İstanbul’un dayanılmaz çekiciliği

Memleket - kimileri pek ilgili olmasa da- bulunduğu coğrafyadan mütevellit zor günlerden geçiyor. Güney sınırında hareketlenmeler, Ortadoğu coğrafyasında yeni yeni gelişmeler söz konusu. Önümüzdeki günlerde netleşmesi pek mümkün değil ama en azından geleceği görme açısından ipucu verebilir.

Haberin Devamı

Almanya’da seçim nihayet bu hafta sonu yapılıyor ve gerilimin de nihayetlenmesi umudunu korumaktayız. Ben de tüm bunları bir kenara itip “e ama ne yapalım, hayat da devam ediyor” diyen kitlenin yanına yanına yanaştım geçen hafta tüm bu soruları kapı eşiğinde bırakarak. Moda Haftası’nda birazcık görünmeceler, ardından bienal, sonrasında Soho’daki partisinde takılmacalar ve elbette pek tabii ki Contemporary’de sanatla geyik arası tatlı karşılaşmalar. Ben vip açılışına gittim. Orada da maşallah herkes herkesi tanıdığı için, yakın temaslar bir hayli fazlaydı. Eserlerden çok ayak üstü sohbetler daha ağır bastı elbette. Hatta duyan geldiği için üç-dört kişiyle aynı anda konuşmaya çalışan sanat severler de hayli fazlaydı. İstanbul’un bu hareketli sanat ve moda koşuşturmalarını kesinlikle çok seviyorum. Durmaksızın akıp giden bir enerjisi var kentin ve insanının. Bu telaş bünyesinde yarı Avrupalı, yarı Ortadoğulu kanı akıyor damarlarda. Bu durum kendine çağdaş dünyada yer edinmek istemenin telaşını da barındırıyor, aynı toplumda yaşadığımız kimi insanların kabalıklarının nezaketle açıklanmayacak hoyratlığının ağırlığını da. İstanbul gerçekten de sadece Türkiye’nin potansiyelinin boyutu ile açıklanabilecek bir metropol değil. Tıpkı Berlin gibi, tıpkı New York gibi dünyadaki dinamiklerle izah edilebilecek bir kent. O nedenledir ki şu Eylül ayında yaşadığımız sanatsal ve yaşamsal koşuşturmanın yılın on iki ayına yaymak gerekiyor. Türkiye’nin kültür başkenti daha hızlı günleri ve daha perspektifi geniş organizasyonları hak ediyor çünkü.

 

Haberin Devamı

Otomobiller bastı gaza

Avrupa’nın en büyük şov mekanı Frankfurt Otomobil Fuarı yine yeni teknolojilerin kendini gösterdiği şahane bir fuar oldu. Sürücüsüz otomobiller, elektriğin iyiden iyiye kendini gösteren cazibesi, doğal, organik çözümler, fosil yakıtları terk eden bir sanayiye kayış en azından dünyamız açısından son derece olumlu. Konsept modeller de geleceğin nereye gideceğini gösteriyor. Retro izler taşıyan modern araçlar, elektrikli otonom araç konseptlerinden örnekler, elektrikli araç segmentinde Türkiye’de üretilen Toyota C-HR’in yeni konsepti de fuarın gözde otomobilleri arasındaydı. Zira ilk kez sergilendi. C-HR ‘ler burada iki özel temayla yeniliklerini görücüye çıktı denilebilir. Düşünsenize Türkiye’de üretilen ve tüm dünyada büyük satış başarısına ulaşan gurur vesilemiz bir model Avrupa’nın göbeğindeki otomobil şovuna damgasını vuruyor. Yerli ve milli otomobil yapılır yapılmaz bilemem ama Çukurova Üniversitesi’nde okuyan müstakbel mühendis arkadaşlar üzerinde

Yazarın Tüm Yazıları