Her antibiyotik bir bombadır

Antibiyotiklerin doğru zamanda, doğru doz ve sürede kullanıldıklarında hayat kurtarıcı oldukları bir gerçek. Ama bilinçsiz ve dikkatsiz kullanılmaları durumunda sağlığımızın canına okuyabilen zararlı maddelere dönüşebiliyorlar.

Haberin Devamı

Antibiyotikler sayısız hayat kurtardı. Birçok sağlık sorunu da onların sayesinde çözümlendi. 

Ne var ki diğer ilaçlar gibi onlar da yanlış ve bilgisiz kullanıldıklarında sağlığımıza zarar verebilen riskli ve tehlikeli maddeler.
Her ilaçta olan tehlike onlarda da var. Her ilaç nasıl ki iki ucu keskin birer bıçaksa (ki öyle), antibiyotikler de bu tarife en çok uyan kimyasallar.
Doğru zamanda, doğru doz ve sürede kullanıldıklarında hayat kurtarıcı oldukları kesin ama bilinçsiz ve dikkatsiz kullanılmaları durumunda sağlığımızın canına okuyabilen zararlı maddelere dönüşebilecekleri de şüphe götürmez.
Mühim bir ayrıntı da şu: Doğada pek çok nedenle “doğal antibiyotik”ler zaten üretiliyor.
Doğal yaşamda birbirlerinin can düşmanı olan mantar ve bakterilerin birbirlerine karşı kullandıkları en etkin silahlar antibiyotikler (Zaten bu nedenle de ilk antibiyotik –penisilin- dikkatli bir araştırmacının gözlemleri sayesinde mantarlardan elde edilip üretildi).
Ne var ki çoğu antibiyotik böbrekler, karaciğerimiz ya da başka bir organımız (mesela kulaklarımız, gözlerimiz) için zararlı olma potansiyeline de sahip.
Çok daha önemlisi, yuttuğumuz her antibiyotik bağırsaklarımıza gönderdiğimiz bir “antiprobiyotik bomba” gibi çalışır.
Çoğumuzun, özellikle de çocuklarımızın “probiyotik fakiri” bedenlere dönüşmesinin, bağışıklık sistemlerimizin bu kadar güçsüz düşmesinin arka planında da aslında bu yanlış, yani yanlış ve gereksiz yere antibiyotik kullanma hatası var. Lüzumsuz antibiyotik kullanımının bir başka tehlikeli bir sonucu ise “antibiyotik direnci” problemi.
Şunu asla unutmayalım: Hiçbir antibiyotik tüm bakterileri öldürebilecek güçte değildir. Bir antibiyotik sadece belirli bakteri topluluklarını yok edebilir.
Geriye kalan bakterilerse daha sonra diğer antibiyotiklerden etkilenmeyen –antibiyotiklere dirençli- deneyimli savaşçılar haline gelir.
Pek çok insanımızı her yıl işte bu antibiyotiklere dirençli bakteriler yüzünden kaybediyoruz.

Haberin Devamı


OKUR SORUSU

Metformin alışkanlık yapar mı?

Metformin eskiden yalnızca diyabet tedavisinde kullanılan ucuz ve sıradan hatta pek de önemsenmeyen bir ilaçtı.
Daha sonraları diyabet tedavisindeki olumlu etkisinin insülin direncini azaltmaktaki gücü sayesinde oluştuğu anlaşıldı.
Bu yeni bilgiye ulaşılınca da insülin direnci olanlarda yaygın olarak kullanılan ve yıldızı hızla parlayan bir ilaç oldu.
Yani insülin direncine bağlı kilo sorununu çözmek, büyüyen göbekleri eritip genişleyen belleri inceltmekte işe yaradığı anlaşılınca bu “iyi bilgi” kulaktan kulağa hızla yayıldı.
Peki bu bilgi ne kadar doğru? Ne ölçüde geçerli? Kilosu olan herkese günde 1-2 tablet metformin mi verilmeli?
Metforminin tek başına kullanılmasının insülin direnci sorununu çözmede etkili ve kalıcı bir rol oynaması mümkün değil.
Beslenme yanlışları çözülmeden, tembel, hareketsiz bir hayat alışkanlığından vazgeçilmeden yalnızca metformin yutarak kilo vermek veya verilen kiloları korumak neredeyse imkansız gibi.
Bu kalıcı bir sonuç alınamayacak yanlış bir yaklaşım. Ayrıca metformini rastgele kullanmak da mühim bir hata.
Çünkü böbreğe, karaciğere, hatta kalbe zarar verebilen bir madde.
Kime ne zaman hangi dozda ve ne süre ile reçete edileceğine sadece ve sadece bu konuda uzmanlaşmış bir doktorun karar vermesi lazım.
Kısacası dolduruşa gelip kulaktan dolma bilgilerle kendi başınıza (ya da komşu tavsiyeleri hatta diyetisyeniniz öneriyor diye) bu ilacı kullanmaya kalkmayın.
Peki, alışkanlık yapar mı? Eğer metformini deneyimli bir doktor reçete ediyorsa bilgili ve dikkatli bir hasta kullanıyorsa iyi bir tıbbi takip, beslenme planı ve aktivite çabası ile birlikte yutulmuyorsa metforminin alışkanlık yapması da ömür boyu yutulması da söz konusu değildir.

Haberin Devamı



UNUTMAYIN

Saçlar sadece içten beslenir 
Saç temizliğinde kullanılan şampuanlara eklenen pek çok madde var. Kimi üreticiler ürünlerine arginin, pantenol, CoQ10, B vitaminleri, biotin, kimi üreticiler de keratin, çinko, selenyum gibi maddeler ekliyor.
Oysa şu çok net ve kesin: Saçları şampuanlarla beslemek mümkün değil. Yüzlerce, binlerce araştırmayla gösterildi ki şampuanlar saçları sadece temizliyor.
Kısacası yıllar önce yine bu sayfada yazdığımız kural hâlâ değişmedi. Saç sadece içten besleniyor, dışardansa sadece temizlenebiliyor.
İçten beslemek içinse daha fazla biotin, pantotenik asit, keratin, omega-3, arginin, folik asit, çinko, demir, D vitamini gerekiyor.

Haberin Devamı


İYİ BİLGİ

Reflü sorununuz varsa
- Meyve suları, özellikle portakal, greyfurt suyu, limonata, domates suyu reflü problemini aktive ediyor.
- Kızarmış yiyecekler, cipsler, kepeği yoğun besinler de reflüyü tetikliyor.
- Domates, salça ve ketçap gibi diğer domates ürünleri, soğan, sarımsak, nane gibi besinler de birer reflü tetikleyicisi haline gelebiliyor.
- Mentollü sakızlar, çay, kahve, çikolata da reflü sorununu artırabiliyor.
- Bol ve sık su içmek, yoğurt ve kefir gibi probiyotik zengini besinlere ağırlık vermek, yavaş yemek ve uzun uzun çiğnemek, oturarak yemek reflüyü kontrol altına almaya yarayan en etkili önlemler olarak gösteriliyor.
- Az ve sık yemek, özellikle yatağa girmeden önce bir şeyler yememek ve tok karna yatmamak da önemli birer reflü önlemi olarak gösteriliyor.

Haberin Devamı


BİR SORU

Selenyum takviyesi gerekir mi?
Vücudumuzun vitaminler kadar minerallere de ihtiyacı var. Özellikle ihtiyaç duyduğu minerallerden biri de selenyum.
Selenyum proteinlerle birleştiğinde “antioksidan” gibi davranan ve bu nedenle de “kansere ve yaşlanmaya karşı” direnci artıran bir mineral. Pek çok besin selenyum bakımından zengin.
Deniz ürünlerinin çoğunda başta fındık, kuruyemişlerin önemli bir bölümünde, sarımsakta, soğanda ve kökünden faydalanılan sebzelerin önemli bir bölümünde bol miktarda selenyum bulunabiliyor. Özel bazı durumlar dışında da selenyum eksikliği ile pek karşılaşılmıyor.
Diğer taraftan selenyum rastgele kullanılır da vücutta fazla birikirse problem de olabiliyor. Bu nedenle rasgele selenyum takviyesi yapmak belki faydası olur diyerek selenyum hapı yutmak bence pek doğru bir yaklaşım olmamalı.
Eğer selenyum takviyesi yapılması düşünülüyorsa kanda selenyum ölçümleri yapılmalı, buna göre karar verilmeli.
Günde 25, en fazla 50 mikrogramdan daha fazla selenyum takviyesi yapmanın zarar verebileceği aklınızda olsun.

Haberin Devamı


OKUR SORUSU

Prostatit
ne yapar?
Prostat bezinin iltihaplanması tıp terminolojisinde prostatit olarak tanımlanır.
Onun da birden ortaya çıkanı ve şiddetli, gürültülü seyredeni (akut prostatit), yavaş, sessiz, derinden ve sinsice seyredeni olabiliyor. En sık görüleni kronik prostatit olarak gösteriliyor.
Prostat bezi iltihaplanan erkeklerin çoğu sorunun farkında bile olmuyor. Seyrek olarak kasık ağrılarından yakınanlar, idrar yaparken zorlanmadan şikayet edenler olsa da kronik prostatit “genel bir yorgunluk, halsizlik, bitkinlik hali” dışında pek belirti vermiyor. Prostat bezi iltihabının teşhisi ve tedavisi üroloji uzmanları tarafından sağlanıyor.

Yazarın Tüm Yazıları