Varsa bir iyi niyetinizi alırım

Hatırlarsanız, mayıs ayında dış gebeliğe bağlı iç kanama geçirerek ölümden dönmüştüm. Bu olaydan sonra “En az iki sene çocuk yapmam, gezer tozarım” diye planlarımı yaptım. Şu hayatta ne için plan yapsam tutmadı. Bunda da öyle oldu.

Haberin Devamı

Bu kelimeyi kullanmayı sevmiyorum ama bir ‘mucize’ oldu. Onca koruma yöntemlerimize rağmen; alınan sol tüpümden hamile kaldım. Yine aynı şeyleri yaşayacağım diyerek öyle korktum ki, kimseye söylemedim. Kabullenmeme, “bu kez de olmazsa” diye sevinmeme, kendimi en kötüsüne alıştırmaya çalışma derken 17’nci haftaya girdim. Daha yeni yeni, işin tatlı kısmını hissetmeye başladım. O yüzden, “Tamam artık insanlara anlatabilirim” dedim. Bu kez de etrafın baskısı garip gelmeye başladı. Ben hamileliği, yiyip içip, kocanı manava göndermek zannediyordum. Meğer alakası yokmuş. Çünkü herkesin hamilelikle ilgili bir bildiği var, herkes bir laf söyleme ihtiyacında hissediyor kendini. Ve sen, sudan çıkmış balığa dönüyorsun.

 

Haberin Devamı

Hamilelikle ilgili herhangi bir şikâyet halinde hemen, “Allah’ın sana vermiş olduğu bu mucizeye böyle diyemezsin” diye üstüne saldıranlar... Ne yapabilirim, midem bulanıyor. Hayatımda ilk defa dört ay boyunca kesintisiz kusuyorum. Bırak, azıcık şikâyet edeyim!

 

GÖBEK GÖRMEK İSTİYORUUUZ!

 

Sürekli olarak, “Daha bunlar iyi günlerin” diye seni korkutanlar. “Dördüncü aydan sonra iştahın açılacak, şişmanlayacaksın, o zaman ararsın bu kusmaları!” “Ooo karnın kocaman olsun, sen o zaman gör”, “Çocuk doğsun, ben seni görürüm”, “Çocuk bi konuşmaya başlasın hele...”

 

Göbek fetişistleri! Anlam veremediğim bir grup bu. Sürekli olarak, “Göbeğini göster!” diye emir veriyorlar. “Göbek görmek istiyoruzzz!”

 

Bi de yolda gördükleri zaman göbeğe dokunanlar. Bunlar beni çok tedirgin ediyor.

 

YASAK O YASAK, YAPMA!

 

Hamileliği hastalık gibi görenler. Ne yaparsan, ‘sakın yapma, çocuğun düşer!’ Makyaj yapmaktan tutun, güneşe çıkmaya kadar her şey yasak zannediyorlar. Ve attığın her adımda, kafanda zeballah gibi durup, “Yasak o yasak, yapma” diye parmak sallıyorlar.  “Eskiden, tarlada bahçede doğuruyorlarmış” örneğinden yola çıkıp, sana takla attırmaya çalışanlar... Ufacık bir şeyinde, “Yaa boş versene, herkes doğuruyor, ne olacak” diyerek, evde masa altında doğurmanı bekleyenler....

 

Haberin Devamı

Aldığın kiloları merak edenler! ‘Nasılsın’dan önce, “Kaç kilo aldın?” diye soranlar... Yüzün şişmiş! diye mutlu olanlar. “Ayyy ben beş kilo alarak hamileliği bitirdim, dikkat et dikkat!” diye elinden ekmeği alanlar...

 

AY SÖYLEME, NAZAR DEĞER!

 

Hamile olduğunu duyar duymaz, “Ayy senden iyi olmasın bir akrabam vardı, aynı senin gibi hamile kaldı, sonra doğumda bebek ölü doğdu”, “Benim arkadaşım da senin gibi kusuyordu, çocuk sonra üç kollu doğdu”, “Aynı senin gibi ‘gazım var’ diyordu, meğer çocuğu düşüyormuş o sırada. Fark etmediği için, sen bebek onu zehirle. Kız öldü valla!” diyerek sürekli kötü haber verenler...

 

Nazarcıları unutmamak lazım tabii. Bu nazar mevzuu zaten inanılmaz rahatsız ediyor insanı. Mutluluğu paylaşmanın bu denli kötü olması çok itici. Ne söylesen, ‘ayy kimseye söyleme, nazar değer’, ‘amaaaannn sakın ha, bak nazar değecek’. Bir de ‘kötü göz’ denilen şey, neden iyilikten üstün anlamıyorum. Ee iyilik hani hep kazanıyordu, millet bi bakışıyla senin canını alabiliyor resmen.

 

Haberin Devamı

Hâlâ çok korkuyorum, hâlâ kâbuslarımda doktor, ‘bebek yokmuş meğer’ diyor. Ve sürekli bir şey olursa diye çok mutlu olmak istemiyorum. Bence en korkunç şey bu.

Yazarın Tüm Yazıları