2021’den 2022’ye Türk Dış Politikası (5)-Rusya ile çatışarak işbirliği modeli ilerlemeye devam ediyor

Türkiye ile Rusya arasındaki dinamiklerin ne kadar karmaşık bir çerçevede yürümekte olduğunu gösterebilmek için önceki günden iki gelişmeyi aktararak başlayalım.

Haberin Devamı

Rus savaş uçakları, önceki gün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekât alanı olan, binlerce Türk askerinin sahada bulunduğu Hatay’ın hemen karşısındaki geniş İdlib bölgesinde, İdlib şehir merkezine su veren pompa istasyonunu bombaladı. Bu saldırıda tesis büyük hasar gördü.

İdlib’deki hava saldırılarında her seferinde -terör hedeflerine yöneldikleri- gibi gerekçelere sığınan Rusların, bu kez doğrudan su gibi insanların en temel ihtiyacını karşılayan bir altyapı tesisini vurabilmeleri, çatışma ortamında sahada ne kadar acımasız hareket edebildiklerini göstermesi bakımından yeteri kadar çarpıcı olmalıdır.

Rusya, İdlib bölgesinde yeni yıla hava harekâtlarının temposunu birden yükselterek adım attı. Yılbaşından önce başlayan, önceki gün yoğunlaşan saldırıların ardından Rus savaş uçaklarının sortileri dün de sürdü. Örneğin, dün öğleden sonra bu yazıyı yazmak üzere bilgisayarın başına oturduğumda, sahadaki durumu aktaran “syria.liveuamap.com” portalında Rus savaş uçaklarının iki yeni sortisi daha rapor edilmişti. Yazımla saldırılar biraz eşzamanlı gitti sizin anlayacağınız.

Haberin Devamı

Rus savaş uçakları, dünkü saldırıda Halep’i Lazkiye’ye bağlayan M-4 otoyolunun kuzeyinde bulunan İdlib şehir merkezinin dış çeperlerine bomba attılar. Aynı zamanda M-4’ün altına düşen bölgede TSK ile rejim ordusu arasındaki sınır hattının 5 kilometre kadar kuzeyindeki el Bara’yı da vurdular.

Bu açıdan bakıldığında, Ruslar, TSK birliklerinin yayılmış olduğu bir bölgede hava harekâtlarını sürdürmekte bir sakınca görmüyorlar. Rusya’nın, bu saldırılarla Suriye’de silahlı muhalefetin kuzeyde çekildiği son kalelerden biri olan İdlib’de, rejim ordusunu buraya girmekten alıkoyan Türkiye üzerinde belli bir baskıyı korumak istediğini tahmin edebiliriz.

ERDOĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİNDEN İŞBİRLİĞİ MESAJI

Önceki gün, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Lideri Vladimir Putin arasında yeni yılın ilk telefon konuşmasına da sahne oldu.

Her iki taraftan içerikleri büyük ölçüde benzeyen kısa açıklamalar yapıldı. Kremlin’in açıklamasında dolaylı bir ifadeyle Ukrayna bağlantılı NATO-Rusya gerginliğine atıf vardı. Bunun dışında Kafkasya, Libya ve Suriye başlıklarının gündeme geldiği belirtildi her ikisinde de. İki ülke arasındaki işbirliğini ileri götürme niyet ve kararlılığı da önemli bir ortak tema olarak vurgu aldı bu metinlerde.

Haberin Devamı

Aslında bu duyuruların içeriği, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilere artık yerleşmiş olan kalıbı göstermek bakımından fikir vericidir. Bu, rekabet, çatışma ve işbirliğini birlikte yürütme kalıbıdır. Önce işbirliği kısmına bakalım.

TURİZM TOPARLIYOR

Kremlin’in açıklamasına bakılırsa görüşmede 2021’deki ikili işbirliğinin sonuçlarının bir envanterinin de çıkartıldığı anlaşılıyor. Bu dökümde geçen yıl ilişkilerdeki en önemli olaylardan biri, Erdoğan ve Putin’in telekonferans yöntemiyle katılmalarıyla Akkuyu Nükleer Santrali’nin üçüncü ünitesinin temelinin atılmasıydı. Önümüzdeki yıl muhtemelen bu santralın ilk ünitesinin devreye girmesine tanıklık edeceğiz.

Haberin Devamı

Turizm cephesine baktığımızda 2021, Türkiye’ye gelen Rus turistler açısından 2020’de yaşanan büyük sıkıntıdan sonra yeniden eskiye dönülmeye başlanan bir yıl oldu. Türkiye 2019’da toplam 7 milyon dolayında Rus turiste ev sahipliği yapmışken, bu sayı pandeminin ilk yılı olan 2020’de sert bir şekilde 2 milyona düştü. Resmi açıklamalara göre, Rus turistlerin sayısı 2021’de 5 milyonu buldu.

İthalata bakıldığında, Rusya, 2021’de Çin’den sonra Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ikinci ülke oldu, belli ölçülerde doğalgaz alımlarının da etkisiyle. Bu ülkeden ithalat geçen yılın ilk 11 ayında 25.5 milyar dolara ulaştı. Rusya’dan ithalat 2020’de yıl 17.8 milyar dolara gerilemişti, 2019’daki 23.1 milyar dolarlık hacimden sonra.

Haberin Devamı

Dün açıklanan rakamlara bakılırsa Türkiye’nin ihracatı 2020’de 4.5 milyar dolar düzeyindeyken, bu rakam geçen yıl 5.1 milyar dolara çıktı.

İLİŞKİLERDE YOĞUNLAŞMAYA DOĞRU ADIMLAR

Bu arada 2021’in önemi, Türk-Rus ilişkilerinde önümüzdeki yıllara yayılacak geniş bir işbirliği perspektifinin de kâğıda döküldüğü bir yıl olmasıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen eylül ayı sonunda Soçi’ye giderek Putin ile gerçekleştirdiği görüşmede Türkiye’de Rusya ile Akkuyu’ya ek, iki yeni nükleer santralin daha yapımını önerdi muhatabına. Putin de deniz ve karada platformlar kurarak uzaya roket fırlatma çalışmaları konusunda Türkiye ile işbirliği önerisini getirdi.

Daha kritik bir gelişme, Erdoğan’ın bu görüşmede Putin’e savunma sanayisinde “işbirliğini derinleştirmeyi” de önermesiydi. Cumhurbaşkanı, bu çerçevede S-400 projesinin daha ileri götürülmesini ele aldıklarını açıklayarak, ayrıca uçak motorları, savaş uçakları, savaş gemisi ve denizaltı yapımını yeni potansiyel işbirliği alanları olarak sıraladı.

Haberin Devamı

Bu yönüyle, Türkiye’nin Batı’dan alamadığı ya da almakta güçlük çektiği silah sistemlerini pekâlâ Rusya’dan sağlanabileceğini belirterek, ABD ve Avrupa ülkelerine de gözdağı vermiş oluyor Erdoğan. S-400 projesinin ikinci faslı imza atılmasa da, ucu açık bir dosya olarak masada duruyor. S-400’lerin ikinci partisi için görüşmelerin sürdüğü yolundaki beyanların tekrarlanması, ABD cephesini ciddi boyutlarda rahatsız ediyor. ABD’den de Rusya ile S-400 ikinci partisi için anlaşma yapılırsa yeni yaptırımların devreye gireceği açıklamaları geliyor.

ABD İLE RUSYA ARASINDAKİ HASSAS ÇİZGİ ÜZERİNDE

Bu çıkışlarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ile işbirliğini Batı karşısında elinde sürekli bir pazarlık kartı olarak tutuyor. Biden yönetiminin Erdoğan’a mesafeli duruşuna karşılık, her şeye rağmen NATO müttefiki Türkiye’nin yüzünü Batı’ya dönük tutmak konusundaki temel tercihinden vazgeçmeyeceği aşikâr.

İşte tam bu noktada Erdoğan 2021 yılı boyunca da ABD ile Rusya arasında hassas bir çizgi üzerinde bir dizi hamle yaptı. Ancak Putin’in bu durumdan bir rahatsızlığı olmadığını söyleyebiliriz. Her halükârda Batı ittifakı içinde çatlakların, çekişmelerin, gerilimlerin sürmesi, ayrıca Türkiye’ye yeni potansiyel silah satışlarının gerçekleşmesi Kremlin’i memnun edecek gelişmeler olur.

TÜRKİYE DE RUSYA’NIN SİNİR UÇLARINA DOKUNUNCA

İlişkilerdeki çatışma alanlarına da kısaca değinelim. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, bünyesinde çok önemli paradoksları da barındırıyor. Çünkü, iki ülke bölgesel ve uluslararası sorunlarda birçok başlıkta karşı karşıya geliyorlar, işbirliği yaptıkları konular da olmakla birlikte. Örneğin Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimde Türkiye’nin Ukrayna’nın yanında durması, bu ülkeye insansız hava araçları vermesi Kremlin’i rahatsız ediyor.

Keza Türk donanmasının ABD savaş gemileriyle Karadeniz’de ortak tatbikat yapması Rusların sinir uçlarına değebiliyor. Ayrıca, iki ülke başından itibaren Libya’da birbirlerine cephe aldılar. İdlib’de 2018’den bu yana sahada yaşanmakta olan bilek güreşi bir başka gerilimli alan. Bunun gibi tarafların farklı düştükleri, çatıştıkları meselelerin listesi uzatılabilir.

Bu arada Türkiye ile Rusya’nın, Suriye gibi, bazı bölgelerinde çatıştıkları, bazı bölgelerinde ise işbirliği yaptıkları ülkeler de var. ABD’nin Fırat’ın doğusunda Kürt gruplarla girdiği işbirliği karşısında benzer kuşkuları besliyor Türkiye ve Rusya. Gelgelelim Rusya, aynı zamanda Suriye’ye bulunacak bir çözümde sınırlı bir özerkliği teşvik ederek PKK uzantısı PYD/YPG ile diyalog yürütmekten, bu örgütlerin üst düzey heyetlerini Moskova’da ağırlamaktan da kaçınmıyor.

ZITLIKLARIN ÇARPICI BİRLİKTELİĞİ

Görüleceği gibi, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin uluslararası ilişkiler literatüründeki klasik modellere uymayan paradokslarla dolu bir yapısı var. İki taraf, birbirlerinin pek çok hareketinden rahatsızlık duysa da, hatta birbirlerinin ayağına basmaktan kaçınmasalar da, büyük fotoğraftaki çıkarların baskın niteliği karşısında köprüleri atmayıp farklılıklarını bir şekilde yönetmeyi tercih ediyorlar. Bunu, daha önceki analizlerimizde de belirttiğimiz gibi “Rekabet ederek, çatışarak işbirliği yapma modeli” olarak nitelendirebiliriz.

Bununla birlikte, bu ilişkinin işleyişinde Rusya’nın elindeki kartların daha güçlü durduğu “asimetrik” bir yapının şekillenmekte oluşu da dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Bu asimetride, Rusya’nın Suriye’de hava sahasını kontrol etmesi de dahil olmak üzere bir dizi faktör rol oynuyor.

Türkiye’nin Batı ile ilişkileri gerilediği, sıkıştığı oranda, bu asimetri daha da bozulacaktır. Unutulmamalıdır ki, Türkiye Batı ile ilişkilerini güçlü tuttuğu oranda, Rusya karşısında da daha rahat bir hareket alanı bulacaktır kendisine. Türkiye’nin dış ilişkilerinin Batı boyutunun gerilemesi, Türkiye’nin benzer şekilde Rusya karşısında da elini zayıflatacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları