Şimdi bize ‘pandemi gönüllüleri’ lazım

Zor günlerden geçtiğimiz kesin. Sağlığımız, sosyal yaşamımız, ekonomik geleceğimiz tehdit altında ve bu hepimizi üzüyor, kaygılandırıyor.

Haberin Devamı

İşte bu nedenle kavganın değil dayanışmanın, itişip kakışmanın değil barışmanın, kısacası hepimizin birer “pandemi gönüllüsü” gibi davranmasının önem kazandığı hassas bir zaman dilimindeyiz. Geçmişteki hataları tartışarak, birbirimizi eleştirerek, doğru yapılacak işleri değil yanlış yapılanları gündemde tutarak bu savaşı kazanamayız. Eğer aynı yanlışları tekrarlayıp durursak, pandeminin süresi de dozu da vereceği zayiat da artacaktır. Özetle, herkesin “eteğindeki taşları dökmesinin” ve bu mühim savaşta kendini bir çeşit “pandemi görevlisi/nöbetçisi” ve “pandemi gönüllüsü” gibi hissetmesinin önem kazandığı günlerden geçiyoruz.

Şimdi bize ‘pandemi gönüllüleri’ lazım


BİR ÖNERİ
GERGİNLİKTEN UZAK DURUN

GERGİNLİK ve kaygı hali, yaşadığımız günlerin en sık görülen sağlık problemleri haline geldi. İkisi de en az COVID-19 pandemisi kadar mühim ve önemli. Araştırmalar da bu bilgiyi doğruluyor. Güvenilir bir çalışma kaygı bozukluğu olan kişilerde kalp hastalığı ve inme riskinin olmayanlara göre yüzde 29 oranında arttığını gösteriyor. Orta derece kaygı bozukluğunun ise herhangi bir nedenle ölüm riskini yüzde 43 arttırdığı bulunmuş. Kısacası gerginlik, endişe ve kaygı meselesi, üzerinde önemle durulması ve tedavi edilmesi gereken sağlık sorunları.

Haberin Devamı


SALGIN BİLGİSİ
OBEZLER DAHA DİKKATLİ OLMALI

COVID-19 enfeksiyonunun herkeste aynı şiddette seyretmediği biliniyor. Hastalığı bazıları ayakta ve hafif işaretlerle geçirirken, diğerleri daha birkaç gün geçmeden yoğun bakıma kaldırılıyor, entübe ediliyor, hayat mücadelesi vermeye başlıyor. Hastalığı ağır geçirenlerin en başında da ilerlemiş akciğer hastaları olan KOAH’lılar, kan şekeri yüksek seyreden diyabetliler, kan basıncı yüksekliğini dikkate almayan hipertansiyonlular, kalp/karaciğer/böbrek yetmezliği ile yaşayanlar, şu veya bu nedenle bağışıklık sistemi bozuk olanlar ya da bağışıklık baskılayıcı ilaçları kullananlar yer alıyor. Şimdi bu yüksek riskli hastalıklar grubuna bir yenisi daha net ve açık olarak eklendi: OBEZLER. Amerika’da yapılan bir çalışmayla (North Carolina Üniversitesi) obezitenin yeni koronavirüsü kapanlarda ölüm oranını yüzde 48 arttırdığı gösterildi. Aynı araştırmada enfeksiyonu kapan obez kişilerin, ev yerine hastanede tedavi görme ihtiyaçlarının yüzde 113, yoğun bakıma kaldırılma oranlarının ise yüzde 74 arttığının altı çizildi. Araştırmayı yapan uzmanlar bir endişenin daha altının çizdi: Aşı, obez kişilerde daha az fayda sağlayabilir. Eğer kilo probleminiz varsa koruyucu tedbirler bakımından çok daha dikkatli olun.

Haberin Devamı


İYİ BİLGİ
UYKU BEYNİ TAMİR EDİYOR

İYİ bir gece uykusu en az beslenme, aktivite, huzur kadar önemli bir sağlık belirleyicisidir. Güzel bir gece uykusu bizi sadece dinlendirmez. Belleğimizi güçlendirdiği, bağışıklığımızı desteklediği, kanserleri frenleyip kronik iltihaplanmayı yatıştırdığı da kesindir. 1 yıl kadar önce yapılan bir araştırmada (Bar-İlan Üniversitesi/İsrail) uykunun sinir hücrelerinde meydana gelen DNA hasarlarının tamirini de kolaylaştırdığı gösterildi. Güzel bir uykunun sinir hücrelerinde (nöronlar) oluşan hasarların onarımında da işe yaraması bence çok önemli bir bilgi. Nedeni şu: Sinir hücrelerindeki DNA hasarlarının birikmesi Parkinson, Alzheimer ve benzeri nörolojik hastalıkların da önemli nedenlerinden biri olarak kabul ediliyor. DNA hasarlarının azaltılması ise bu hastalıkları frenlemek anlamına geliyor.

Şimdi bize ‘pandemi gönüllüleri’ lazım

Haberin Devamı


YENİ BİR SORUN
KARACİĞERLERİMİZ HIZLA YAĞLANIYOR

ARAŞTIRMALARA göre, her 4 yetişkinimizden birinin karaciğeri yağlı. Daha doğrusu, yağla istila edilmiş durumda. Uzmanlar bu tatsız gelişmeyi “yağlı karaciğer hastalığı” olarak tanımlıyor. Bahsettiğim sorun alkole bağlı karaciğer yağlanmasından tamamen farklı bir durum. Hiç alkol kullanmayanların bile karşılaşabileceği bu önemli sorunun en büyük nedenleri ise beslenme yanlışları ve hareketsiz bir yaşam tarzı. Ayrıca karaciğeri etkileyen enfeksiyonların, toksik etkenlerin, bazı ilaçların, hızlı ve kontrolsüz kilo alma ve vermelerin, metabolik sendrom/insülin direnci gibi genetik etkenlerin de karaciğerlerimizi yağlandırabileceği biliniyor. Karaciğerdeki yağlanma genelde belirti vermiyor. Sessiz ve derinden seyrediyor. Zaten bu nedenle de ona bazıları “sinsi katil” diyor. Ama yine de seyrek de olsa yorgunluk, şişkinlik, avuçlarda kırmızılık, cilt ve gözlerde sararma ve erkeklerde meme büyümesi gibi işaretler verebiliyor. Yıllık sağlık taramalarınızı yaptırırken karaciğer yağlanmanızın olup olmadığını öğrenmeyi unutmayın.

Haberin Devamı


KESİP SAKLAYIN
KENDİNİZİ DAHA DİNÇ HİSSETMEK İSTİYORSANIZ…

ARAŞTIRMALARA bakılırsa her 3 kişiden biri yorgun. Her 2 kişiden biri de kendini dinç hissedememekten şikâyetçi. Peki enerji seviyenizi arttırmak ve kendinizi daha dinç hissedebilmek için yapabileceğiniz basit bazı değişimler var mı? Tabii ki var! Ve onların en önemlileri şunlar:

VARAN 1- DOĞRU BESLENİN: Özellikle kan şekeri ve insülin seviyelerini önce zıplatan, sonra da dibe vurduran beslenme yanlışlarından uzak durun. Aşırı şeker, nişasta ve kafein tüketimine “Hayır” deyin. Kahvaltıyı sakın atlamayın. Güne mutlaka güçlü bir kahvaltıyla başlayın. Akşam yemeğinizi hafif yiyin ve erken saatlere alın.

Haberin Devamı

VARAN 2- EGZERSİZ YAPIN: Güne egzersizle başlamak etkili bir enerji yükleyicidir. Ayrıca gün içerisinde de hareketli bir yaşam sürmek önemlidir. Fırsat buldukça ev ve ofisinizde de sık sık dolaşın. 30 dakikadan fazla oturmamaya bakın. Her 30 dakikada bir kısa yürüyüşler yapın. İşinizi oturarak değil ayakta yapmaya çalışın.

VARAN 3- UYKUSUZ KALMAYIN: Eğer iyi bir gece uykunuz yoksa güne kesinlikle yorgun başlarsınız. Horlama, uyku apnesi ve benzeri problemleriniz varsa gün boyunca da yorgunluk yaşarsınız. İşte bu nedenle yeterli bir gece uykusu, kronik yorgunlar için en önemli önceliklerden biri olmalıdır.

VARAN 4- DİNLENMEYE DE ZAMAN AYIRIN: Sadece bedensel değil, ruhsal dinlenme de önemli ve etkili bir “yorgunluksavar”dır. Stresten uzak durmak, sorumlulukları dengeleyip azaltmak, her şeye “Evet” demeyi bir kenara bırakmak, eşle dostla sohbete, kısa tatillere de zaman ayırmak yorgunlukla mücadelede en çok gözden kaçan ama en önemli ayrıntılardır.

Yazarın Tüm Yazıları