Kural şu: Doğru yakıt alınacak ve mutlaka yakılacak!

Hepimizin genetik mirası aynı ve eşit değil. Böyle olduğu için de hepimizin “fabrika ayarları” yani “kullanım şartnameleri” farklı. Ve biz yakıt alırken de, o yakıtı harcarken de “imalat şartnamemize” uygun hareket etmek zorundayız.

Haberin Devamı

 Sadece sağlıklı bir kilo dengesini korumanın değil, formda ve sağlam kalmanın yolu da öncelikle “doğru yakıt alma” ve “o yakıtı en doğru biçimde harcama” meselesini öğrenmemize bağlı.
Yanlış yakıt aldığımızda da, aldığımız yakıtı yakmayı unuttuğumuz veya yanlış yaktığımızda da bedenimiz anında etkileniyor. Ya o yanlış yakıtların içindeki toksinlerden nefes alamaz hale geliyor ya da arızaya geçip “ben yoruldum!” diyerek havlu atıyor.
Yakıtı doğru alsak bile onu usulünce yakmayı beceremediğimizde de problem var. Kullanılmayan yakıt fazlası, sistemde ya yağ olarak (trigliserid) ya da ürik asit olarak depolanmaya başlıyor. Yağların karaciğerde depolanması yağlı karaciğer sorununa, karın içinde omentumda ve organların etrafında depolanması ise metabolik sorunlara yol açıyor.
Sonuç mu? Yorgunluk, halsizlik, bozulmuş bir bağışıklık yapılanması, ağrıyan sızlayan eklemler, kaslar, yanlış çalışan bir iştah yapılanması, büyüyen göbekler, kalınlaşan ense ve beller!
Peki bunlardan daha da kötüsü var mı? Hem yakıtı yanlış alır, hem de o yakıtı bir an önce yakıp yok etmeyi başaramazsanız probleminiz daha da büyüyor, iki ucu keskin bir bıçağın üzerinde yürümek zorunda kalıyorsunuz.
Unutmayın: Hepimizin genetik mirası aynı ve eşit değil. Her birimizin farklı genetik yapılanması var. Böyle olduğu için de hepimizin “fabrika ayarları” yani “kullanım şartnameleri” farklı.
Ve biz yakıt alırken de, o yakıtı harcarken de “imalat şartnamemize” uygun hareket etmek zorundayız. Bu kural çocukluk ve gençlikte de geçerli ama orta yaş sonrasında vazgeçilmez hale geliyor. Çünkü yaş 40’ı geçip de beden yıpranma sürecine girince genetik mirasına direnme gücü azalıyor.
İşte bu nedenle doğru yakıt alma ve o yakıtı düzgün yakma meselesi daha bir önemli hale geliyor.

Haberin Devamı

Ben neden çok sık mikrop kapıyorum?

Soru Sinoplu bir okurumuzdan geliyor. Sorunun açılımı şu: “Üç yıldan bu yana her yıl giderek artan bir şekilde sık sık hastalanıyor, neredeyse bütün bir kışı aksırıkla, öksürükle, sinüzit, bronşit veya farenjitle geçiriyorum. Ne yapmalıyım?”
Önce şu noktayı unutmayalım: Bağışıklık sistemimizin sağlamlığı genel vücut sağlamlığımızın bir parçası. Yanlış beslendiğimizde, yorgun düştüğümüzde, uyku dengemizi bozduğumuzda, aşırı stres yüklendiğimiz ya da kaygı/depresyon durumuna girdiğimizde (ve daha pek çok durumda) bağışıklık sistemimiz otomatik olarak güç/kuvvet kaybına uğruyor.
Diğer taraftan beden/ruh sağlığı yerinde olmasına rağmen doğrudan bağışıklık sistemini hedef alan, onu bozup hırpalayan durumlarda da (ilaçlar, hastalıklar) kolayca enfeksiyon kapan biri haline gelebiliyoruz.
Böyle durumlarda şu soruların da yanıtını arayalım: Vitamin noksanlığım (özellikle D ve B12 vitamini noksanlığı) olabilir mi? Mineral eksikliğim (özellikle demir ve magnezyum eksikliği) söz konusu mu? Omega-3 takviyesine ihtiyacım var mı? Probiyotik gücüm zayıf düşmüş olabilir mi?
Eğer bu basit sorularla probleminize çözüm bulamıyorsanız bir iç hastalıkları veya aile hekimliği uzmanından yardım istemenizde
fayda var.

Haberin Devamı

Cilde haplar mı, kremler mi daha faydalı?

Cildi beslemenin de, yeterince diri tutup nemlendirmenin de basitçe iki vazgeçilmez yolu var: Dışarıdan ve içeriden yapılacak bazı takviyelerle ona yardımcı olmak.
Şu yaklaşım da her zaman, her yaşta, herkes için geçerli: “Cilt içeriden beslenir, dışarıdan desteklenir!”
Anlamı şu: Sağlıklı bir cilt için öncelikle sağlıklı bir bedene sahip olmanız lazım. Doğru beslenen, düzenli egzersiz yapan, uykusuna, ruh sağlığına özen gösteren birinin cilt sağlığı daha iyidir. Eğer aynı kişi ağızdan aldığı bazı takviyelerle cildine biraz daha yardımcı olabilirse, yani cildini doğru desteklerle beslemeyi de başarabilirse sonuç mükemmele yakındır.
Peki sadece takviye hapları yeterli mi? Tabii ki değil. Dışarıdan yapılacak dermokozmetik desteklerden de istifade etmek lazımdır.
Mesela mı? A vitaminli/retinoik asit bazlı kremler. C vitamini ve peptitler, alfa hidroksi asitlerle güçlendirilmiş ürünler, hiyalüronik asit zengini nemlendiriciler...
Listeyi daha da uzatmak mümkün ama bu saydıklarım “cilde dışarıdan verilecek desteğin neredeyse yüzde 80’inden fazlasını oluşturan” takviyelerdir. Cildi içeriden besleyebilen besin takviyelerinin kısa bir özetini ise aşağıdaki kutuda bulacaksınız.

Haberin Devamı

Cildi içten besleyen en güçlü takviyeler hangileri?

En başa alfa lipoik asidi yazın. Yılda iki veya üç kez –yaşınıza ve cildinizin durumuna göre- 200-400 mg dozlarda 2-3 aylık alfa lipoik asit kürleri iyi gelir.
C vitaminini ihmal etmeyin. Günlük 200-500 mg dozlarda yılda 3-4 kez, ikişer aylık C vitamini takviyelerinden faydalanılabilir.
CoQ10 da cilt destek planlarının vazgeçilmez oyuncularından biridir. Biraz pahalıdır ama her zaman işe yarar. İmkâna göre 30-60-100’lük koenzim kapsüllerinden yılda iki kez 2-3 ay süre ile faydalanmak iyidir.
Son yılların en gözde takviyesi ise tartışmasız kolajen desteklerdir. Onlar hakkında kısa bir bilgiyi aşağıdaki kutuda bulacaksınız.

Haberin Devamı

Kolajen destekleri ne işe yarıyor?

Eğer cildinizde daha fazla nem, daha az kırışıklık olsun istiyorsanız kolajen desteklerinden de faydalanmayı bir düşünün.
Düşünün çünkü yenilikçi kolajen peptitler kaliteli ürünler kullanıldığında işe yarayabiliyor, ağız yoluyla alınan kolajen peptitleri cildin alt katmanlarında kendi kolajen üretimini aktive edebiliyor. Ben prensip olarak kolajen krem ve serumlarına pek inanmam. Yeterince etki gösteremediklerini düşünürüm. Ağız yoluyla alınan kolajen desteklerinin işe yarayabileceğini gösteren güvenilir kanıtlar var.
Kolajen takviyeleri üzerinde çalışan uzmanlara göre bu takviyelerden sonra ciltteki nem oranı hissedilir şekilde artıyor, cildin esnekliği daha iyi hale geliyor, neticede kırışıklıkların azaldığı fark ediliyor.
Kolajen takviyelerinin tek mahsurları hap şeklinde değil sıvı tüpler şeklinde kullanılabilmeleri ve biraz pahalı olmaları.

Haberin Devamı

Hayat Okulu’nda bu hafta ne var?

Şile’de Şile Gardens Otel’de çalışmalarını sürdüren Yaşasın Hayat Kilo Yönetimi ve Detoks Merkezi’mizin bu haftaki “HAYAT OKULU”nda “Yemekleri lezzetlendirici sağlıklı püreler” konusu işlenecek ve pratik uygulamalar yapılacak. Faydalanmak isteyenlerin 216 712 24 24 nolu telefondan diyetisyen Gözde Ateş ile temasa geçmeleri gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları