Kate Moss neden yeniden göbeklendi?

Mitokondrilerini ve probiyotiklerini kaybetti de ondan! Yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket.

Haberin Devamı

Kate Moss neden yeniden göbeklendi

Nedeni net ve açık: Mitokondrilerini ve probiyotiklerini kaybetti de ondan!
İsterseniz biraz daha açalım: Bedenlerimiz enerji üreten birer cihaz. Üstelik bu mükemmel cihaz işini (dolayısıyla yenileni, içileni yakma sürecini) hiç dinlenmeden, gece gündüz hiç ama hiç ara vermeden yapıyor. Bu kalori kaynağı besini yakıp enerji üretme işinin sırrı da MİTOKONDRİLERde yatıyor.
Peki, “kimdir, neyin nesidir, ne iş yapar bu mitokondriler?” Mitokondriler hücrelerimizin enerji üretim merkezleri. Alınan kalorilerin yakıldığı minik fırınlar. O fırınlar iyi çalışmazlarsa ya da o fırınların sayısı azalırsa alınan kaloriler yakılamıyor.
Yakılmayan kaloriler de yağ olarak iç organlar çevresinde, göbek bölgesi ve belde depolanıyor. İşte bu nedenle gelin beni dinleyin, yaşınız, cinsiniz, işiniz, gücünüz, kilonuz ne olursa olsun mitokondrilerinize gözünüzün için gibi bakın. Kilo almamak, daha yavaş yaşlanmak, bitkin, halsiz, güçsüz, takatsiz bir ihtiyar olmamak ve her daim formda ve zinde kalmak istiyorsanız abartmıyorum mitokondrilerinizle yatın, mitokondrilerinizle kalkın.
Ve şu o çok mühim cümleyi “ne kadar mitokondri o kadar sağlık” cümlesini sakın unutmayın. Bana göre hanımefendinin sorunu sadece mitokondri fakiri haline gelmek de değil. Meselenin bir de probiyotik kaybı yönü var ki o da tam bir felaket. Detaylar için buyurun...

 

Haberin Devamı

MESELE ŞU

 Mitokondrileri az ve çok yorgun  
Her hücrenin mitokondri sayısı farklı. Kalp hücresinin, karaciğer hücresinin neredeyse yarısı mitokondrilerle kaplı. Yani ikisi de tıka basa mitokondri dolu.
Neden? Kalp ve karaciğer çok ama çok çalışan organlar da ondan. Keza beyinde de durum aynı. Çünkü orada da uyku dahil (rüya görüyorsunuz) hiç bitmeyen bir çeşit tam gün mesaisi var.
Beden kütlemizin neredeyse yarısını işgal eden kas dokusundaki hücrelere gelince... Onların da en az dörtte birini mitokondriler oluşturuyor. Peki, yağ hücreleri? Beyin, karaciğer, kalp kası ve çizgili kas hücrelerinin aksine yağ hücreleri en fazla iki-üç mitokondri ile yetinebiliyor. Çünkü yağ hücreleri enerji üretmekle değil, yağ depolamakla görevli.
Bir başka ayrıntı da şu: Zengin mitokondri yapısı nedeniyle bir gram kas dokusunun yaktığı enerji eşit miktarda yağ dokusunun yaktığından 20 kat daha fazla. Peki, bütün bu bilgilerin varacağı nokta ne? O yanıtı yandaki kutuda okuyacaksınız.

 

Haberin Devamı

SORU ŞU

Mitokondriler neden
ve ne zaman yanıyor?
Eğer kilo vereceğim diye heveslenerek girdiğiniz o “açlık oruçları” –şok diyetler!- makul miktarda kalori içermiyor da “ölüm oruçları” haline geliyorsa “yandı gülüm keten helva” diyebilirsiniz. Çünkü o ağır açlık kürlerinde sadece yağlarınız değil, kaslarınız da eriyor ve adeta yanmaya başlıyor. Çünkü siz o yanlışı yaparken bedeniniz yalnızca yağlarınızı değil, kas dokusundaki proteinleri de enerji ihtiyacını gidermek için kullanıyor.
Kaslar yanınca da olan içindeki mitokondrilere oluyor, kas hücreleri ile birlikte onlar da yanıyor. Neticede mitokondri rezervleriniz minimuma iniyor.
Siz o detoks merkezinden belki biraz incelerek ama önemli miktarda kasınız ve mitokondrinize de veda ederek çıkıyorsunuz. Yani detoksa başlarken zaten iki silindir olan motor hacminiz çıkışta bir silindire, günde 1500-1700 kalori yakan metabolizmanız en fazla 750-1000 kalori ile idare eden bir cihaza dönüşüveriyor.
Bitmedi! Bir başka probleminiz daha var, onu yandaki kutuya bıraktım.

 

Haberin Devamı

ÖNEMLİ HATA

Probiyotik güç azalınca ne oluyor?  
Kanaatime göre Kate Moss’un sorunu sadece mitokondri kaybıyla sınırlı değil. Onun ciddi bir probiyotik fakiri olduğuna da eminim.
Nedeni şu: Eğer detoks küründeyken ağır açlık oruçları yanında bağırsak lavmanlarıyla da kilo kaybını hızlandırmak gibi bir yanlışı da yaptıysanız işiniz zor.
Verdiğiniz kiloların hızlı geri döneceği de kesin. Nedeniyse net ve açık: O lavmanlar nedeniyle probiyotik rezervlerinizi bir hayli azalttınız. Bağırsaklardaki mikrobiotanın, yani probiyotik gücün, yükün, varlığın en güvenli kilo frenlerinden biri olduğunu bu köşede çok sık dile getiriyorum.
Probiyotik gücünüz yeterli değilse kilo almanız kolaylaşır. Ayrıca açlık krizleriniz, tatlı nöbetleriniz, karbonhidrat tutkularınız da yeniden ve sık sık depreşmeye başlar. Kalıcı kilo kontrolü yapan hiçbir detoks programının bağırsak lavmanlarını tercih etmemesinin nedeni de zaten budur.
Bağırsak lavmanları ne toksin atar ne de kilo kaybına katkı sağlar. Yaptığı tek şey probiyotik rezervini azaltmaktır.

 

Haberin Devamı

ÖZET BİLGİ

Netice şu...
Hızlı kilo vermek zaman zaman gerekli olabilir. Aşırı bir kilo yükü altındasınızdır ve bu yük sizi adeta boğmak üzeredir, uzun süreli diyetlere direnciniz ve zamanınız yoktur. Veya 3-5 kiloluk bir fazlalığınız vardır da siz o fazlalıktan 3-5 günde kurtulma peşindesinizdir.
Bunların hepsini anlarım ama yine de bu süreçte bile kaslarınızı yakmamak, dengeli beslenmeden taviz vermemek, probiyotik gücünüzü kaybetmek bir yana güçlendirmek vazgeçilmez hedefleriniz olsun. Eğer böyle yapmazsanız Kate Moss’un başına gelenler sizin de başınıza gelebilir, benden söylemesi.
Ayrıca şunu da unutmayın: Kalıcı bir kilo kontrolünün anahtarı diyet yapmaktan önce o fazla yağların neden ve nereden geldiğini anlamakta, o sorunu çözmektedir.
“Sebeple değil, sonuçla ilgilenirseniz tekrarlayan sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız” kuralı burada da geçerlidir.

 

Haberin Devamı

OKUR SORUSU

Çocuğumda dikkat eksikliği problemi var, ne yapayım? 
Dikkat sorunları olan çocuklar aşırı aktif (hiperaktif), çoğu zaman düşüncesizce hareket eden, ödevlerini doğru düzgün yapamayan, dikkatleri kolayca dağılabilen ve bu nedenle de okul yaşamları başarısız olma eğiliminde olan çocuklardır.
Sorun genellikle okul çağından önce başlar ve okul çağı boyunca devam eder. Eğer çocuğunuzda böyle bir sorunun varlığından kuşkulanıyorsanız önce çocuk doktorunuzla konuyu paylaşın. Doktor gerekli görürse sizi bir uzmana yönlendirecektir. O uzmanın hemen ilaç vermesi durumunda bir başka uzmandan da fikir almayı unutmayın.

 

OKUR SORUSU

Zatürree aşısı yaptırayım mı?
Zatürreenin birçok potansiyel nedeni var. Farklı bakteriler, değişik virüsler, hatta bazen de mantarlar zatürreeye yol açabiliyor. Bu nedenle de tek bir aşı ile tam bir bağışıklık sağlamak imkansız.
Bununla beraber zatürree vakalarının çoğunda pnömokok bakterisi etkili. Ve ne iyi ki onun bir aşısı var. Hem de uzun süre koruma sağlayan bir aşı. Bu aşıyı;
- 60 yaşın üstündekilere
- Ciddi akciğer yetmezliği olan KOAH hastalarına
- Şu veya bu nedenle bağışıklık sistemi yetersizliği olanlara
- Ağır organ yetmezliği nedeniyle düşkün durumda bulunanlara
- Dalağa alınanlara yapmanın uygun olacağı kanaatindeyim.

 

OKUR SORUSU

Yoğurt sütten daha az mı gaz yapar?  
Evet yoğurt sütten daha az gaz yapabilir. Nedeni şu: Süt ürünlerindeki süt şekeri laktozu sindirebilmeniz için LAKTAZ enzimine ihtiyacınız var. Bu enzime yeterince sahip olmadığınızda laktoz parçalanıp hazmedilemez, kalın bağırsaklarda probiyotik bakteriler tarafından parçalanır ve aşırı gaza sebep olur.
Yoğurt haline gelen sütte bu olasılık çok azdır. Zira yoğurt mayasındaki probiyotik bakteriler mayalanma sürecinde sütteki laktozu sizin için (!) sindirirler ve yoğurdu “laktoz oranı düşük” bir ürün haline getirirler. Laktoz intoleransınız varsa sütü değil, yoğurdu tercih edin.

 

BANA GÖRE

Açık süt mü, kutu sütü mü?
Açık süt kullanımı artıyor ve bunun farklı nedenleri var. Birincisi açık süt kullanımını teşvik eden bazı sağlık uzmanlarının sayısının artması. Onlara göre açık süt yani sokak satıcılarından temin edilen süt vitamin, mineral ve probiyotik güç bakımından kutu sütlerine oranla daha zengin.
İkinci nedense kutu süt üreticilerinin (endüstriyel süt üreticilerinin) ürünlerini yeteri kadar savunmamaları. Ben kendi adıma evime açık süt sokmam. Sokaktan sokak sütü satın almam. Kaynağını bilmediğim süt ya da süt ürününden korkarım.
Çünkü bunların içinde sağlığa zararlı bazı mikropların (bunların içinde tifo, burusella, dizanteri gibi çok tehlikeli olanları da var), nişasta, karbonat, çamaşır sodası, antibiyotik gibi zararlı kimyasalların bulunma ihtimallerinin daha fazla olduğunu düşünürüm.
Ayrıca bu zararlı maddelerin hiçbirisinin sütü kaynatarak yok olmayacağını da bilirim. Mümkünse pastörize süt veya süt ürünü kullanırım. Onu bulamadığım zaman da UHT yöntemiyle mikroplarından arındırılmış süt ve süt ürünlerini tercih ederim. Özeti şudur: Kovalarda, su bidonlarında ya da başka güvenliği kuşkulu kaplarda satılan, hangi koşullarda üretildiği, bekletildiği ve içine ne katıldığı belli olmayan açık sütleri değil, daha güvenli olan kapalı sütleri tercih etmekte fayda var.

Yazarın Tüm Yazıları