2018’DE TÜRK DIŞ POLİTİKASI (3) - ABD ile ilişkiler en zor yıllarından birini yaşadı

NATO ittifakının felsefesini ve savunma doktrinini tanımlayan ne kadar temel kabul varsa, bu kabuller 2018 yılında iki NATO müttefiki Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde meydana gelen gelişmelerle bir kez daha tersyüz olmuştur.

Haberin Devamı

NATO Antlaşması’nın “Bir müttefike yapılmış olan saldırı hepsine yapılmış sayılacaktır ve onun yardımına gidilecektir” şeklinde özetlenebilecek beşinci maddesine rağmen, o müttefike on yıllardır zarar veren bir terör örgütü ile Suriye’de sahada askeri ittifak kurup, onu en modern ve ağır silahlarla donatmak bu antlaşmanın dışına çıkmak değil midir?

Antlaşma’nın dibacesinde belirtildiği üzere, NATO, demokrasi ile yönetilen ulusları korumak amacıyla kurulan bir örgüt ise Türkiye’de demokrasiyi hedef alan kanlı bir darbeye teşebbüs eden örgütün önderinin himaye gördüğü ülkenin ABD toprakları olması nasıl açıklanabilir?

Dibacede “ekonomik refah” da vurgulanıyorsa, 2018 yılında Türkiye’ye taammüden ekonomik savaş açan, bu amaçla dolar kurunu bir silah olarak kullanan, bu yöntemle Türk ekonomisini gerçekten de tahribata uğratan aktörün KGB değil, bizzat ABD Başkanı Donald Trump olması, NATO teorisinin izah edebileceği bir durum mudur?

Haberin Devamı

 ‘Stratejik ortaklık’, en yalın tanımıyla stratejik çıkarlar söz konusu olduğunda müttefiklerin birbirini kollaması, gözetmesi, karşılıklı hassasiyetlerine duyarlı davranması şeklinde anlatılabilirse, Washington cephesinde bu tanıma yüklenen bütün anlamların tam tersi geçerlidir.

Bu haliyle bütün dengesini, perspektifini kaybetmiş, ayarları bozulmuş savrulma halinde bir ortaklıktan söz ediyoruz.

Kuşkusuz, çıkarların pekâlâ çatışabileceği karmaşık, girift ilişkilerde ‘mutlak kusursuzluk’ ileri sürmek kolay değildir. Madalyonun öbür yüzünde ABD tarafının da Türkiye’ye dönük bir şikâyet listesi var.

Bu açıdan baktığımızda, 2018 yılında Beyaz Saray’ın Türkiye karşısında aylarca bütün önceliğini verdiği konu bir rahibin tutukluluğu meselesi olmuştur. Rahip Andrew Brunson dosyası, neredeyse bütün bir yıl boyunca Trump yönetimini kilitlemiştir.

Türk tarafının “Bağımsız yargının kararı” şeklindeki beyanlarına karşılık, Washington Brunson’ın başına gelenleri Ankara’nın Fetullah Gülen’e karşı pazarlık amacıyla başvurduğu bir misilleme yöntemi olarak algılamıştır.

Haberin Devamı

Başkan Trump, rahibin serbest bırakılması beklentisine olumlu bir yanıt alamayınca, Türkiye’yi cezalandırmak ve köşeye sıkıştırmak amacıyla ekonomik yaptırımlara başvurmaktan kaçınmamıştır. Bu silahın kullanılması Türk ekonomisinin kırılganlığıyla birleştiğinde, etkisi tahminlerin ötesinde sert olmuştur.

Brunson’dan bağımsız olarak da ABD’li karar vericileri rahatsız eden bir dizi problem zaten gündemdeydi. Bunların başında Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alma kararı geliyor. Ankara’nın bu tercihi, Washington’da yönetimden Kongre’ye kadar bütün kademelerde Türkiye’nin tutumunun müttefiklikle bağdaşmadığı, Türkiye’nin kendisine başka bir yol çizmek istediği kanaatini yerleştirmiştir.

Haberin Devamı

Eleştiriler, suçlamalar iki taraftan da yükselmeye başlayınca, bir noktadan sonra ortaya çıkan güvensizlik sarmalı o ilişkiyi bütünüyle rehin almakta ve ilişki yönetilebilir olmaktan çıkmaktadır.

Sonuçta 2018’de ilişkilerin genel bir değerlendirilmesi yapılırsa, Başkan Trump’ın 19 Aralık tarihinde  açıkladığı Suriye’den askerlerini çekme kararına kadar geçen süre içinde, yani yılın büyük bölümünde olumlu anlamda söylenebilecek hiçbir şey yoktur.

Bu yönleriyle, Türkiye-ABD ilişkilerinin 2003’te olduğu gibi bir kez daha yere çakılışına hep birlikte tanıklık ettik. İlişkilerin dibe vuruşu Başkan Trump’ın -Washington’daki bütün kurumları karşısına alma pahasına- attığı sürpriz adımla şimdilik kontrol altına alınmıştır.

Haberin Devamı

Ancak başlayan yeni dönem de risklerle ve dikenli konularla doludur. Öncelikle, Suriye’deki gelişmelerin seyri belirleyici bir rol oynayacaktır. Çekilme kararının ne şekilde uygulanacağı, YPG’ye verilen silahların akıbeti gibi başlıklar basınç yaratmaya adaydır. Keza Ankara’nın S-400 kararı özellikle Kongre cephesinde baş ağrıtmaya devam edecektir.

Buradaki potansiyel bir başka sıkıntı ilişkilerde başlayan yeni sürecin büyük ölçüde Başkan Trump’ın şahsına endekslenmiş olmasıdır. Bu şahıs, hareketleri, tepkileri kestirilemeyen iniş-çıkışlı biri olunca, öncelikle bu kararın ABD tarafından kurumsal düzeyde nasıl hayata geçirileceğinin sahada sınanması gerekiyor.

Haberin Devamı

Ayrıca, Trump’ın siyasi gücünün zayıflamaya yüz tutması, Washington’daki Kongre, Pentagon gibi kurumların eleştirdikleri bu karara muhtemel dirençleri gibi faktörler hesaba katıldığında, ABD Başkanı’nın Türkiye karşısında başlattığı inisiyatifin pürüzsüz bir zeminde yürümeyeceğini tahmin edebiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları