Lütfen biraz sakinleşin

Tamam, biliyorum kafanız karışık. Farkındayım, adeta gerilmiş bir yay gibisiniz. Ve tamam biliyorum ufacık bir uyarıya bile ölçüsüz tepkiler içindesiniz. Ama bilin ki yanlış yapıyorsunuz. Yanlış yolda ilerliyorsunuz. Gelin biraz SAKİNLEŞİN!

Haberin Devamı

Sakinleşin, zira sakin biri olabilmek en az iyi beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, stresi yönetmek ve hemen her gece kaliteli uyku çekmek kadar mühim bir sağlık belirleyicisi.
Şu da doğru:
Sadece ülkemizin değil, dünyanın da sakinleşmemizi zorlaştıran çok özel bir dönemden geçtiği kesin. Bu nedenle hepimizin sakinleşmeyi kolaylaştırıcı basit stratejilerden (gevşeme çalışmalarından) bugünlerde daha sık ve çok faydalanması lazım.
Gevşemeye yönelik çalışmalar denince akla önce “iç yolculuklar, farkındalık egzersizleri, meditasyon ve yoga” çalışmaları geliyor.
Benzer faydaları düzenli egzersiz, özellikle yürümenin de sağlayabileceği biliniyor.
Yapılabilecek başka şeyler de var:
Mesela iş yoğunluğunu azaltmak. Mesela yapılacak işler listesini küçültmek.
Mesela yemek yerken masada kalma ve sohbet sürelerini uzatmak. Mesela iş ve eğlence arasındaki dengeleri yeniden kurmak. Mesela zaman baskısından hiç olmazsa bazen uzak kalmayı başarabilmek. Mesela yaptığınız her şeye eğlence eklemek ve tadını çıkarmanın bir yolunu bulmak. Mesela yavaşlamak. Mesela hedef küçültmek...,

Haberin Devamı

Stres neden zonaya yol açar

Son iki haftada üst üste üç “zona zoster” hastası ile karşılaşınca biraz kafam karıştı. Zira “zona” sorunu bağışıklık zayıflığının da bir işareti.
Bedensel veya ruhsal bir zorlanmada bağışıklık sisteminiz zayıf düşünce bir yerlerden zona virüsü adeta pırtlayıveriyor. Yüzde, göğüste, belde, sırtta zona döküntülerine sebep oluyor.
Kısacası zona sorunu yaşamak tıpkı vertigo atakları gibi son dönemin yaygın sağlık problemlerinden biri.
Zonaya yol açan virüsün (varicella zoster) uyuduğu yerden uyanmasına ve zona enfeksiyonunu oluşturmasına yol açan önemli nedenlerden biri stres. Peki stres zonayı nasıl tetikliyor?
Stres sırasında vücut ciddi bir hormonal banyoya maruz kalıyor. Adrenalin, noradrenalin, prolaktin ve kortizolden oluşan “stres kokteyli” bedende farklı sorunlara davetiye çıkarıyor.
Bu davetiyelerden en önemlisi bağışıklık sistemine gidiyor. Bu dörtlü kokteyl bağışıklık sistemini baskılayınca da zonaya yol açan virüs süratle aktive oluyor.

Haberin Devamı

Panik atak mı, kalp krizi mi

Göğüs ağrısı ve çarpıntı şikayetleri ile sık sık acil servislerin kapısını aşındıranların önemli bir bölümünde sorunun kalpte değil, beyinde, daha doğrusu düşünce sisteminde olduğu kesin gibidir.
Özellikle panik bozukluk sorunu olanlarda panik atakların en sık görülen işaretleri arasında göğüs ağrıları ve çarpıntı şikayeti hep vardır.
Bu ağrılara el, ayak ve yüzde uyuşmaların, taşikardi/çarpıntı ataklarının, el titremesi, baş dönmesi, baygınlık vb. işaretlerin de eşlik etmesi ise son derece önemli bir ayrıntıdır.
Ayrıca bu kişilerin çoğunun daha önceden de bu tip atakları yaşamış olması da dikkati çeken bir bulgudur.

Sabah kaçta uyanmalı

Haberin Devamı

İyi bir gece uykusu keyifli, huzurlu, üretken ama aynı zamanda enerjik bir hayatın olmazsa olmazı. Uyku işinin de küçük ve mühim bazı ayrıntıları olduğu kesin.
Londra’daki West Minster Üniversite-si’nde yapılan bir çalışmada uykudan uyanmak için sabah 07.20’nin sihirli saat olduğu anlaşılmış.
Bu araştırmaya katılanlar akşam kaçta yatmış olurlarsa olsunlar sabah 07.20’den önce uyanmışlarsa stres hormonu kortizolün düzeyleri daha sonra uyananlara göre daha yüksek bulunmuş.
Anlaşılan o ki sabah kortizolünü yüksek tutmak isteyenlerin en geç 07.00’de yataklarından fırlamış olmaları gerekiyor.
Uyku kalitesini belirleyen çok daha önemli bir ayrıntı var. O da bir hormon. Uyku hormonu. Adı: Melatonin.
Melatonin uykunun sadece süresini değil, kalitesini de etkiliyor, uykuya derinlik ve dinginlik kazandırıyor.
Bir iyi haber daha: Melatoninin bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, antioksidan aktiviteye sahip olduğunu, hatta ömrü uzattığını gösteren veriler de var.

Haberin Devamı

Bütün mesele ilk adımı atmakta

Kızmaca, darılmaca, sıkılmaca yok, bunları göze alarak “egzersiz” meselesini sık sık gündeme getirmeyi ısrarla sürdüreceğim. Bu sayfanın okuru herkesi sürekli ve kalıcı bir egzersiz çalışmasına başlatmaya kararlıyım.
Bütün mesele o ilk adımı atabilmekte. Bana güvenin, o “ilk adım” meselesini hallettiğiniz zaman meselenin en az yarısını zaten ve kesinlikle halletmiş olacaksınız.
İster sabah, ister akşam, ister hızlı, ister yavaş, ister yokuş, ister iniş fark etmiyor. Seçim sizin!
Yeter ki hareket edin.
Egzersizin her türlüsü ama her türlüsü az veya çok mutlaka işe yarıyor.
Kendinizi daha güçlü ve dinç hissetmek istiyorsanız, uykularınız daha güzel ve dinlendirici, enerjiniz daha fazla seviyelere ulaşsın arzuluyorsanız daha az hastalanmak, daha yavaş yaşlanmak ve yaşlanmanın vücudunuzda oluşturacağı fizyolojik ve kimyasal değişiklikleri yavaşlatmaya kararlıysanız lütfen egzersiz yapın.

Haberin Devamı

Neden yürümeliyiz

◊ Bedenlerimiz yürümek üzere tasarlanmış olduğu için
◊ Özel bir eğitim gerektirmediği için
◊ Sadece bir çift spor ayakkabısı ve çorap yeterli olduğu için
◊ Her koşulda yerde, zamanda yapılabildiği için
◊ Stresi azalttığı, yordukça dinlendirdiği, depresyonu önleyip yaratıcı düşünceyi geliştirdiği için
◊ Kaslara, kemiklere güç verdiği için
◊ Kalbi, dolaşımı desteklediği için
◊ Bedensel ve ruhsal direnci artırdığı için
◊ Olumlu düşünmeyi desteklediği için
◊ Cinsel güce iyi geldiği için

Yazarın Tüm Yazıları