Rüştü Reçber

Gol geldi Trabzon uyandı!

16 Ağustos 2019
Rüştü Reçber yazdı.

İlk maçtaki gollü beraberlikle alınan 2-2’lik sonuç Trabzonspor’un maç öncesi en büyük avantajıydı. Bordo mavili ekip, taraftarı önünde galip geldiği anda hedefine ulaşmış olacaktı. Nitekim Trabzon’da müthiş bir taraftar topluluğu ve harika bir saha atmosferi vardı. Rakip Sparta Prag sert, oyun disiplini olan ve fiziksel güç olarak iyi bir takım... Böyle bir rakibi oyundan düşürmenin en önemli yolu ona ağırlığını hissettirmek, ilk golü atmak ve oyunun kontrolünü elde tutmaktır. Nitekim maça agresif başlayan bir Trabzonspor gördük. Öyle ki daha ilk dakikada golle burun buruna geldiler. Bu pozisyon, taraftarı da ilk dakikadan itibaren oyuna sokmuş oldu. Etkili oynayan ve baskı kuran Trabzonspor golü yeni golcüsü Sörloth’la erkenden buldu. Düşündükleri adım adım gerçekleşen bordo mavililer için geriye tek şey kalmıştı: Oyunu kontrol altında tutmak, rakibi kalesine yaklaştırmamak ve bu arada da ikinci golü atabilmek... Bu düşüncelerini de uygulamada sorun yaşamadılar. Aslında ikinci golü hemen bulabilirlerdi ancak top Abdülkadir’in yanlış ayağına geldi.

İSTENİLEN TEMPO

Trabzonspor özellikle sol kanadını doğru bir şekilde kullandı. Attıkları gol dahil, yarattıkları birçok tehlikeyi bu bölgeden geliştirdikleri ataklarla buldular... Rakibe pozisyon verdiler mi? Evet ama bu, rakibin oyunundan değil yaptıkları basit top kayıplarından ya da rahat hareket etmelerindendi. Bu rahatlıkları da ilk yarının son dakikalarında başlarını ağrıtabilirdi fakat Allah’tan rakibin kalitesi buna müsaade etmedi. Trabzonspor ikinci yarı yorgunluk emareleri göstermeye başlayıp oyundan düştü. Sparta Prag’ın görüntüsü de bu şekilde olunca tempo Trabzonspor’un istediği gibi oldu. “Her şey iyi gidiyor” derken yenilen gol stres seviyesini artırdığı gibi Trabzonspor’u da uyandırdı. Son dakikalar heyecanımız doruk yaptı. Maça da noktayı koyabilecek pozisyonlar yakaladık ancak istediğimizi maç biterken alabildik. Gecenin sonunda hem galibiyet hem de tur geldi.

Yazının Devamını Oku

Kupayı Liverpool aldı ama esas kazanan İngiltere

15 Ağustos 2019
İngiltere'nin iki büyük kulübünün karşılaşması zevkli bir mücadeleye sahne oldu.

Dün gecenin en şanslıları İngilizler’di. Sonuçta bu onların şovuydu ve her halükârda kupanın şampiyonu onlar olacaktı. Süper Kupa’yı Liverpool kazandı ama Chelsea de bir o kadar hak etti.

İNGİLTERE’nin iki büyük kulübünün buluşması bu sefer Boğaz’ın incisi Vodafone Park’ta gerçekleşti. Geçtiğimiz sezon İngiliz futbol tarihinin kulüpler bazında belki de en başarılı dönemiydi. Ve dün akşam bunun ispatını tribünleri dolduran İngiliz taraftarlarla beraber tüm futbolseverlere gösterdiler. Aslında dün akşamın en şanslı tarafı kuşkusuz İngilizler’di. Sonuçta bu onların şovuydu ve her halükârda kupanın kazananı onlar olacaktı.

Maçta birbirinden önemli isimleri izledik. Fakat en çok merak edilen isim kuşkusuz Salah’tı. Şampiyonlar Ligi finalinde oynayamamıştı. Uluslararası mücadelelerdeki ilk büyük finalini dün akşam oynadı. Ama beklentilerimizin çok altında kaldı. Eğer Klopp sahada tuttuysa, geçmişte oynadığı maçların hatırına ve ‘kötü de olsa da bir şey yapabilir’ düşüncesinden dolayıydı.

<script src="https://embed.dugout.com/v3.1/sporarena.js" data-dugout-video="eyJrZXkiOiJsRlg5MUZFZSIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiIsImFkcyI6InBvc3Qtcm9sbCJ9"></script>

İki takım kontrolü ön planda tutarken oyunun başında Liverpool’un etkili bir görüntüsü vardı. Kırmızılar’ın ön alan baskısı zaman zaman etkisini gösterdi. Chelsea oyunda dengeyi 15. dakikadan sonra sağlayabildi.

Chelsea’nın hızlı atakları ve uzun topla düşündüğü hücum planının başrollerinde Pedro ve Giroud vardı. Orta alanda kurdukları üstünlük, maça ortak olmasının ve oyunu kontrol etmesinin temel sebebiydi. Golü bulana kadar çok pozisyon ürettiler. Ve etkili oyunlarının karşılığını da hak ederek attıkları golle aldılar. Alışık olduğumuz Liverpool temposu pek yoktu. Her ne kadar geçen sezonun en büyüğü olsa da böyle maçları oynamak deneyim ister. Özellikle orta sahada oyundan düşmeleri bütün planlarını bozdu.

İkinci yarı işler Klopp’un istediği gibi başladı. Buldukları gol ve ortaya koydukları oyun kendilerine geldiklerini gösterdiler. Ama bu rüzgar kısa sürdü. Erken gelen gol tekrar oyunun yavaşlamasına neden oldu. İki takım da hata yapmaktan korkan bir futbol anlayışına bürününce maçtaki tempo da haliyle düştü. Uzatma dakikaları daha heyecanlı, zevkli ve daha tempoluydu. Her iki takımın da hak ettiği bir maç oldu. Ama dediğim gibi dün asıl kazanan İngiliz futbolu oldu.

Yazının Devamını Oku

Savunmanın düzelmesi zaman alacak

11 Ağustos 2019
Düzen tam oturmadı. Bunun çözümü için hızlı hareket edilmeli.

Evvela dün akşamki maçın ne kadar anlamlı ve değerli olduğunun altını çizmek isterim. 100 yıl önce kurtuluş mücadelemizin ateşinin yakıldığı ve bir milletin küllerinden doğmasına vesile olan bu anlamlı tarihi hatırlattıkları için bir kere daha bu organizasyonu yapanlara minnetle şükranlarımı sunarım...

F.Bahçe şimdiye kadar hatırı sayılır hazırlık maçı oynadı. Tekrardan bir kadro oluşumu içerisindeler. Bu oynadıkları maçlarda bazen istediklerini yaptıklarını hatta beklentilerin ötesinde anlar yaşattıklarını gördük. Bazen hiç olmadık şekilde de şaşırttıkları dakikaları da izledik. Tabii bir şeyi atlamamak lazım... Defansif olarak hala sorunları çözmüş değiller. Şu ana kadar bu zaafını çözmek için Ersun Yanal hoca her maçta hatta her maçın içerisinde birçok kez değişik kişi ve düzen denedi. Ama gelinen nokta hâlâ istenilen seviyede değil. Hazırlık maçlarındaki en önemli beklenti; her geçen gün ve maçta eksikleri kapatarak arzulanılan düzeye gelebilmektir.

ALTAY’A DUA ETMELİLER

F.Bahçe oynadığı diğer maçlara nazaran daha tempolu, daha hareketli ve topa sahip olarak oynamak isteyen bir görüntü ile karşımıza çıktı. Öyle ki; ilk 15 dakika ciddi şekilde oyunda ağırlığı vardı. Oyununu da pozisyonlar bularak güzelleştirdi. Bu pozisyonları gole çeviremediyse, sebebi Sivaslı kalecidir. Fakat bu oyunun yanında, rakibe de pozisyonlar vermesi sorunların hala devam ettiğini gösteriyordu. Öyle ki; Sivas’a verilen pozisyonlarda, ya hücuma çıkarken kaptırılan toplar, ya bireysel hatalar ya da savunmada pozisyonu almada yaşadıkları sorunlardı. Ki en büyük sorun bence aslında disiplin sorunuydu. Yenilen ilk golden sonra kendine güveni olan, oyunda ağırlığını hissettiren takım gitti, disiplinini kaybeden sıradan bir takım geri geldi... Sivas’ın her atağı gol pozisyonu türündeydi... Orta alanda ve defansta kaybedilen topların yarattığı tehlikelere, bir de Sivas’ın hızlı hücumları eklenince, F.Bahçe zaman zaman çok çaresiz kaldı. Zaten yenilen gollere bakınca da net bir şekilde dediğim anlaşılacaktır. Bu arada maçta ilk devre 2-0 bitmişse, F.Bahçeli futbolcular yaptığı kurtarışlarla farkın oluşması engelleyen Altay’a dua etmeliler.

DOĞRULAR VE YANLIŞLAR

Ersun Hoca yaptığı değişiklerle 2.yarıya başladı. Ve tıpkı ilk devrede olduğu gibi etkili başladılar, pozisyonlar da buldular. İlk devreyle aradaki tek fark; ilk pozisyonda Max Kruse ile golü bulmalarıydı. Hücum olarak gereken pozisyonları yakalayabiliyorlar. Gol bulmada bazen sorun yaşabiliyorlar ama zor olan pozisyon üretmektir. Bu da şu ana kadar F.Bahçe’de var. Asıl sorun savunmada... Takımda savunma düzeninin oturmadığını görüyorum. F.Bahçe’nin bu sorunu düzeltmesi adına hızlı hareket etmesi lazım ama görünen o ki; düzelmeleri biraz zaman alacak.

Yazının Devamını Oku

Bizim yaptığımızı bize yaptılar

12 Haziran 2019
Fransa'nın durumuna düştük...

Önce maç öncesi yaşananlara değineyim. Milli Takım kafilemiz hiç hoş olmayan şeyler yaşadı. Hiçbir Türk vatandaşının kabul edemeyeceği türden davranışlardı bunlar ve doğal olarak canımızı biraz sıktı.. Gerçi gereken tepkiyi, tüm benliğimizle gerek siyaseten, gerekse bireysel olarak verince ne kadar kıvırmaya çalışsalar da ne yaptıklarının farkına vardılar.Hatta Şenol Hoca maçtan bir gün önce basın toplantısında, “Böyle küçük meselelerle uğraşmayacak kadar büyük bir devletiz” diyerek güzel bir yanıt vermiş oldu. Maça gelecek olursak... Bir gerçek vardı ki, İzlanda’dan galibiyetle veya beraberlikle ayrılırsak bu rakibimizi saf dışı bırakacak olmamızın yanında gruptan çıkmak yolunda da büyük avantaj sağlayacaktık. Fakat bir endişemi paylaşayım sizlerle. Geçmişteki eleme maçlarında grup favorilerini yenip ya da yenilmeden, asıl rakibimiz olan takımlara çoğu zaman kaybettik ve bir çok şampiyonaya bu yüzden katılamadık.. Almanya yı, Hollanda yı yenip, Belçika ve Finlandiya’ya yenilerek bu acı tecrübeleri yaşayan biri olarak, keşke Fransa’dan sonra basit bir takımla oynasaydık diye de düşünmeden edemedim...

TOP BiZDEYDi AMA...

Maç başladğında birbirlerini tartan ve kontrollü oynayan iki ekip vardı. Fakat oyunda topa sahip olan takım bizdik. İzlanda bizim topa sahip olmamızdan rahatsız değildi, çünkü bizi üzerine çekerek hızlı hucum düşüncesi taşıyorlardı. İzlanda takımı hucumlarımızı, kapalı savunma ve alan bırakmadan karşıladı, bu da bizim tıpkı Fransa ya karşı uyguladığımız takım savunmasının bire bir aynısıydı. İzlanda sert, agresif, rakibe yakın oynayan ve mücadeleci bir kimliğe sahipti. Onları oyundan düşürecek tek etken erken atılacak bir gol olacaktı. Orta alandaki pas kayıplarımız bizim hücum geliştiremememizin en önemli sebebiydi.. İzlanda’nın özellikle 15. dakika sonra sahamızdaki uyguladığı baskıyı kırmakta zorlandık. Rakibin kazandığı bir duran topta adam paylaşımı ve pozisyon hatasından golü kalemizde gördük.. Dedik ya, biz Fransa’ya karşı nasıl oynadıysak İzlanda da bize karşı öyle oynadı. Golü atmaları işlerini daha da kolaylaştırdı. Zaten geride karşılamayı düşündükleri için ve bize de gol lazım olacağı için riski biz alacaktık.. Bu da onların işine gelecekti.

Çok şeyi yapamadık

· Özellikle maçın ilk yarısında şunları yapamadık...

- Rakip sahadayken onlara teslim olduk.

- Rakipten kurtulup hareketli ve hızlı paşlaşmalar yapamadık.

- Geriden oyuna katkı sağlayacak oyuncularımız etkili olamadı.

Yazının Devamını Oku

Rize bastırdı, Trabzon kazandı

25 Mayıs 2019
Dün akşam Karadeniz derbisini izledik..

. İkinci yarının en formda takımlarından ikisinin maçıydı. Rize’nin özellikle ligin ikinci yarısındaki çıkışını, ortaya koyduğu futbolu büyük bir keyifle ve heyecanla izledik. Takım için küme düşmekten bahsedilirken yapılan doğru transferlerle ligimizin flaş ekiplerinden biri oldular. Hatta tribünlere gelmeyen taraftarı oynadıkları futbolla stada çekmeyi başardılar.

GOL GELDİ BASKI BİTTİ

Bunları söylerken Trabzonspor’un da hakkını verelim. Onlar da oyun olarak düşündükleri felsefeden sezon boyunca hiç vazgeçmediler. Kazandılar, kaybettiler ama hep aynı anlayışı uygulamaya çalıştılar. Hatta uzun yıllar sonra kendi evlerinde ‘3 büyükler’i yendikleri bir sezon yaşadılar. Her türlü sorunla uğraşırken şu geldikleri konum başarının bir ispatıdır... Seneye doğru hamleleri yaparlarsa şampiyonluk yarışında olacakları kesin. İki takım da iç sahalarında baskılı oynamaya çalışan futbolları hep ön plana çıktı.

Dün akşam da Rize’nin ev sahipliğindeki maçta, baskıyı yapan, rakibi oynatmayan, her fırsatta diri görünmeye çalışan iki takım vardı ama bu saydıklarımızı daha fazla hissettiren takım ise Çaykur Rizespor’du. Özellikle Samudio’nun sol taraftan Boldrin’in de ortadan atak organizasyonu yaptığı Rizespor kanatları kullanmada ve orta alandan hızlı hücum etmekte başarılıydı. İstekli,coşkulu ve tempolu futbollarının karşılığını da Boldrin’in attığı golle aldılar. Fakat baskıları bu gelen golle bitti.

RODALLEGA FARKI

Trabzonspor tempolu oyunda özellikle Abdulkadir ve Nwakaeme ile boş alanları kullanmaya çalıştı, yakaladıkları fırsatlar da oldu. Geriye düşen Trabzonspor maçın içinde olduğunu Rodellaga’nın attığı / attırdığı gollerle gösterdi.

BEREKET, ÜÇÜNCÜ GOLDE VAR DEVREYE GİRDİ!

Trabzonspor dün akşamki maçta daha çok topu Çaykur Rizespor’a bırakarak oynadı. Mücadele ve istekleri son derece iyiydi. 90 dakika tempoda üzerilerine düşeni yaptılar. Ünal Karaman’ın takımı özellikle 15 dakikadan sonra daha etkili oynamayı başardı. Attıkları üçüncü goldeyse az daha yan hakemin kurbanı oluyorlardı. Neyse ki VAR olaya müdahale etti.

Yazının Devamını Oku

Moses-Dirar-Soldado 3'lüsüyle 3 puanı aldı geldi

21 Mayıs 2019
Erzurum'un bıraktığı boş alanı Moses, Dirar ve Soldado iyi değerlendirdi.

MAÇ iki takım için de önemli fakat Erzurumspor için daha mühimdi. Çünkü kümede kalma mücadelesini son haftaya taşıma maçıydı. Şimdiye kadarki iç saha performansı da aslında yabana atılır cinsten değildi. Güçlü oyunları ve istekli oluşları izlediğim her Erzurum maçında bana heyecan verdi. Gel gör ki bulundukları nokta futbolun acımasızlığının da bir örneği. Erzurumsporlu futbolcular için böyle maçları oynamak hiç kolay değil. Hem rakibiniz 4 büyüklerden biri hem de bulundukları konumun yarattığı stres ve baskı derecesi... F.Bahçe için kalan iki maçın kazanılması önemli çünkü Avrupa’ya gitme ihtimali hâlâ bulunuyor. Tabii bunun gerçekleşebilmesi için Erzurum’dan 3 puanla dönmek da şarttı. Harika bir Erzurum taraftarı vardı. Maça kattıkları anlam ve performansları takdiri hak etti...

VALBUENA’NIN ÇIKMASI AKSATTI

Mücadelede istek ve coşku taraftarla, birleşince özellikle ilk yarı ara sıra tempolu bir maç izledik ama pozisyon olarak kısır süreçti. Erzurum adına bir iki şut vardı. Fenerbahçe adına ise Soldado’nun iki pozisyonunu izledik; bunlardan birini kaleci Sehic kurtarırken diğerini de takım arkadaşı Zajc kurtardı. Daha çok kontrollü futbolun ön plana çıktığı, gol yenildiği zaman işlerin zorlaşacağını düşünen iki takım vardı ve dolayısıyla bu tempoyu etkileyen unsurların başında geldi. Valbuena gezerek oynadığı için kontrol edilmesi zor bir oyuncu sakatlanıp çıkması ön taraftaki hareketliliği azalttı.

HAYALLER SON HAFTAYA KALDI

İkinci yarı kazanma zorunluluğu olan Erzurumspor baskısı ile başladı. F.Bahçe bu baskıyı pas yaparak rahatça kırmayı başardı. Hatta Erzurumspor’un arkasındaki boş alanları değerlendirmede sorun yaşamadılar. Bu alanlara çabuk geçtiklerinde de pozisyonlar ürettiler. Bu konuda en etkili isimler Moses, Didar ve Soldado’ydu... Baktığımızda da bütün pozisyonların için de bu isimler vardı. Hatta penaltının kahramanı da gole çeviren de bu üçlüden çıktı. F.Bahçe savunmayı kalabalık olduğu gibi bir o kadar da doğru yaptı. Ama son bölümlerde bu tam tersi oldu. Topu yere indiremedikleri için rakibe karşı zor durumda kaldılar. Risk alan Erzurumspor son bölümlerde F.Bahçe’nin kalesinde fazlasıyla göründü ama puan alacak golü bulamadılar. Sarı lacivertliler bu bölünde akıllı hareket edebilselerdi skoru daha rahat hale getirebilirlerdi. Son 15 dakika futbol zevkimizi karşıladı. Bu kısa sürede heyacanın ve adrenalinin tavan yaptığı anlar yaşandı. Kazanan taraf F.Bahçe oldu. İşi zora sokan takım Erzurumspor oldu. Aslında hem F.Bahçe’nin hem de Erzurum’un hayali son haftaya kaldı desek yanlış olmaz.

Maçın adamı: Moses.

Yazının Devamını Oku

Rakibe göz açtırmadı istediğini aldı

12 Mayıs 2019
F.Bahçe, "Mutlaka kazanacağım" düşüncesiyle mücadele etti.

BU sezon Ülker Stadı’nı ilk kez bu kadar boş gördüm. O taraftarlar ki, sezon başından beri harika bir atmosfer oluşturdular ve birçok maçta futbolcuları oyuna ortak ettiler, hatta kazandırdılar. Fenerbahçe’nin 2-3 sezondur en fazla sorun yaşadığı tabiri caizse ‘çektiği’ takım Akhisar’dı. Dün çok farklı bir durumda karşılaştılar. Her iki takım da ‘kasap et derdinde koyun can derdinde’ durumundaydı. Çıkışın da bu maçta şekilleneceği bariz bir şekilde ortadaydı. Fenerbahçe için galibiyet şart ve maça da bunun farkında olduklarını gösterircesine başladılar. İstekleri ve iştahları yerindeydi. Akhisar’ın zaten kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Oyunun başla- rında da 2-3 kontratakla tehdit oluşturabileceklerini gösterdiler. Akhisarlı futbolcular pes etmemişti ve sahada bir duruş sergilemeye çalışıyorlardı. Fenerbahçe oyunu istediği gibi kontrol altına alarak başladı. Kazanmak için sahada olduklarını ve rakibe ‘buradan puan alamayacaksın’ şeklindeki düşüncelerini yansıtan futbollarının karşılığını ilk yarım saatte aldılar. Atılan iki gol de güzeldi. Özellikle ikinci golde Hasan Ali’nin Isla’ya, bu oyuncunun da Dirar’a attığı paslar birbirinden güzel ve akıl doluydu.

BU SEZON BiR iLKi YAŞADI

İlk kez kaleyi tutan iki topun gol olması bu sezon Fenerbahçe’de görmediğimiz bir olaydı. Bu maçla da bir ilki yaşadılar. Fenerbahçe bu dakika itibariyle istediğini elde etti. Bu dakikadan itibaren daha dikkatli oynayarak farkı artırmak ve oyunun kontrolünü elden bırakmadan rakibe göz açtırmamak gerekiyordu, ki öyle de oldu ve o şekilde oynadılar. Penaltı kazandılar. Soldado tam maça noktayı koyacakken Akhisar’ın kalecisi Fatih buna izin vermedi. İlk devrenin sonlarına doğru gelen gol Akhisar’ı umutlandırdı.

AKHiSAR, SAYGI GÖREN BiR TAKIMDI

İKİNCİ yarıda Akhisar maça ortak olmak için ellerinden gelen tüm çabayı gösterdi fakat Fenerbahçe ilk 10 dakikadan sonra buna müsade etmedi.... Oyunu iki ekip de açık oynadı. Pozisyonlar oldu mu? Oldu ama kazanan takım Fenerbahçe idi. Akhisar mütevazı ama bir o kadar da saygı gören takımdı. 1. Lig’e düştüler ama hafızalarda iz bırakarak düştüler. onlara gelecek sezon başarılar dilerim.

‘VAR’I BiLE DÜZGÜN KULLANAMIYORUZ

F.BAHÇE’nin kazandığı penaltıyı biraz açmak isterim... Eljif ceza sahasına harika çalımları ile topu getirdi ve devamında hakem penaltı düdüğünü çaldı. Buraya kadar her şey normal. Asıl bundan sonrası anormal. Pozisyon penaltı değil..Hakemin emin olması için VAR’dan cevap alması gerekiyor ve cevap alıyor olmalı ki kararını uygulatıyor. FIFA, ‘el olan pozisyonlarda VAR’a gitmeyin’ der ama bu o tarz bir pozisyon değil. Ne ak ne kara, gri bir durum var. İşin ilginç tarafı VAR’dan tık yok. Hakem pozisyonu öyle gördü ve penaltıyı verdi, kabulümdür. Ama VAR neden müdahale etmez? FIFA, hakemlerin hatalarını düzeltmesi için veya doğru kararlar alması için VAR ı dünya futboluna sundu. Biz bu sistemi bile doğru kullanamıyoruz. Ve geldiğimiz noktada VAR’lı hakemlerimizi bile eleştiriyoruz hatta VAR’sız belki bu kadar eleştirmiyorduk. Bir hocamın dediği gibi: “VAR’ın pilot çalışması Ülkemizde olsaydı Dünya futboluna girmesi 3-5 yılı daha bulurdu.” Baktığımda gerçekten de öyle olurmuş...

Maçın adamı: Eljif Elmas.

Yazının Devamını Oku

Gençler Valbuena'yı örnek almalı

5 Mayıs 2019
Dün sahanın her yerinde koşan ve çabalayan bir Valbuena vardı.

Fenerbahçeli futbolcular beğensek de beğenmesek de ortaya bir mücadele koyuyorlar ve gerçekten bir şeyler yapmaya çalışıyorlar

FENERBAHÇE’de oynayan futbolcular her zaman sezona şampiyonluk duygularıyla başlar ve dolayısıyla üzerlerindeki baskı hep bu yönde olur. Gelinen bu duruma futbolcuların bile inanamadıklarını söylemek lazım. Beğensek de, beğenmesek de şu an ortaya koydukları bir mücadele var. Gerçekten bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Dün akşam da en iyi şekilde sahada olmaya çalıştılar. Zaten kazanmak zorunda olduklarını bir tarafa bırakalım, elde edilecek sonucu onurlu olmaya çalışmanın göstergesi olarak düşündüklerini de var sayıyorum. Kasımpaşa son derece rahat olduğunu düşündüğüm bir noktada. Bu, Fenerbahçe için tehlikeli bir durum teşkil ediyordu. Rahat olan bir futbolcular topluluğunun aklında olan tek şey hafızalarda iz bırakmaktır.

Böyle zamanlarda da büyük takımlara karşı oynamak bu düşüncelerin gerçekleşmesi için fırsat olur. Yani Fenerbahçe’yi, son haftalarda kötü bir Kasımpaşa olsa da bu düşüncede olan bir rakip bekliyordu.

Fenerbahçe ilk yarıda işi şansa bırakmak istemediğini gösteren bir futbol anlayışıyla karşımıza çıktı. Baskılı ve istekli futbolları Kasımpaşa’yı kontrol altında tutmaya yetti.

Genelde Isla ve Dirar’ın görev yaptığı, zaman zaman da Valbuena’nın oynadığı sağ kanattan rakibi çok zorladılar. Fenerbahçe özellikle Kasımpaşa’nın topla çıkarken yaptığı pas hatalarından çok pozisyon üretti ama netice alamadı. İyi başladılar fakat kaleci Harun’un şanssız şekilde yediği golle mağlup duruma düştüler. Bu durum moralleri bozsa da Eljif’le gelen gol toparlamalarını sağladı. İlk yarı boyunca etkili bir futbol oynadılar...

MAÇIN BERABERE BiTMEYECEĞi BELLiYDi

SAĞ bek Isla harika bindirmeler yaptı, hücuma çok destek verdi. Hasan Ali’nin etkili geldiği bir pozisyonda Isla golü attı ama VAR’a giden Halis Özkahya golü iptal etti (Soldado’nun topa değmese bile hareketiyle kaleciyi oyundan düşürdüğünü göz ününe alarak böyle bir karar aldı). Kasımpaşa’nın hızlı ve etkili olduğu zamanlar da oldu. Özellikle Fenerbahçe’nin sağ kanadından tehlikeli geldiler ama kötü kafa vuruşları yapmaları onları golden etti. Maçın ikinci yarısı bize gösterdi ki, buradan beraberlik çıkmayacak. İki takım da kazanma isteğini fazlasıyla belli etti. Tempoyu yüksek tutmaları ve golü hedeflemeleri topun sürekli birbirlerinin kale önünde gözükmesine neden oldu.

ANLAMLI GALiBiYET

Yazının Devamını Oku