Anne gibi yâr da diyar da olmaz

Haberin Devamı

Bu dünyadan öbürüne geçirebildiğimiz çok az şeyden biridir annelik, evlatlık… Ötesi, berisi yalan, var biraz da sen oyalan

Anne gibi yâr da diyar da olmaz

Hepimizin bildiği “Ana gibi yâr Bağdat gibi diyar olmaz” deyişinin aslı “Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz”. Ane, Bağdat yolu üzerinde Bağdat’a gidebilmek için geçilmesi gereken büyük bir yar, yani uçurum. Deyimin o zamanki anlamı: “Ane Yarı’nı geçmesi zordur. Ancak onu geçtiğin zaman Bağdat gibi inanılmaz bir yere gelirsin.” Gel zaman git zaman ‘ane’ olmuş anne, yar olmuş ‘sevgili.’ ‘Anne gibi sevgili, Bağdat gibi de şehir olamaz’ anlamına gelmeye başlamış. Ben bu deyişi biraz değiştirmek istedim. “Anne gibi yâr, anne gibi diyar olmaz!” diye. Nazarımda anne gibi bir sevgili ve anne gibi sarp bir uçurum yoktur bir çocuk için. Neden mi?

Haberin Devamı

Aramızda oluşan yar

Onu güldürmek, onu mutlu etmek için yapar çocuk her şeyi. İçi titrer. Kızınca yıkılır hepten. İşten gelmesi için beşinci kattaki evin yanından geçen E5 yolunu gözler. Annesi ileriden dönüp gelene kadar, karşı yoldan onu görebilmek, biraz daha erken kavuşabilmek için. Çocuk, onun ilgisini çekmek için kendi meziyetlerini kullanmaya başlar yavaş yavaş... Şirinlikler, espriler yapar, çabuk öğrenip çok zeki olduğunu kanıtlamaya çalışır. Yeteneğini göstermek için resim yapar, yemek yapar...
Ama çocuk kendi benliğini oluşturdukça annesine toslamaya başlar. Giymek istediği kıyafetleri annesi beğenmeyince onun istediklerini giymeye çalışır ama olmaz. Böylelikle araya ‘yar’lar yani minik hendekler girmeye başlar. Bu, seçilen arkadaşlar, yapılması ve yapılmaması gereken her şey olabilir.
Çocuk aslında içine kapanıktır. Kalabalık her ortamda annesinin eteğine yüzünü kapatmak ister. Ama anne çocuğunu eğitebilmek için kızar. Daha 6 yaşındayken yılbaşı yemeğine gitmekten korkan çocuğuna şöyle der: “Eğer kendini akıllı olarak görüyorsan her ortama adapte olmayı, herkesle eğlenmeyi becereceksin! Yoksa seni akıllı saymam.” Bu bir anne için cesur ve vizyoner, çocuk içinse kaldırılması zor ama hayatına yön verecek önemli sözlerdir. O içine kapanık çocuk bu sözleri hiç unutmadan, hayatının her günü ve halen zorlanarak bunu yapmaya çalışır. Belki de bu sözlerdir ona cesaretlenemediği günlerde arkadan itici gücü veren. En nihayetinde hâlâ aynı çocuktur gazetede yazan, televizyona çıkan.

Haberin Devamı

Sevgili olan hep çocuklar

Anne için ‘sevgili’ olan, ‘yâr’ olan hep çocuklardır. En kızgın, en hırçın olduğu anda bile... Annesinin bir sözü, bir övgüsü, dünyayı yerinden oynatacak gücü verir çocuğa... O, çok güçlü bir kadındır. Savaş görmüş, çocukken iki kere evini ve her şeyini bir gecede terk etmek zorunda kalan... Bu onu korkak yapmamış ama tedirgin kılmıştır. O tedirginliği fazla geçirmemeye çalışarak, en büyük hayali kendi ayakları üstünde durabilen çocuklar yetiştirmektir. Gece gündüz çalışırken, rüyalarında ‘çekmecelerde çocuğunu aramaya’ başlamıştır. Bilinçaltına attığı ‘çocuklarıma yetişemiyorum’ endişesiyle...
Çocuk çaktırmadan hep o annenin eteğine sığınan çocuktur. Elinden geldiğince çalışır, iyi okullarda okumak için sınavlara girer. Annesi ona görsel öğrenimi iyi olduğu için her şeyi çizdirir, sayfalara uzun uzun baktırır ki görsel hafızası güçlensin. Resim yapmak istediğinde çalıştığı hastanedeki röntgen kartonlarını bulur buluşturur.
Oturacakları evi de kendi çizer anne. Kucağında da çocukları. Tamamen kendi imkânlarıyla onlara oynayabilecekleri, köpek ve kedi sevgisini yaşayabilecekleri, fide yetiştirmeyi öğrenecekleri, dalından meyve koparabilecekleri bir ev inşa eder. Her tuğlasında, her detayında alın teri, zekâ, tevazu ve çok çalışmak olan. Ve tabii çocuk ne görürse o olur. En azından o olmak için çaba sarf eder.
Vatan sevgisi de bir annenin çocuğuna verdiği en güzel hediyelerdendir. Öyle kuru kuruya değil. Anadolu’nun bir ilçesine gittiğinde kapıyı çalıp bir eve tanrı misafiri olup, oranın insanlarını, kıymetlerini gerçekten anlamaya iten bir vatan sevgisi. Yerli malı kullanmanın bir memleket meselesi olduğunu hissettiren bir vatan sevgisi.
Ve yıllar geçtikçe çocuğun değişen arzu ve tutkuları, bitmeyen hayat mücadelesi açılan ve yükselen yar’ın çocuk gözünde bambaşka bir şekilde düzleşmesine sebep olur. Bir gece can korkusuyla evinden kaçmak zorunda olan annenin korkularıyla değil çok çalışarak vatanına, sevdiği değerlere sahip çıkması yönüyle hislerini anlamaya başlayan çocuk, zaman içinde annenin yaptıklarının tam anlamıyla bir sanat olduğunu görür. İnce ince işlediği hayatının ne kadar annesinden esinlenilmiş bir hikâye olduğunu keşfettiğinde artık Bağdat’ına ulaşmıştır. Ve her çocuğun kendince bir Bağdat yolculuğu vardır. Tüm annelerin ve tüm evlatların Anneler Günü kutlu, mutlu, afiyetli olsun..

Yazarın Tüm Yazıları