AB zirvesi, Biden ve Avrupa ile ilişkiler için ne anlatıyor?

Geçen salı günü video- konferans ortamında düzenlenen NATO dışişleri bakanları toplantısı, ABD ile Türkiye’nin dışişleri bakanları arasında bu tür NATO forumlarında pek rastlanmayan sertlikte bir söz düellosuna sahne oldu.

Haberin Devamı

ABD Dışişleri Bakanı Michael Pompeo, Türkiye’ye ağır suçlamalar yöneltti NATO toplantısında. Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alınmasının NATO’nun güvenliğini zafiyete uğrattığını, ayrıca Türkiye’nin Libya ve Karabağ’da çatışmaları körüklediğini ileri sürdü.

Kendisine yanıt veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD, Türkiye’ye Patriot sistemlerini vermediği için mecburen Rusya’dan S-400 alındığını, Ankara’nın Libya’da BM’nin tanıdığı meşru hükümetin yanında yer aldığını, ayrıca Kafkasya’da ateşkesi Ermenistan’ın bozduğunu söyledi.

Yabancı ajansların, Pompeo ile Çavuşoğlu arasındaki karşılıklı eleştirileri nitelemek için toplantıyı izleyen diplomatlara dayanarak kullandıkları “hararetli”, şiddetligibi ifadeler ortamın ne kadar gerginleştiğine işaret ediyor.

Haberin Devamı

Toplantıdan sızan bilgiler, Pompeo’nun dışında Fransa, Yunanistan, Lüksemburg ve Litvanya dışişleri bakanlarının da Türkiye’yi eleştiren çıkışlarda bulunduklarına işaret ediyor.

NATO’DAN YAYILAN ÇATLAK GÖRÜNTÜSÜ

Önümüzdeki ocak ayı sonuna doğru görevinden ayrılacak olan Pompeo, Türkiye’ye karşı ağırlıklı olarak olumsuz yöndeki görüşlerini -diplomatik bir dille yumuşatma ihtiyacı duymadan- açıkça kayda geçirmiştir. Çavuşoğlu’nun da Ankara’nın ABD karşısındaki hissiyatını benzer bir açıklıkla aktardığı anlaşılıyor.

NATO toplantısında yaşanan bu sahne, ittifakın en büyük müttefiki ABD ile ittifakın güneydoğu kanadını tutan Türkiye’nin 2020 yılı sonu itibarıyla birbirlerine ne kadar uzak düşmüş olduklarını göstermesi bakımından çarpıcıdır. NATO’nun en önemli forumlarından biri, NATO’nun zafiyete düşüp düşmediği konusunda ikisi arasında sert bir tartışmaya ev sahipliği yapıyor. Savunma ittifakı içinde patlak veren majör bir görüş ayrılığının artık üstü örtülemeyecek bir şekilde NATO’nun içinden dışarı doğru yayıldığını görüyoruz.

NATO toplantısı, aynı zamanda masasını toplamakta olan ‘gidici’ Trump yönetimi ile işbaşı yapmaya hazırlanan Biden yönetimi arasında devir teslimi sürecinde Türk-ABD ilişkilerinin nasıl bir dökümle envantere kaydedileceğini de gösteriyor.

Haberin Devamı

AB, TÜRKİYE POLİTİKASINI BELİRLİYOR

Aslında NATO toplantısından yansıyan bu görüntü Türkiye’nin Batı dünyası ile ilişkilerindeki sorunlu cephelerden yalnızca biridir. Türkiye’nin Batı dünyasındaki yeri açısından, bu ilişkilerin Avrupa Birliği ayağı da önümüzdeki hafta benzer şekilde son derece sancılı bir sınava sahne olacaktır.

AB’ye üye 27 ülkenin liderlerinin önümüzdeki hafta perşembe ve cuma günleri bir araya gelecekleri zirve toplantısında AB’nin yeni dönemde Türkiye karşısında izleyeceği politikası şekillenecektir.

Türkiye, NATO’nun aksine AB’de toplantı salonunda hazır bulunmayacaktır. Üstelik S-400 dosyası hariç tutulursa, Türkiye açısından NATO’da tutanaklara geçen sorunların kayda değer bir bölümü, bundan daha fazlasıyla AB zirvesinin gündeminde yer alıyor. Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarıyla ilgili anlaşmazlıklar, bu çekişme konusu alanlardaki hidrokarbon kaynakları üzerinde yürütülen araştırma faaliyetleri, KKTC’de Maraş’ın açılması, Libya’da sürmekte olan kriz, Kafkasya’da yakın zamanda sona eren sıcak çatışmalara kadar uzanan geniş bir sorunlar dizisi masada bekliyor.

Haberin Devamı

GEÇEN ZİRVEDE NE OLMUŞTU?

Türkiye’nin geçen yaz ve sonbahar başında Doğu Akdeniz’de yürüttüğü sismik araştırma ve sondaj faaliyetleri ve buna paralel bir şekilde Türk ve Yunan donanmalarının sahadaki karşılıklı hareketlerinin tetiklediği gerilim, 1-2 Ekim tarihlerinde yapılan bir önceki AB zirvesinin öncelikli konularından biri olmuştu. Türkiye’nin bu zirveden hemen önce attığı bazı taktik adımlar toplantının bulunan bir orta yol formülü ile bir kriz yaşanmadan atlatılmasını mümkün kılmıştı. Oruç Reis araştırma gemisinin Antalya limanına -bakım için- dönmesi bu adımlardan biriydi.

AB dönem başkanlığını da yürütmekte olan Almanya’nın o tarihte dengeli bir çizgide durarak zirveden Türkiye’ye yaptırım kararı çıkartmak isteyen Fransa ve Yunanistan’ın başını çektiği cepheyi dizginleyebilmesi bu sonucun alınabilmesinde azımsanmayacak bir rol oynamıştı.

Haberin Devamı

Ancak Oruç Reis’in zirveden sonra yeniden sahaya dönmesi, ardından Yunanistan ile ikili görüşme sürecinin bir türlü başlatılamaması belirmiş olan göreceli iyimser havanın dağılmasına yol açtı. Ekim zirve kararında yer verilen Türkiye ile AB arasında bir ‘pozitif gündem’ yaratılması hedefi hayata geçirilemedi. Bunu izleyen dönemde Türkiye ile Fransa-Yunanistan ikilisi arasındaki çatışma iklimi, başka meselelerin de ortaya çıkmasıyla iyice büyüdü.

Fransa ve Yunanistan, zirve öncesinde Türkiye’ye muhakkak yaptırım uygulanması konusunda yoğun bir diplomasi seferberliği yürütüyor. Muhtemelen zirve öncesinde bir zeminde AB ülkelerinin kendi aralarında, bir başka zeminde Berlin ve AB Komisyonu ile Türkiye arasında yürütülmekte olan görüşmeler önümüzdeki hafta zirveden çıkacak kararda belirleyici olacaktır.

Haberin Devamı

MASADA HANGİ SEÇENEKLER VAR?

 İlginçtir ki, Oruç Reis geçen pazartesi günü yeniden Antalya limanına dönmüştür. Buna karşılık Türkiye ile AB arasındaki sorunlar geçen ekim ayına kıyasla daha da ağırlaşmış görünüyor. Kuşkusuz, hem Avrupa’nın başat güç merkezi, hem de AB’nin dönem başkanı olarak Almanya’nın lideri Şansölye Angela Merkel’in izleyeceği tutum bir kez daha çok kritik bir önem kazanıyor.

Zirvenin Türkiye karşısında sert bir yaptırım kararına yönelmesi zaten çoktandır yörüngesini kaybetmiş olan Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri bugünkünden de kötü bir yere savuracaktır. Almanya, yıl sonunda bitecek AB dönem başkanlığını -önümüzdeki dönemde daha çok işinin olduğu- Türkiye cephesinde böyle bir dramatik finalle kapatmayı göze alabilir mi?

Ya da AB zirvesinden geçen ekim ayı başında alınan karardan bir adım ileri giden, ancak etki derecesi sınırlı kalacak bir yaptırım dizisi ile mi çıkılır?

Yoksa muhtemel bir kriz geçen ekim ayında olduğu
gibi ciddi bir kaza yaşanmadan bir kez daha son anda atlatılabilir mi?

ABD-AB DENKLEMİ

 Bu soruların yanıtlarını almak için çok fazla beklemeyeceğiz. Ancak çıkacak kararın içeriği ve derecesi Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin geleceği bakımından kritik bir önem taşıyacaktır.

Avrupa ile ilişkilerinin alacağı görüntü kuşkusuz Türkiye’nin ABD’de işbaşı yapacak olan Biden yönetimi karşısındaki pazarlık kartlarını da etkileyecektir. Türkiye, Batı politikasının geleceği bakımından AB cephesinde geriye gitmediği, ilerleme sağladığı ölçüde Biden karşısında daha geniş bir manevra alanı bulacaktır. Kuşkusuz, bu denklemin tam tersi de geçerlidir. Türkiye, AB’den uzaklaştığı oranda Batı ekseninde ABD ile baş başa kalacaktır.

 

Yazarın Tüm Yazıları