AİHM’nin Osman Kavala kararı ve bundan sonrası

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala’nın tutuklanmasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ihlal edildiğine ilişkin dünkü kararı 2017 Ekim ayından bu yana süren ve Türkiye’nin Batı kamuoylarındaki algısı açısından da kritik bir önem taşıyan bu hukuk dosyasını yeni bir eşiğe taşımıştır. Sözleşmenin üç maddesinden verilen ihlal kararının açıklanmasının Dünya İnsan Hakları Günü’ne denk gelmesinin taşıdığı sembolizmi özellikle vurgulamalıyız.

Haberin Devamı

AİHM’nin yedi yargıçtan oluşan dairesi, Kavala’nın tutuklanmasıyla ilgili birinci ihlali, AİHS’nin ‘Özgürlük ve Güvenlik Hakkı’ başlığı altındaki 5’inci maddesinin tutuklama tasarrufunun yasallığı ile ilgili birinci fıkrası çerçevesinde vermiştir. Mahkeme, Kavala’nın Gezi olaylarını organize etmek suretiyle cebir ve şiddet kullanarak hükümeti devirme ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiği yolunda ‘kuvvetli şüphe bulunmadığına’ hükmetmiştir.

AİHM, bu hükmünü bir dizi unsura dayandırıyor. Kavala’ya polisteki sorgusunda Gezi olayları sırasında meydana gelen şiddet olaylarına karıştığına ilişkin hiçbir sorunun yöneltilmemiş olması bunlardan biridir. Mahkeme, ayrıca dosyada kendisinin şiddete başvurduğuna işaret eden hiçbir delil bulamamıştır. Kavala’ya suç olarak atfedilen fiillerin AİHS’deki hakların kullanımından kaynaklanan yasal faaliyetler olduğu, her halükârda şiddet içermediği tespiti yapılmıştır kararda. Keza, sanığı 15 Temmuz darbe girişimi ile ilişkilendiren suçlamalar da yetersiz bulunmuştur.

Haberin Devamı

Mahkeme, sonuçta başlangıçtaki tutuklama tasarrufu ve daha sonra uzun süre yargılama yapılmaksızın devam eden tutukluluğu haklı gösterecek makul bir şüphe nedeninin bulunmadığına kanaat getirmiştir.

*

AİHM’nin ihlal verdiği bir diğer başlık, yine 5’inci maddenin bu kez ‘tutulma işleminin yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar verilmesini talep etme hakkı’nı tanıyan 4’üncü fıkrasıyla ilgilidir. Mahkeme, bu şikâyeti değerlendirirken, Kavala’nın 16 ay iddianame olmaksızın tutuklu olarak alıkonması ve ayrıca yargılamanın tutuklamadan 1 yıl 7 ay sonra başlamasına dikkat çekmiştir. Ancak bu bölümde asıl eleştiri Kavala’nın başvurusunu değerlendirmekte ağır davrandığı gerekçesiyle Ankara’daki Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gidiyor.

Strasbourg’daki mahkemenin kararındaki en önemli vurgulardan biri, tutuklama kararlarının ivedilikle değerlendirilmesi talebiyle yapılan başvurularda AYM’nin zaman kullanımıyla ilgili bir ‘açık kart’a sahip olmadığının belirtilmesidir. Mahkeme, Kavala’nın başvurusunun AYM’de geçirdiği 1 yıl 5 ay 29 günlük sürenin AİHS’nin öngördüğü ‘kısa sürede değerlendirme’ yükümlülüğüyle bağdaşmadığına hükmetmiştir.

Haberin Devamı

Kavala kararı, bu yönüyle tutukluluk kararları üzerine AİHS 5/4’ten yapılan başvurular karşısında AYM’nin bundan böyle daha süratli hareket etmesi beklentisini taşıyor.

*

AİHM, üçüncü ihlali AİHS’nin “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” şeklindeki 18’inci maddesinden vermiştir.

Bu bölümde dikkat çekilen bir husus, polis sorgusu sırasında Kavala’ya Gezi olaylarıyla ilişkisi olmayan konularda sorular yöneltilmesidir. Soruların bir bölümü kendisinin gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri ile yaptığı telefon konuşmalarını konu almıştır. İddianamenin geçerli deliller sunulması anlamında yetersiz kaldığı görüşü oldukça açık bir dille kayda geçiriliyor.

*

Haberin Devamı

Keza Kavala’nın Gezi olaylarından dört yıl sonra tutuklanmış olması mahkemenin altını çizdiği bir diğer problemli durumdur. Kararda, kendisinin aradan bu kadar zaman geçtikten sonra tutuklanması hususunda hükümet tarafından makul bir izahat verilmediği belirtiliyor.

AİHM, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın 2018 Kasım ve Aralık aylarında Kavala’nın adını geçirdiği iki konuşmasına da atıf yapıyor. Mahkeme, bu konuşmalarda yöneltilen suçlamalarla bu konuşmalardan üç ay sonra açıklanan iddianamedeki suçlamalar arasında bir ilişki olduğu kanaatindedir.

AİHM, ardından tutuklama tasarrufunun başvuru sahibini susturmak gibi bir amaç gözettiği sonucuna varıyor, bu durumun insan hakları savunucuları üzerinde caydırıcı bir etki icra edebileceğini belirtiyor.

Haberin Devamı

AİHM’deki yeni Türk yargıç Dr. Saadet Yüksel, 5’inci maddeden oybirliğiyle alınan iki ihlale katılmakla birlikte, 18’inci maddeden verilen ihlale muhalefet şerhi düşmüştür. Yüksel, başvurucunun “yargı mekanizmasının siyasi gündemle hareket ettiği iddiasını destekleyecek yeterli delil olmadığınıbelirtmiştir. Bu maddedeki ihlal kararı daireden 6’ya 1 çıkmıştır.

*

AİHM, Kavala’nın bir an önce serbest bırakılmasını da talep etmiştir. Temyiz aşaması nedeniyle henüz kesinleşmemiş olan karardaki bu talebe nasıl karşılık verileceği dosyanın bundan sonraki seyriyle de yakından ilgilidir.

Öncelikle Türk hükümetinin önünde bu karara itiraz edebilmek için üç aylık bir süre bulunuyor. İtiraz yapıldığı takdirde, AİHM’deki üç yargıçtan oluşan bir panel bu başvuruyu inceleyecek ve başvurunun Büyük Daire’ye gidip gitmemesine karar verecektir. Panel, temyiz talebini kabul edebileceği gibi pekâlâ reddedip Büyük Daire’ye göndermeden kararı kesinleştirme yetkisine de sahip. Bu noktada Selahattin Demirtaş’la ilgili AİHM’de verilen ihlal kararı sonrasındaki hareket tarzını hatırlayabiliriz. Yargıçlar paneli, hem Türk hükümetinin hem de Demirtaş’ın avukatlarının itirazlarını birlikte Büyük Daire’ye gönderme yoluna gitmişti.

Haberin Devamı

Her halükârda, tek üyenin 18’inci maddeden verilen ihlaldeki çekincesi dışında kararın oybirliğiyle alınmış olması, kuşkusuz Osman Kavala açısından son derece değerli bir hukuki kazanım oluşturuyor. AİHM kararı, avukatlarının temyiz aşaması sonuçlanmadan kendisinin tahliye edilmesi yönünde yapacakları başvurulara da kuvvetli bir dayanak sağlayacaktır. Ancak yine de mahkemelerin nasıl bir tavır alacağını bekleyip görmemiz gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları