ABD’de Beyaz Saray’ın tel örgüyle çevrelendiği bir başkanlık seçimi

Hürriyet’in Washington D.C.’deki temsilcisi olarak görev yaptığım 1987 Ağustos ayından 1993 Mart ayına kadar olan dönemde ABD’de iki başkanlık seçimini izledim.

Haberin Devamı

Birincisi, 1988 seçimiydi ve Demokratların adayı Massachusetts Valisi Michael Dukakis’e karşı Cumhuriyetçi aday George Bush kazanmıştı. Bush, buna karşılık bir sonraki 1992 seçimini Demokratların adayı 46 yaşındaki Arkansas Valisi Bill Clinton’a kaybetti.

Her iki seçim de o yıllarda ABD demokrasisine özgü renklilik içinde herhangi bir krize sahne olmadan sükûnet ortamında tamamlandı. Bush görevi sekiz yıl süreyle başkan yardımcılığını yürüttüğü Ronald Reagan’dan devraldığı için, işbaşı yaptığında partiler arası bir iktidar değişimi söz konusu olmadı. Kendisi Beyaz Saray’ı Clinton’a devrederken de sancısız, her bakımdan centilmence bir iktidar değişimi yaşanmıştı.

Hatta Clinton, 20 Ocak 1993 günü Beyaz Saray’a resmen adım attığında Bush’un elyazısıyla kaleme alıp kendisine bıraktığı, “Dear Bill” (Sevgili Bill) diye başlayan son derece zarif bir mektup bulmuştu. O günün tarihini taşıyan mektupta, “Senin başarın ülkemizin başarısıdır. Bütün gücümle yanındayım” diyordu selefi George Bush.

Haberin Devamı

Dün CNN’de başkanlık seçimi nedeniyle Beyaz Saray’ın bütün çevresine 2.5 metre yüksekliğinde bir tel örgü çekildiğini gösteren görüntülerle karşılaşınca, geçmişte izlediğim ABD başkanlık seçimleriyle bugünkü seçim arasındaki sert farkı hissetmemem mümkün değildi.

OLAĞANÜSTÜ HAL GİBİ

Bunun gibi dikkatimi çeken bir başka haber, başta New York ve Washington D.C. olmak üzere ABD’nin birçok kentinde mağazaların ön cephelerinin koruma amaçlı olarak kontrplak panellerle örtülmesiydi.

Benzer önlemlere geçen yaz başında Afrikalı Amerikalı George Floyd’un Minneapolis şehrinde polis tarafından boğazına basılarak öldürülmesi üzerine patlak veren gösteriler ve yağmalama olayları üzerine de başvurulmuştu. Keza Beyaz Saray’ın çevresine tel örgü o zaman da yerleştirilmişti.

Düşündürücü olan, ABD’de birçok şehirde benzer koruma önlemlerine bu kez başkanlık seçimi nedeniyle de başvurulmasıdır. Birçok şehirde, polis önlemleri arttırılırken, bazı eyaletlerde valiler olayların büyüme ihtimaline karşı Ulusal İhtiyat Birlikleri’ni de devreye sokmaya dönük hazırlıklar yürütmüştür. ABD’de neredeyse bir ‘olağanüstü hal’ durumuna girilmiştir.

Haberin Devamı

Bütün bu haberler seçimler hangi yönde sonuçlanırsa sonuçlansın ciddi olayların patlak verebileceği yolunda beklentilere işaret ediyor. Bunun başlıca nedeni Donald Trump’ın başkan olmasından sonra ABD’de beliren kutuplaşma ortamı ve geçen yaz patlak veren hadiselerin ardından ülkeyi kaplayan gerilimdir.

SANDIKTAN BIDEN ÇIKARSA NE OLUR?

Bu yöndeki kaygıları arttıran bir ihtimal, anketlerde önde görünen Demokrat aday Joe Biden’ın sandıktan galip çıkması halinde iktidarın el değiştirmesinin çok sancılı geçeceğine ilişkin işaretlerin gözlenmesidir. Biden’ın bütün kamuoyu yoklamalarında önde gittiğini gören Cumhuriyetçilerin daha ilk günden yapacakları seri itirazlarla süreci kilitlemeye çalışacakları anlaşılıyor.

Haberin Devamı

Nitekim Başkan Trump bu eğilimini gizleme gereği duymuyor. Trump’ın daha geçen pazar günü yaptığı bir açıklamada “Seçim biter bitmez avukatlarımızla harekete geçiyoruz” şeklinde konuşması Cumhuriyetçilerin muhtemel bir yenilgiye karşı yargı üzerinden kuvvetli bir itiraz stratejisine başvuracaklarını gösteriyor.

Başkan Trump’ın geçen eylül ayının sonunda seçimleri kaybetmesi halinde iktidarı barışçıl bir şekilde devredip devretmeyeceğine ilişkin bir soruya “Ne olacağını göreceğiz” şeklinde bir yanıt vermesi de yenildiği takdirde sonuçları kabul etmeyeceği yolunda tartışmalara yol açmıştı. Trump, bir başka açıklamasında da “Başkanlık seçimi sonuçlarının belki de aylarca belli olamayabileceğini” söylemişti. Trump, bu tahminini posta yoluyla kullanılan oylara dayandırmıştı.

Haberin Devamı

2010’DA SONUÇLAR BİR AY GECİKMİŞTİ

Dünkü seçim için tahmin edilen bu ihtimal, ABD’de başkanlık yarışının çok yakın geçtiği 2000 yılında gerçek bir durum olarak yaşanmıştı. Bu seçimde Clinton’ın başkan yardımcısı olan Demokratların adayı Al Gore, eski Cumhuriyetçi başkan Bush’un oğlu Teksas Valisi George W. Bush ile yarışmıştı.

Gore, 7 Kasım 2000 tarihinde yapılan seçimde ülke genelinde Bush’tan yarım milyondan fazla (547 bin) oy almış olmakla birlikte, başkanı seçecek olan Seçiciler Kurulu’ndaki denge bu yönde şekillenmemişti. Bu arada, Florida’da atbaşı geçen seçim sonuçlarına karşılıklı itirazlar yapılmıştı.

ABD’deki sistemin işleyişinde her eyalet, 538 temsilcinin olduğu Seçiciler Kurulu’na seçim sonucuna göre belli sayıda temsilci gönderiyor ve seçim günü bu kuruldaki 270 delegeyi garantileyen aday başkan seçilmiş oluyor. Oysa 7 Kasım 2000 gününün akşamı ne Bush ne de Gore, Seçiciler Kurulu’nda 270 eşiğini geçememişti. Florida’yı kazanan, daha doğrusu bu eyaletten gelecek 29 delegeyi alan aday 270 sınırını aşıp başkan seçilecekti.

Haberin Devamı

Florida eyaletindeki seçim sonuçlarına yapılan itirazlar tam bir kilitlenmeye yol açmıştır. Oylar Florida’daki birçok seçim bölgesinde defalarca yeniden sayılmış, karşılıklı hukuk mücadelesi sonunda konunun ABD Anayasa Mahkemesi’ne kadar gitmesiyle sonuçlanmıştır.

Sonunda Anayasa Mahkemesi’nin 12 Aralık 2000 tarihinde oyların sayımının durdurulması yönünde aldığı bir karar sonucu, çekişme Bush’un lehinde sonuçlanmıştır. Bush, 6 milyona yakın oyun kullanıldığı Florida eyaletini 537 oy farkıyla kazanmıştır. Florida sonucuyla birlikte, Seçiciler Kurulu’nda Bush’un kazandığı delege sayısı 271’e çıkmıştır. Bush, eşiği 1 sayıyla geçmiş, Gore 266 delegede kalmıştır.

DEMOKRASİSİ KIRILGAN HALE GELİNCE

2000 seçiminde yaşanan bu süreç ABD’deki sistemin işleyişini göstermesi bakımından da önem taşıyor. Sonucun belli olması için bir aydan da uzun bir süre beklenmiştir.

Ancak bugüne hiç benzemeyen çok farklı bir yönü var bundan yirmi yıl önceki seçimin. Süreç bir aydan uzun bir zaman kilitlenmiş olsa bile ABD’de bir olağanüstü hal ortamı yaşanmamıştır. Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında bir husumet ortamı belirmemiş, Beyaz Saray’ın çevresine tel örgü çekilmemiş, mağazaların vitrinleri kontrplakla kapatılmamıştır. Ülkenin kurumları çalışmış, hukuk düzeninin kuralları işlemiş ve herkes centilmence sonucu kabul etmiştir.

Bu kez öyle değil. Başkanlık seçimi sonrasında ortaya çıkabilecek gelişmelerin ülkeyi ciddi bir krize sürüklemesinden endişe ediliyor. Dünyanın ileri demokrasilerinden biri olmakla övünen ABD’de bu kaygıların yaşanmakta oluşu her bakımdan düşündürücüdür. Kutuplaştırma politikalarının sonucu toplumsal barışın zemin kaybettiği ve kuralları zorlama eğiliminin baskın hale geldiği koşullarda demokrasinin ne kadar kırılgan bir duruma girebileceğini gösteren çarpıcı bir tecrübeye tanıklık ediyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları