Rıza Özel

Spor fotoğrafı nasıl çekilir

6 Aralık 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Dünyayı saran kupa heyecanı, 18 Aralık Pazar günü oynanacak final maçına kadar devam edecek.

Dünya Kupası gündemdeyken yazımızın konusu ‘spor fotoğrafı’ olsun istedim... Basın camiasında bir söz vardır ki spor fotoğrafçılığının zorluğunu ve spor fotoğrafçısının meziyetlerini anlatır; ‘Spor fotoğrafını çeken her fotoğrafı çeker.’ Çünkü spor fotoğrafçısı teknik donanımı yüksek seviyede kullanabilme becerisiyle her türlü hava ve ışık koşulunda doğru kararı alır. Aksiyonu bol, sürekli akan görüntüde doğru anı yakalama refleksi ile de ayrıcalıklı bir noktadadır.

FOTOĞRAF PAZARINDA SPOR

Mesleğe 1993 yılında Hürriyet Gazetesi’nin Antalya büro spor servisinde başlayan Mustafa Yiğit, fotoğrafları ile usta gazetecilerden biri olma öyküsünü anlattı:

“Meslekteki ilk adımlarımı spor gazeteciliği ile attım. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan farklı spor dallarına, dünya şampiyonalarından Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı EYOF’a ve İşitme Engelliler Olimpiyat Oyunları’na kadar önemli spor organizasyonlarında deklanşöre bastım. Spor, dünyada basın fotoğrafının en büyük pazarı. Bugün ajansların satışlarında üst sırada iki kategori yer alır biri spor diğeri ise entertainment olarak anılan moda, magazin ve eğlence dünyası fotoğrafları. Yani spor fotoğrafı toplumsal olaylar, savaşlar, depremler, politik gelişmelere göre çok daha ilgi çekiyor. Reklam ve sponsorlukların yoğunluğuna baktığınız anda bu alanın sahip olduğu potansiyeli görebilirsiniz.

HER HAVA KOŞULUNDA 

Yazının Devamını Oku

Dünyadan kadın öyküleri Türkiye’de

29 Kasım 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Dünyanın en prestijli basın fotoğrafçılığı yarışmalarından biri Hollanda Kraliyet ailesinin desteği ile 1955 yılından bu yana düzenlenen “World Press Photo”...

Bu önemli yarışmaya her yıl dünyanın dört bir yanından foto muhabirleri eserlerini gönderiyor. Örneğin geçtiğimiz yıl 130 ülkeden 4 bin 66 fotoğrafçıdan 64 bin 823 fotoğraf bu organizasyonda dereceye girebilmek için yarıştı. Böyle olunca World Press Photo Vakfı, dünyanın güçlü fotoğraf arşivlerinden birinin de sahibi konumunda. Her yıl sergileri dünyayı dolaşan organizasyon bu yıl Hollanda Krallığı’nın talebi ile farklı bir sergi organize etmiş. 5 kıtada düzenlenen “Değişimi Esinleyen Kadın Öyküleri” sergisi çarpıcı fotoğraf hikâyeleri ile Ankara ve İstanbul’a da taşındı. World Press Photo’da 2000 ve 2021 yılları arasındaki ödüllü fotoğraflardan seçilen karelerden oluşan sergide, kadınların karşı karşıya kaldığı zorluklar ve bu zorluklar karşısındaki duruşlarını anlatan eserler sunuluyor. Cinsiyetçilik, cinsiyet temelli şiddet, üreme hakları ve eşit fırsatlara erişim gibi konulara odaklanan sergi 3 hafta boyunca İstanbul’da İfsak Galeri’de, Ankara’da ise Armada Galerim’de gezilebilir.

65 YILLIK ARŞİVDEN ŞAŞIRTICI BİLGİLER

Bu önemli sergiyi ve hikâyesini serginin küratörü Martha Echevarria ile konuştuk. World Press Photo Vakfı’nın 1955 yılından bu yana düzenlediği yarışma sayesine 65 yıllık muhteşem bir arşive sahip olduğunu dile getiren Martha Echevarria, Hollanda Kraliyeti’nin isteği ile 5 kıtada dünyanın önemli kentlerinde insanlarla buluşan bu sergiyi hazırladıklarını söyledi. Sergide 13 ülkeden 8’i kadın 17 foto muhabirinin çarpıcı fotoğraflarının sunulduğunu belirten Echevarria, “Proje için arşivimizi taradığımızda gördük ki kadınların yarışmamıza katılım oranı çok düşük. 65 yılda yalnızca 5 kadın yarışmamızın büyük ödülünü kazanmış. Karşılaştığımız bir başka şaşırtıcı durum ise arşivimizde toplumsal şiddet, üreme hakları ve cinsiyetçilik gibi konulara ilişkin en erken fotoğrafın 2008’e ait olması yani öncesinde buna benzer haklar sorun olarak bile görüşmemiş. İşin acısı fotoğraflarda sözü edilen konular hala canlılığını koruyor” diye konuştu.

CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ ÖNEMSİYORUZ

Toplumsal cinsiyet temsili dengesizliğinin foto muhabirliğinde de belirgin olduğunu ifade eden Martha Echevarria, “2020 verilerine göre dünyanın en çok okunan sekiz gazetesinde yayınlanan ana fotoğrafların ortalama yüzde 20’sini kadınlar çekiyor. World Press Photo yarışmasına katılımda da durum benzer. Oysa dünyanın çeşitli ve dengeli temsili için kadın bakış açısına ihtiyacımız var” dedi. Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliği Büyükelçi yardımcısı Walter Oostelbos ise “Maalesef dünyada her üç kadından biri yaşamları boyunca fiziksel veya cinsel tacize uğruyor. Buna Hollanda da dahil. Bu büyük bir sorun. Uluslararası bu kampanya ile her türlü cinsiyete dayalı şiddetin ortadan kaldırılması için çağrıda bulunuyoruz” dedi.

Yazının Devamını Oku

Fotoğrafları tarih vesikası

22 Kasım 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Foto muhabiri olarak 29 yılı geride bıraktım. Çok büyük ustalardan genç yeteneklere, değerli foto muhabirlerini tanıma şansı yakaladım. Öğrendiğim; bu meslekte başarınızın ölçülebilir olduğudur.

Başarılıysanız, işleriniz birer tarihi belge olarak kayda geçer. İyi bir foto muhabiri ardında bıraktığı belge fotoğraflarla anılır. Türkiye’de arkasında iz bırakan isimleri aklımdan geçirdiğimde bu listenin en üstlerinde yer alacak foto muhabirlerinden biri Ergin Konuksever olur...

KIBRIS DEYİNCE AKLA GELEN İSİM 

Geçtiğimiz günlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutladık. Kıbrıs ile ilgili haberleri okuren, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda gazetecilik yapan 85 yaşındaki Ergin Konuksever’in sesini duymak istedim ve aradım. Çünkü Arap-İsrail, İran-Irak, Irak-ABD savaşları gibi yakın tarihimizdeki birçok sıcak bölgede görev yapan Ergin Konuksever, Kıbrıs deyince akla ilk gelen isimlerin başında geliyor.

Barış Harekâtı’nda, deniz piyadeleri ile Kıbrıs Adası’na ilk ayak basanlardan biri olan Konuksever, ağır yaralanmış ve Rumların eline düşerken, aynı olayda meslektaşımız Adem Yavuz şehit edilmişti. Telefonda görüştüğüm oğlu Timuçin Konuksever, babasının rahatsızlığını anlatınca bu büyük ustayı Hürriyet okurlarına aktarmak istedim...

Yazının Devamını Oku

Karanlık odayı aydınlatma denemesi: ‘CAMERA OBSCURA’

15 Kasım 2022
Sevgili Hürriyet okurları... Yazılarımda sık sık fotoğraf dünyasından ve farklı alanlardan fotoğrafçıların hikâyelerini sizlere aktarıyorum.

Bu hafta ise Halep’ten bir fotoğrafçının hikâyesini anlatan kurgu kitap ‘Camera Obscura’ ve yazarı Halil İbrahim İzgi’yi sizlerle tanıştıracağım. Sık sık fotoğraf üzerine farklı yaklaşımları da bulabileceğiniz ‘Camera Obscura’yı İzgi, ‘karanlık odayı aydınlatma denemesi’ olarak tanımlıyor. Kızılay İletişim Direktörü Halil İbrahim İzgi’yi ‘Yılın Basın Fotoğrafları 2022’ jüri toplantısı sırasında tanıdım. Kızılay’ın ‘Gönüllülük Özel Ödülü’ için Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin (TFMD) jürisindeydi. Orada adıma imzaladığı kitabı ‘Camera Obscura’yı bir çırpıda okuyunca İzgi’nin hikâyesini sizlere aktarmak istedim.

COŞKUN ARAL YOL GÖSTERİRDİ

1977 yılında Isparta’nın Yalvaç ilçesinde doğduğunu sonraki yıllarda memleketi Denizli’ye taşındıklarını, ilkokul bitikten sonra ise İstanbul’a gittiklerini söyleyen İzgi, “İlkokuldan itibaren hep gazeteci olmak istemiştim. Irak-İran savaşının yaşandığı zamanlarda gazetelerde okuduğum haberleri sınıfa taşırdım. Okumayı da çok seviyordum. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde okumak nasip oldu. Okulun haber ajansı ve fotoğrafçılık kulübü çok etkindi. Bu sayede fotoğrafa dair görgümüz arttı. Coşkun Aral’ı okulda neredeyse hocalarımız kadar görürdük. Mesleki tecrübelerini paylaşmaya gelir ve büyük bir mütevazılıkla bıkmadan usanmadan bize yol gösterirdi” sözleriyle üniversite yıllarını anlattı.

FOTOĞRAF ZİHNİMİ RAHATLATIYOR

Mezuniyetinin ardından farklı dergi ve iletişim kurumlarında çalışan İzgi, fotoğrafla ilgisini ise şöyle açıkladı: “Fotoğraf çekmeyi sevsem de fotoğrafçıları izlemekten daha çok keyif aldığımı fark ettim. Magnum fotoğrafçıları, Ara Güler, Andre Kertesz gibi efsane isimleri neredeyse soluksuz izlemeye koyuldum. Dünyanın birçok ülkesinde fotoğraf arşivlerini, galerileri gezmeye gayret ettim. Fotoğrafın bir an seçimi olduğunu, ruhunun tekniğin önüne geçtiğini fark ettim. Arnavutluk İşkodra’daki büyük arşive sahip Marubi Müzesi ve Londra’daki Photographers Gallery beni büyüleyen mekânlar oldu. Bunun dışında İstanbul Fotoğraf Festivali gibi etkinlikleri de takip ettim. Phaidon’un fotoğraf kitapları, festivallerin katalogları benim için daha iyi bir dünyaya ulaşma umudunu diri tuttuğum sığınaklardı, hâlâ öyleler. İyi bir fotoğrafçı değilim ama fotoğraflar üzerinden düşünmek ve hatırlamak zihnimi rahatlatıyor.”

HER KARE BİZİ ETKİLİYORDU

Yazının Devamını Oku

O fotoğrafın unutulmaz hikâyesi

8 Kasım 2022
Sevgili Hürriyet okurları... 1993 yılında Sivas’ta yakılan Madımak Oteli’nde çektiği fotoğrafla hafızalara kazınan bir ismi sizlerle tanıştıracağım; Hamza Şahin...

1990’lı yıllarda medyanın hareketli olduğu günlerde mesleğe başlayan Şahin, o acı günden kareyi de genç yaşında çekmiş. Şahin, “Ben de aynı otelde kalıyordum. Olayların bu boyuta ulaşacağı aklımın ucundan bile geçmedi” sözleriyle yaşadığı anı anlattı.

PARA BİRİKTİRİP ALDI

Hamza Şahin’in yakından bildiğim hikâyesini bu kez sizlere aktarmak için aldığım notlarla dinledim. “Köy çocuğuyum ben” diyerek başladı hikâyesini anlatmaya Hamza Şahin. Mersin’in Silifke ilçesi Esenbel Köyü’nde doğduğunu, ilkokulu burada, ortaokul ve liseyi de ilçede tamamladığını söyledi. Fotoğrafla tanışması ise lise yıllarında biriktirdiği para ile Kilis’te yaşayan halasından sipariş ettiği Lubitel marka üstten bakmalı fotoğraf makinesi ile olmuş. Şahin, “6x6 fotoğraf çeken bir makineydi. Neden bir fotoğraf makinesi için para biriktirdim şimdi bilemiyorum, meraktı herhâlde. Ama o makine gelince çok mutlu olduğumu hatırlıyorum. Eğitim falan almadım, çektiklerime bakarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Sonrasında arkadaşlarımın fotoğraflarını çekerek harçlıklarımı çıkarmaya başladım” dedi.


DERGİ KEYİFLİYDİ

Üniversitede sınavlar için geldiği Ankara’dan Mersin’e geri dönmediğini ifade eden Şahin, hayat yolculuğundaki bu sıra dışı kararı şu sözlerle aktardı: “1985 yılıydı bir gelişimde geri dönmedim. Fotoğrafla ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. O da Ankara’da olmalıydı. Ankara’da AFSAD’ın kursuna başladım. Yeni bir makine aldım. Orada fotoğrafın tekniğini, banyosunu öğrendim. Kompozisyonu geliştirdim. O ara dergilere de dışarıdan fotoğraflar çekmeye başladım. Çektiğim fotoğrafların banyosunu kendim yapıyor gerekirse baskısını da yapıyordum. 1990 yılında Nokta ile aynı grupta olan ekonomi dergisinde çalışmaya başladım. 1992 yılında derginin başındaki İsmet Hazardağlı’nın Milliyet grubunun Ekonomi Panaroma Dergisi’ne transferi ile ben de bu dergiye geçtim. O dergi keyifliydi. Bugün yakından tanıdığınız Metin Uca, Ruşen Çakır, Baha Ülgen, Çiğdem Toker gibi isimlerle o dergide birlikteydik.” Şahin, 1994’te Günaydın Gazetesi’nde çalışmaya başladığını, 1997 yılından emekli olduğu 2012 yılına kadar Anadolu Ajansı’nda çalıştığını, emekliliğinin ardından 2 yıl ise Akşam Gazetesi’nde çalıştığını aktardı.

Yazının Devamını Oku

Usta gözüyle ‘Aşık Veysel’

1 Kasım 2022
Sevgili Hürriyet okurları... UNESCO, 2023 yılını ölümünün 50. yılında Aşık Veysel yılı ilan etti. Aşık Veysel, UNESCO üyesi 193 ülkede anılacak.

Gazeteci ve fotoğrafçı Gürsel Gökçe, Aşık Veysel’in torunu olan eşi Nazender Süzer Gökçe ile hazırladıkları ‘Basında ve Ustaların Objektifinden Âşık Veysel’ adlı kitap bu büyük sanatçıya ışık tutuyor. Kitabın adında da yer aldığı gibi birbirinden usta foto muhabirleri Ara Güler, Fikret Otyam, Ozan Sağdıç, Ergün Çağatay, İsa Çelik ve Mustafa Türkyılmaz’ın çektiği Aşık Veysel fotoğraflarıysa yayına ayrı değer katıyor.


OKUYUCU İLE BULUŞACAK

2023 yılında okuyucuları ile buluşacak kitap, çok az sayıda gönderi ile tanıtıldı. Kitabın bu ilk baskılarının ulaştığı isimlerin içinde olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Gürsel Gökçe, Başkent Ankara’da özellikle fotoğraf dünyasında yakından tanınan bir gazeteci ağabeyimiz. Sayfa sayfa incelediğim kitabı sizlere de aktarmak isteyince hemen Gürsel Gökçe’yi aradım. Gökçe ve eşi Nazender Süzer Gökçe, ‘Basında ve Ustaların Objektifinden Âşık Veysel’ kitabını anlattı.

SERGİ İLE BAŞLADI

Yazının Devamını Oku

Mardin’in gözü ‘Mustafa Kılıç’

25 Ekim 2022
Sevgili Hürriyet okurları, bu hafta Mardin’i fotoğraflarıyla tanıtan bir ismi sizlere tanıştırmak istiyorum; Mustafa Kılıç...

Mardin’den çektiği fotoğraflarla birçok ödül kazanan Mustafa, zaman zaman kentte düzenlenen fotoğraf etkinliklerinde aktif rol üstlenerek yaşadığı kentin tanıtımına omuz veriyor. Fotoğraf çeken, üreten, paylaşan isimlerin oluşturduğu fotoğraf dünyası kalabalık olsa da birbirlerinin adlarını tek tek bilirler.

Mustafa Kılıç’ta ismen bildiğim biriydi. Ama yüz yüze tanışmamız ancak geçtiğimiz haftalarda yaptığım Mardin seyahatinde oldu. O seyahat sırasında Mardin adına ürettiklerinin çektiği fotoğraflarla sınırlı olmadığını gördüm. Mustafa Kılıç ile fotoğraflarını ve Mardin’e olan sevdasını konuştuk...

GÜLER SAYESİNDE FOTOĞRAFI SEVDİ

Bazen bir film, kısa bir belgesel, bir küçük görüntü insanların hayatlarını şekillendiriyor. Mustafa’nın hayatında da izlediği Ara Güler belgeseli etkili olmuş. Mustafa Kılıç, fotoğrafla ilişkisini şu sözlerle anlattı; “Lisedeydim, Ara Güler’i bir televizyonda gördüm. Hikâyesi çok etkiledi beni. O yıllarda kararımı verdim, bir fotoğraf makinesi aldım ve Mardin’in tarihi sokaklarında amatörce deklanşöre basmaya başladım. İşte bu başlangıç benim hayat çizgimi belirledi. Üniversite tercihimi de buna göre yaptım ve iletişim okudum. Muş ile İstanbul’da Gazetecilik, Radyo ve Televizyon Bölümü’nde eğitim gördüm. Eğitim hayatım sırasında da fotoğrafa ağırlık verdim. Okul kendimi geliştirmemde daha büyük fırsat oldu. Üniversite bitince Mardin Valiliği’nde foto muhabiri olarak başladım. Hala bu görevimi sürdürüyorum.”

MARDİN DENİNCE AKLA GELEN İSİM

Yazının Devamını Oku

Sarımsak diyarının altın objektifi

11 Ekim 2022
Sevgili Hürriyet okurları bu hafta sizleri, dünyaca ünlü sarımsağı ile nam salan Kastamonu’nun Taşköprü ilçesine götürecek ilçeye adını veren ve iki yakayı bağlayan “taş köprü” gibi fotoğraf tutkusuna bağlı bir isimle tanıştıracağım: “Akif Doğan.”

Gazetecilik mesleğinin alaylılarından aynı zamanda uzun yıllardır İhlas Haber Ajansı’nın (İHA) Taşköprü muhabiri ve ilçenin ilk sitesi Taşköprü Haber’in de imtiyaz sahibi… Özetle, işi gücü haber, varı yoğu fotoğraf olan bu mesleğin asıl emekçilerinden.
Fotoğrafa olan merakı ilk olarak 13 yaşındayken başlamış. Akif Doğan, o günleri şöyle anlatıyor:


DERİ KILIFINI DA KOKUSUNU DA UNUTMAM

“İlk fotoğraf makinem aslında babamın makinesiydi. Babam, bu Rus malı makineyi askerlik görevini yaptığı Siirt’in Pervari ilçesinden alıp, terhisiyle birlikte getirmiş. Deri kılıfını da verdiği kokusunu da unutmam. Tabii o zamanlar makineler pozlu. Poz sayısı sınırlı, verdiği keyif ise sınırsız.

Yazının Devamını Oku