MESAJI

Bu dönemde şlalıyı en çok sarsan hadise küçük kardeşi Prof. Ahmet Taner Kışlalı’yı bir suikastta kaybetmesidir. Cumhuriyet gazetesi yazarı olan Prof. Kışlalı, 21 Ekim 1999 tarihinde bugün de hâlâ aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir cinayete kurban gitmiştir. Diğer küçük kardeşi yüksek mühendis Mahmut Kışlalı da 2012 yılında Ankara’da dikkatsiz bir sürücünün neden olduğu bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.

Ahmet Taner Kışlalı’nın kızı Dolunay Kışlalı Edis’in amcasının bundan iki hafta kadar önce 24 Temmuz tarihinde ölümünden sonra Facebook’tan yaptığı bir paylaşımdan, kendisinin son yıllarını sağlığı açısından zorlanarak geçirdiğini öğreniyoruz. Dolunay Kışlalı, bu paylaşımda amcasına “Bazen çok serttin, katıydın, otoriterdin ama sevginden, dürüstlüğünden bir saniye bile şüphe etmedim” diyor.

Mehmet Ali Kışlalı, son sohbetlerinden birinde yeğenine “Hayatım çok yoğun çalışarak geçti, açıkçası başka türlü bir yaşam nasıl olurdu bilemiyorum” diye konuşmuş. Dolunay Kışlalı, bu konuşmayı aktardıktan sonra şöyle sesleniyor amcasına:

Umarım şimdi biraz dinlenirsin ve ardından çok gözyaşı döktüğün kardeşlerine kavuşursun...” 

Not: Bu yazı için Hıncal Uluç’un geçenlerde Sabah’taki köşesinde dört gün süreyle yayımladığı, Mehmet Ali Kışlalı’nın 2014 yılındaki Gazeteciler Cemiyeti’nin dergisine verdiği mülakattan da yararlandım.  

Yazarın Tüm Yazıları