Ya istismar sanığı da çocuksa

ÇOCUK İstismarını Önleme Tasarısı geçen hafta Meclis’e sunuldu. Tasarıda, çocuğa karşı suç işleyip müebbet alan sanığın 40 yıl, ağırlaştırılmış müebbet alan sanığın 50 yıl hapis yatması, tahliyeden itibaren beş yıla kadar ‘zorunlu’ olarak cinsel isteği baskılamak üzere ilaç tedavisi (kimyasal kastrasyon) uygulanması tartışılan iki temel konu.

Haberin Devamı

Bu tasarıyı geleceğimiz olan çocuklarımızın korunması, cezaların arttırılarak caydırıcılığının sağlanması ve suçun önlenmesi adına çok önemsiyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla küçük yaşta evlenen çocuklardan birinin kucağında bebekle evde kalıp diğerinin hapse girmesini çözecek yeni bir çalışma başlatıldığı notunu da düşüyorum. Uygulamanın içindeki biri olarak Trabzon Hâkimi Murat Aydın’ın, bu konuya paralel şu sorusunu da gündeme taşımak istiyorum: Suçun mağduru gibi sanığı da çocuksa ne olacak?

Hâkim Aydın’a göre cezanın üst sınırını 40 yıla çıkaran ve cezaları önemli ölçüde arttıran tasarıdaki en önemli eksiklik ‘mağdur’ gibi ‘failin’ de başka bir ‘çocuk’ olmasına dönük hiçbir özel düzenleme getirilmemesi. ‘Temel ceza’ ile ‘nitelikli haller’ arasındaki ‘orantısızlığın’ da Anayasa Mahkemesi’ne takılıp iptal edilebileceği uyarısı yapan Aydın’ın o değerlendirmesi şöyle:

Haberin Devamı

15 YAŞINDAKİ ÇOCUK 14 YAŞLA İLİŞKİYE GİRERSE

“Bir örnek vermek gerekirse; 15 yaşındaki bir çocuk 14 yaşındaki bir çocukla, ‘cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen bir başka neden olmadan, cinsel ilişkiye girerse’ ceza önce 16 yıldan 40 yıla kadar hapis olarak belirlenecek, sonra sanık da çocuk olduğu için ceza 12 yıla inecektir. Suçun failinin çocuk olması haline özgü, cezalandırıcı değil onarıcı adalet ilkelerini öne çıkaran, hem mağdur çocuğu hem de fail çocuğu koruyan yeni bir yaklaşım geliştirilmelidir.”

PROF ŞEN: SUÇ VE CEZA DENGESİNE AYKIRI

Ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen ise 12 yaşından küçük çocuğa cinsel istismarı, iki nitelikli halin varlığı halinde ‘ağırlaştırılmış müebbet’ hapisle cezalandıran ve 50 yıl hapiste yatma şartıyla tahliye öngören tasarının TCK’nın sistematiğine aykırı olduğu ve anlam karışıklığına yol açabileceği uyarısında bulunuyor. Tasarının ‘umut hakkı’na aykırı olduğunu savunan Şen’in eleştirisi de şu şekilde:

Sen aile, toplum ve devlet olarak çocuğu koruma ve gözetme ondan sonra ‘cinsel istismara uğradı’ diye 40-50 yıl hapis yatma cezası koy. Bu suç ve ceza dengesine aykırıdır. Bir kişiyi kasten öldürmenin cezası 24 yıl; haksız tahrikle eylem gerçekleştirilirse, sanık on yıl yatıp çıkıyor. Bu konu sadece cezaların arttırılması ile çözülemez. Bu tasarının hiçbir yerinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın adı yok. Bu suçları önlemek için önce annelerin, sonra çocukların eğitilmesi şart. Bu eğitimi ve önleyici tedbirleri tasarıda göremiyoruz.

Haberin Devamı

50 YIL HAPİS UMUT HAKKINA AYKIRI

40-50 yıllık infaz şartı, İnfaz Kanunu madde 107/16’da öngörülen ‘ölüme kadar koşullu salıverilme yasağı’ saklı tutulduğunda, en ağır hapis cezası infazı olacaktır ki burada da ‘umut hakkı’ olarak adlandırılan ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne göre en geç 25 yılda hükümlünün toplum içine gönderilmesine dair incelemenin yapılması şartının göz ardı edildiği ileri sürülebilir.

ZORUNLU FİZİKSEL MÜDAHALE KABUL EDİLEMEZ

Tahliyeden üç ay önce başlamak ve beş yıla kadar sürecek infaz hâkimi kararıyla kimyasal kastrasyon uygulaması tartışmalıdır. Zorunlu, kişinin rızasına bağlı olmayan fiziksel müdahalenin Anayasa madde 17 ve İHAS ile korunan vücut bütünlüğü ve dokunulmazlığı hakkı ile bağdaştığının kabulü mümkün değildir.”

Haberin Devamı

Tasarıya dönük iki hukukçunun eleştirisi böyle. Benim önerim ise; komisyon aşamasında, CHP ve MHP’nin de önerileri ışığında, Yargıtay 14. Ceza Dairesi ile kürsüden hâkimlerin görüşleri alınarak bilim insanları, sosyolog, psikolog ve konuyla ilgili çalışan sivil toplum örgütleri de dinlenerek tam bir mutabakatla değişikliğin yapılmasıdır.

“Çocuğun üstün yararı” her türlü siyasi tartışmanın üzerinde tutulmaya değmez mi?

Yazarın Tüm Yazıları