Savaş ya da kaç

Zor hem de çok zor günlerden geçiyoruz.

Haberin Devamı

Pandeminin yüreklerimizde açtığı yara henüz kapanmadan son birkaç ayda sellerde boğulduk. Birkaç haftadır da orman yangınlarında neredeyse çıra gibi yandık, yanıyoruz. Tamam ama bu hayat bizim, bu doğa bizim, bu canlar ve canlılar bizim ve bizimle olmaya, bizimle kalmaya devam edecek. İşte bu nedenle içimizden kendiliğinden gelen o doğal biyolojik sese, “SAVAŞ YA DA KAÇ!” emrine “KAÇMIYORUM, SAVAŞACAĞIM” yanıtını vermek durumundayız. Yaşadığımız günler, değil sadece bizim, bir hatta birkaç neslin belki karşılaşabileceği en stresli zaman dilimleridir. Başlık için de zaten bu nedenle “SAVAŞ YA DA KAÇ” cümlesini seçtim. İsterseniz gelin, bizi art arda hırpalamaya çalışan bu özel dönemde daha fazla yıpranmadan, daha çok bitip tükenmeden, beden ve ruhlarımızı daha fazla örselemeden nasıl kurtulacağımızı, yaşadığımız yoğun streslerle nasıl mücadele edeceğimizi yeniden hatırlamaya çalışalım.

Savaş ya da kaç


İYİ BİLGİ
HOŞ GELDİN STRES!

STRES konusunu bu alanın ülkemizdeki en önemli uzmanları saydığım Prof. Dr. Zuhal Baltaş ve Prof. Dr. Acar Baltaş ikilisinin yazılarından özetlemeye çalışacağım. Baltaş Hocalara göre, stres bizim bedensel ve ruhsal sınırlarımızın tehdit edilmesi veya zorlanması halinde ortaya çıkan doğal/fizyolojik bir durumdur. Salgında, seller ve yangınlarda olduğu gibi herhangi bir tehlike karşısında olduğumuzda beden ve ruhlarımızda isteğimiz ve kontrolümüz dışında bir dizi kimyasal olay kendiliğinden devreye giriyor. Bedenlerimiz ve ruhlarımız adeta hızlı ve yoğun bir “ADRENALİN ve KORTİZOL” banyosu sürecine giriyor. Bu süreçler ise hem bizi hem de kısa ve uzun dönemde sağlığımızı etkiliyor. Diğer taraftan süreçle ilgili bilgi ve bilinç düzeyimiz, sahip olduğumuz tecrübeler, birbirimizle dayanışma kapasitemiz, sosyal/toplumsal organizasyonlarımız vereceğimiz mücadeledeki başarımızın derecesini belirliyor.

Haberin Devamı

STRESİN BEDENSEL SONUÇLARI

HERHANGİ bir tehdit ile karşılaştığımızda bedenlerimizde, varlığımızı sürdürebilmemiz için anında bir dizi faaliyet neredeyse saniyeler içerisinde birbiri ardına devreye giriyor. Mesela:

Haberin Devamı

- Solunumumuz derinleşiyor, sıklaşıyor.

- Gözbebeklerimiz büyüyor.

- Kalp atımlarımız hızlanıp, şiddetleniyor.

- Kan basıncımız süratle yükseliyor.

- Bedensel kan akımı beynimiz ve kaslarımıza doğru yöneliyor.

- Tükürük salgımız artıyor.

- Dikkat tepkilerimiz yoğunlaşıyor.

- Bir dizi metabolik değişiklik ardı ardına devreye giriyor.

STRESİN RUHSAL SONUÇLARI

Savaş ya da kaç


STRES sadece bedenimizi değil, ruhumuzu da anında etkiliyor. Bu etkilerin neticesi olarak da 3 ayrı dönem ardı ardına devreye giriyor.

VARAN 1-ALARM REAKSİYONU DÖNEMİ: Organizma bu dönemde adeta şoka giriyor. Şok döneminde kalbimiz duracakmış gibi oluyor, el ve ayaklarımız çözülüyor. Yoğun bir bitkinlik ve korku hali ruhumuzu sarıp sarmalıyor.

Haberin Devamı

VARAN 2- DİRENÇ DÖNEMİ: Bu dönem başladığında vücut biraz daha kendini toparlamaya, ruhsal alan süreci biraz daha akılcı uyumlar sağlamaya başlıyor. Bu dönem stres yaşatan olaya ister “kaçarak” ister “savaşarak” girmiş olalım çok ama çok önemli ve kritik bir zaman dilimidir. Eğer bu dönem başarıyla aşılırsa beden “normal/doğal koşullar”ına yeniden dönebiliyor. Başarısız kalındığında ise kuvvetten düşüyor ve adeta bir çeşit “tükenme dönemi”ne giriyor.

VARAN 3- TÜKENME DÖNEMİ: En önemli ve tehditkâr dönemi bu evre oluşturuyor. Eğer stres yaratan olay (salgın, sel, yangın) beklenenden çok daha ciddi boyutlara ulaşırsa (ekonomik, toplumsal ve/veya doğal bir yıkım haline dönüşürse) veya tahmin edilenden çok daha uzun bir zaman diliminde devam ederse bedende de ruhta da bazı “TÜKENME İŞARETLERİ” ortaya çıkıyor. Örneğin yorgunluk, uykusuzluk ya da uyku hali, alınganlık, huzursuzluk, kolayca kışkırtılabilme (dolduruşa gelme), saldırganlık hali, içine kapanma, ağır endişe ve kaygı bozukluğu, derin bir kötümserlik, sosyal organizasyonlarla teması kesme ve içe dönme gibi sorunlar baş gösterebiliyor.

Haberin Devamı

İYİ BİLGİ 2
STRES YANITLARI OTOMATİKTİR

STRESİN bedensel ve ruhsal kaçınılmaz bazı neticeleri var. Bedensel stres tepkilerinin özelliği stresin çeşitlerine bağlı olmaksızın hep aynı şeylerin ardı arkasına tekrarlanmasıdır. Tepkilerin nedeni ise stresi oluşturan ve bizi tehdit eden o dış şarta (salgın, sel, yangın) otonom yani bağımsız/kontrol dışı bir organizasyonla sinir sistemimizce verilen “Kaç ya da savaş!” komutlarının tepkisel toplamıdır. Stresin bedensel işaretlerini, ‘Stres Kutusu 1’de özetlemeye çalıştım.

ÖNEMLİ
POZİTİF PSİKOLOJİYİ DEVREYE SOKALIM 

HAYATIMIZI herhangi bir stresle karşılaşmadan sürdürebilmemiz asla mümkün değildir. Önemli olan bu streslere yol açan olayların üstesinden başarıyla gelebilmek yani ayakta kalabilmektir. İşte tam da bu noktada “POZİTİF PSİKOLOJİ” devreye girmelidir. Pozitif psikoloji strese karşı ruhsal dayanıklılığın geliştirilmesiyle ilgilenen önemli ve yeni bir alan. Stresle karşılaşan birinin sürece en iyi şekilde adapte olmasına, olumlu ve yapıcı ruhsal uyum modelleri geliştirmesine kısacası psikolojik sağlığını korumasına yönelik çalışmalar bu alanın uzmanları tarafından yürütülmektedir. Özetlemek gerekirse pozitif psikoloji, bireylerin zayıf yönleri yerine olumlu ve güçlü yönlerine odaklanır. Sürecin çözümünde daha düşük düzeyde travmatik hasarlarla karşılaşılabilmesi için bize akılcı ve uygulanabilir öneriler getirir. Psikolojik dayanıklılığı arttırma, esnek ve elastik olabilme, zorlayıcı yaşam olayları karşısında daha hızlı ve kolay toparlanabilme, yeni ve olağanüstü durumlara daha hızlı uyum sağlayabilme ve neticede de “eski hale kolaylıkla dönüp” stresli dönemi herhangi bir “psikopatoloji” geliştirmeden atlatabilme konusunda bize yol gösterir.

İYİ BİLGİ
NE YAPMALIYIZ?

BÖYLE kritik dönemlerde beden ve ruhlarımızı travmaların olumsuz etkilerinden korumak öncelikli vazifemizdir. Koruyucu faktörler olarak da olup bitenleri/olumsuz süreçleri gereğinden fazla büyütmemek, koşullar ne olursa olsun hayata hâlâ pozitif bakabilmek, benlik saygısını asla kaybetmemek, iç denetim yeteneklerimizi ısrarla sürdürmek, bilimsel verilerden ve tavsiyelerden kesinlikle taviz vermemek öncelikli görevlerimiz olmalıdır. Ailesel koruyucu şemsiyemiz, komşuluk ilişkilerimiz, toplumsal dayanışma ve benzeri geleneklerimiz, inanç dünyamızda zaten var olan geleneksel dayanışma ritüellerimiz süratle devreye sokulmalı; arkadaş, akran, hemşeri, akraba destekleri maksimum düzeyde tutulmalı ve kullanılmalıdır.

UNUTMAYIN
AFET ÇALIŞANLARINA DESTEK ŞART

DİĞER taraftan bu gibi kritik dönemlerde mevcut afetlerle mücadele edenlerin yani afet çalışanlarının psikolojik dayanıklılıklarını korumak ve onlara destek olma konusunda maksimum hassasiyeti göstermek durumunda olduğumuzu da unutmayalım. İmkânlarımız ve sağlığımızın el verdiği ölçüde onlara yardımcı olmaya çalışalım. Onlara yardımcı olmak sadece krizi daha kısa sürede atlatmaya değil, başarı şansımızı da arttırmaya yardımcı olacaktır. Onlara vereceğimiz destek ve gayretler onları daha çok teşvik edecek, memnuniyet ve mutluluk kat sayılarını yükseltecek, toplumsal birliği güçlendirecektir.

Haberin Devamı

ÖNEMLİ BİR UYARI
BİLGİ KİRLİLİĞİNE DİKKAT!

Bu gibi kriz dönemlerinin en tehlikeli ve yıpratıcı sonuçları bilgi kirliliğinden kaynaklanır. Özellikle SOSYAL MEDYA ORTAMLARI -haklı olarak- duygu ve düşüncelerimizi hatta bazen de doğrusuyla yanlışıyla fikirlerimizi ifade ettiğimiz bir alan olmakla birlikte aynı zamanda oldukça tehlikeli sonuçlara yol açabilen yanlış, yanlı ve kirli bilgilerin de kolayca ve farkında olmadan paylaşılabildiği ‘KONTROLSÜZ BİR BİLGİ OTOYOLU’NA dönüşebilmektedir. Bu nedenle özellikle bugünlerde sosyal medya dahil her türlü sosyal paylaşımda başarı kat sayımızı azaltabilecek, motivasyonumuzu düşürebilecek, toplumsal birliğimizi bozabilecek hata ve yanlışlardan kaçınmak zorundayız.

Yazarın Tüm Yazıları