Hata dizde mi bizde mi

Diz ağrıları (romatizması) eskiden bir yaşlılık sorunuydu, 70’ini geçmeyenlerde pek görülmezdi. Şimdi durum değişti. Bırakın 70’i, 80’i, 30’lu, 40’lı yaşlardakiler bile dizlerinden şikâyetçi. Peki, ne oldu bu dizlere? Daha doğrusu “hata bizde mi, dizde mi?”

Haberin Devamı

Yanıtım net ve açık: Hata dizde değil, bizde! Daha doğrusu iki yanlışı ısrarla yapmamızda.
Birincisi beslenme yanlışımız. Daha önce de yazdım, dizlerimizin bütünlüğü için bedenimize yeteri kadar kalsiyum, glukozaminoglukanlar ve kolajen benzeri maddeler kazandırmamız lazım.
Bunun için de her şeyden önce yeteri kadar hayvansal ürün yememiz şart.
Ayrıca sorun sadece hayvansal ürünleri tüketmekle de bitmiyor, onlardan bilinçli faydalanmak da gerekiyor.
Bunun yolu ise tıpkı sebze ve meyvelerde olduğu gibi “tam besin” pişirmekten, hayvansal yiyeceklerin orasıyla burasıyla oynamamaktan, eti kemiğinden ayırmamaktan geçiyor.
Daha çok kalsiyum kazandırmanın yollarını çok şükür öğrendik: Daha fazla süt ve süt ürünü tüketilecek! Ne var ki konu glukozaminoglukanlara, kolajen ve benzeri yapılara geldi mi en ilgilimiz bile bilgi fakiri.
Peki diz destekleri hangileri? Romatizma hapları yutmadan da dizimize destek olabilecek, yıkımı yavaşlatıp yapımı artırabilecek, ağrıyı sızıyı hafifletecek doğal destekler var mı?
Bence var. Onları da özetlemeye çalışacağım ama yine de diz sorunlarının yorumunun da, teşhis ve çözümünün de doktorunuz tarafından yapılması gerektiğini unutmayın.
Diziniz ağrıyınca ne reçeteli ilaçların, ne doğal desteklerin üzerine hemen atlayın. Dizi güçlendiren egzersizler yapıp sonra da dinlendirmenin ve de ardından buz torbası uygulamaları yapmanın bile çok faydalı olabileceğini bir kenara not alın.
“Dizlerimiz neden bize küstü?” sorusunun yanıtlarını yandaki kutularda bulacaksınız.

Haberin Devamı

VARAN 1
Etin kemiklisini yiyin!

Glukozaminoglukanların kaynağı kemikler, eklemler, tendon ve tendonların kemiklere yapışma alanları. Sakatat grubu da bu maddelerden güçlü. Peki biz ne yapıyoruz? Tavuğun göğsünü, ineğin sırtını, yani ille de kemiksiz kısımları yemeye, sakatata sırtımızı dönmeye bakıyoruz. Neticede de bedenimize daha az jel yapısında “kemik eklem desteği” girmiş oluyor.
Şöyle bir 30-40 yıl öncesine bir gidin ve mutfağınızdaki tencerede kaynayan kemikli eti bir hatırlayın. Annenizin kısık ateşte pişirdiği bütün tavuğu (tavuğun bir tek kafası ve bacaklarının uç kısmı atılırdı) veya ilikli, kemikli et yemeğini hayal edin. İkisi de kaynadıkça köpüklenip jelleşir, ocaktan indirildikten sonra soğuyunca sıvı kısmı neredeyse pelte kıvamını alırdı.
İşte şimdi kaybettiğiniz şey etin, tavuğun o bölümü. Dizlerinizin ihtiyaç duyduğu maddeler de ne yazık ki işte orada saklı. Ne yapılacak? Tam tavuk ve kemikli et pişirmeye yeniden dönülecek ve de sakatat yemek bir beslenme ayıbı olmaktan çıkarılacak...

Haberin Devamı

VARAN 2
Kilo verin

İkinci hatamız da aşırı gıda tüketiminin yarattığı kilo sorunu. Kilo arttıkça eklemlerin üzerine binen yük de çoğalıyor. Diyelim ki 55-60 kilo (kadınlar) veya 70-75 kilo (erkekler) için yaratılmış dizler 10-20 kilo fazla üzerine binince yıpranmaya, örselenmeye, kireçlenmeye başlıyor. Çözüm açık ve net: Dizlerin üzerindeki bu yük azaltılacak, yani fazla kilolar verilecek!

VARAN 3
Dizinize yüklenmeyin

Diğer bir önemli hatamız da yaşam tarzımızla ilgili. Egzersiz yaparken yeteri kadar dikkatli değiliz. Çoğumuz egzersiz yapacağız derken dizlerimizi harap ediyoruz.
Oysa egzersize ısınarak başlamayı ihmal etmesek, egzersiz yaparken kaliteli spor ayakkabılar giysek, ayaklarımıza da kaliteli spor çorapları yerleştirsek, bitmedi; yürürken de birazcık daha dikkatli olabilsek ve de illa ki koşmak yerine kendimizle yarışmayı bırakıp tempolu dozda (ve bazen de postacılar gibi) yürüsek, hoplayıp zıplamayarak aktivite yapmak yerine bilinçli esneme hareketleri yapabilsek dizlere zarar değil, fayda ve güç veririz. Bilinçsiz yapıldı mı egzersizin en hafifi bile dramatik hale gelebiliyor.
Bir başka hatayı da dizlerimizi korumayarak yapıyoruz. Unutmayalım ki 15-20 yıl sonra ortaya çıkabilecek diz artritlerinin en önemli nedenlerinden biri de dize gelen travmalar. Son bir tavsiyem daha var: Diz güçlendiren yan destekleri (bağları) takviye eden antrenmanları da lütfen ihmal etmeyin.

Haberin Devamı

Dize faydalı destekler hangileri?

Aslında başlığı sadece dize değil, genelde osteoartrite faydalı olabilecek destekler hangileri şeklinde de okuyabilirsiniz.

GLUKOZAMİN: Glukozaminin tuzlarının farklı tipleri ama en çok da sülfat tuzu diz problemlerinde işe yarayabiliyor. Bunların çoğunun kabuklu deniz hayvanlarından elde edildiğini, o nedenle de alerjik olabileceğini daima hatırlayın. Ayrıca midenizde de rahatsızlık oluşturmaları mümkün. Günlük doz 500-1500 mg civarında değişiyor, düşük dozlarla başlayıp yavaş yavaş artırmak daha mantıklı görünüyor. Uzun süreli kullanımları pek güvenli değil, zaman zaman ara vermek gerekiyor.

FLAVOCOXİD: Bu çok farklı ve yeni bir ürün. Bu da doğal bir destek. Reçeteli satılan antiromatizmallerin çoğu gibi dizdeki yangını/yangıyı azaltıyor, eklemin hareket kabiliyetini artırıyor. İçinde yüksek miktarda bitkisel kateşin mevcut. Halen sadece ABD’de var ve reçeteyle satılıyor. Mide, bağırsak yan etkileri de oldukça az. Etkisi kalıcı ve güvenli.

KONDROİDİN: Bunun da farklı tuzları var ama en etkili sülfat tuzu deniyor. Daha ziyade glukozaminle birlikte kullanılıyor, çoğu glukozamin hapının içinde zaten var. Bir bilgi de şu: Glukozamin ve kondroidinlerin hepsi etkili ve güvenli değil. Ürün alırken bilinçli davranın, doktor ve eczacılara danışın.

NEM: Yumurta kabuğu zarı kaynaklı glukozaminler içeren bu yeni bir ürün grubu ülkemizde de farklı isimler altında satılıyor.

KURKUMİN: Kurkumalonga, yani zerdeçal desteklerinin bazıları patentlenerek artrit ürünleri olarak satışa sunuldu. Bunlar eklemdeki yangıyı azaltmada ve ağrıyla mücadelede işe yarıyor.

BOSWELIA ÖZLERİ: Bitkisel kökenli eklem desteklerinden biri. Tek başına kullanılmaktan çok diğer ürünlerle kombine halinde kullanıldığında daha etkili olabileceği belirtiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları