Uzay gemisinin androjen yüzlü küçük prensi

Görkemli bir coşku, enerjisi tavan bir gece, genci yaşlısı açığı kapalısı her kesimden insanı dans ettiren bir yıldız...

Haberin Devamı


Edis’in ilk Harbiye Açıkhava konseri bittikten sonra aklımda kalanlar bunlardı...
Böyle yerinde duramayan seyirciyi bir tek Tarkan’da görmüştüm. Şimdi Edis onun peşinde geliyor, hatta o gece gördüm ki: Gelmiş bile!

Uzay gemisinin androjen yüzlü küçük prensi


NEREYE BAKIYORDU

Konserin başlangıcında Edis’in önce gözleri kapalı bir videosu yansıdı perdeye.
Daha sonra gözleri yavaş yavaş açıldı ve uzun uzun seyirciye baktı.
Bir tür “doğum” anını simgeleyen bu video, zaten Edis’in “An” albümünün de ana tema görsellerinden biri.
Bu videonun hemen ardından Edis bir anda sahnenin önünde belirdi ve sonrası tufan:
Peş peşe sıralanan dans hitlerinde ekibiyle birlikte zıp zıp dans etti Edis.
Bir yandan da canlı performansını sürdürdü.
Bu topraklarda pek alışık değiliz: Laf olsun diye değil çatır çatır dans eden ve bir yandan şarkı söyleyen zıpkın soliste...
Edis dans dersine gerçekten iyi çalışmış.
Eğer böyle devam ederse mükemmele erişeceği kesin.
Tek bir kusuru var: Dansa zaman zaman kendini veremiyor.
Koreografiyi kusursuz uyguluyor ama gözlerini sağ tarafında duran büyük ekrana kaydırıp “Nasıl duruyorum?” diye kendine baktığı anda dansı robotik bir hâl alıyor. Hatta bir ara gözünü o kadar çok ekrana kaydırdı ki, o baktıkça ben de dönüp baktım.
Bundan bir an önce vazgeçip dansın, yani o “anın” içinde kaybolması gerekiyor Edis’in.

HER TELDEN ŞARKI

Konserin en sevdiğim yanlarından biri repertuvar oldu.
Mor ve Ötesi’nden Bir Derdim Var, Nilüfer’den Esmer Günler, Kalben’den Sadece, Gökhan Kırdar’dan Yerine Sevemem, Kenan Doğulu’dan Çakkıdı, Gülşen’den Dan Dan, Sezen Aksu’dan Vay... Hatta Justin Timberlake’den SexyBack.
Kendi hitlerinin yanı sıra bu şarkıları da söyleyerek bir bakıma şu mesajı verdi Edis:
“Her şarkıyı söyleyebilirim, ben aynı zamanda iyi bir yorumcuyum.”
Gerçekten de öyleydi, seçtiği şarkıların hiçbiri üzerinde eğreti durmadı.

Türk popunun perde arkası motivasyonu

Haberin Devamı

Konserin en duygusal anlarından biri Edis’in son 6 yıl içinde anneannesi, annesi ve teyzesinin peş peşe kansere yakalandığını söylediği anlardı.
Üçü de kanseri atlatmış, şu an çok çok iyilermiş. Ön sıralarda oturan babasına, “Bu üç kadına çok iyi baktın” diyerek teşekkür etti Edis ve ardından gülerek ekledi:
“Ama kabul et baba, anaerkil bir aileyiz.”
O anda Edis’in babasına baktım. Gülümsüyordu, hayatından memnundu.
“Anaerkil” lafını duyunca kadın seyircilerden bir alkış koptuğunu da söylemem gerek.
Ataerkil görünümlü Türkiye’yi esas şekillendirenin tamamen kadınlar olduğu gerçeği o gece bir kez daha tescillenmiş oldu sanki. O an aklıma geldi. Bundan birkaç hafta önce Mabel Matiz de TIR şoförü babasından bahsedip onu beklediği gecelere ithaf ettiği şarkıyı söylemişti sahnesinde.
Ama albümüne annesinin ismini vermişti Mabel Matiz: Maya.
Buradan çıkacak en kestirme sonucu anladınız:
Türk popunun yeni çocuklarının perde arkası motivasyonu -belki de birçok alanda olduğu gibi- anneler...

Haberin Devamı

Birine benzetilmekten hoşlanmıyor ama...

Edis birine benzetilmekten çok hoşlanmıyor. Çok da haklı. Sonuçta herkes biricik, kendine özgü. Ama benzetme yapmadan duramıyoruz işte. Daha önce yazmıştım. Edis’in şarkılarında öyle belindeki kemerin olayım, dudu dudu dillerini lıkır lıkır içeyim, şelale saçlarına hilal kaşlarına ölüp biteyim güzellemeleri yok. Cool takılıyor, karşı tarafı övmeye doyamayıp misafir gibi ağırlayan kuzu kuzu tavır onda yok.
Yeni şeyler söylüyor Edis. Mesela karşısındakine “sen özgür ol yeter” diyor. Bir fark daha: Edis dans ederken seksi olma çabasına bürünmüyor.
Neyse o. Dudak ısırmıyor, göz süzmüyor...
Buna rağmen seyircisi yine çığlık atıyor, coşuyor, Edis zıpladığında heyecanlanıyor.
Galiba bu da Edis’in kendiliğinden taşıdığı star enerjisi.
Ama çok ilginçtir, o enerjiyi kendi kendine yükseltip bile isteye düşürüyor da...
Mesela bir ara öyle duruldu ki sahnede, şaşırdım. Gelgiti bol.
Ama son noktada Edis’in seyircisine yansıyan imaj çok yeni, çok taze:
Biraz bilge laflar söylemekten geri kalmayan “küçük prens”...
Biraz da bembeyaz kostümü/androjen yüzüyle, gökyüzünde dolanıp duran uzay gemisinin sempatik, çalışkan ama zihni hep o kara deliğin arka yüzünü merak eden, Açıkhava’ya ışınlanmış yeni nesil Türk mürettebatı...
Ne diyelim, yolu sadece bu topraklarda değil, yurtdışı evrenlerinde de açık olur inşallah.

Yazarın Tüm Yazıları