Türkbükü pozlarıyla “Burning Man” Süreyya

Yılın o zamanı geldi. Yani Burning Man zamanı.

Haberin Devamı


Nevada’daki Black Rock Çölü’nde düzenlenen bu festival Türkiye’nin herhangi bir ilinde, ilçesinde düzenlenen peynir, karpuz, kayısı, erik festivalinden daha çok biliniyor artık.
Bunun da sebebi Instagram fenomenleri ya da ünlülerin birkaç yıldır oraya akın ediyor oluşu.
Geçen yıl Burning Man taytıyla Oğulcan Engin hayli konuşulmuştu mesela.
Bu yıl da ilk Burning Man fotoğrafları Süreyya Yalçın’dan geldi.
Süreyya Hanım dersine fazlasıyla çalışmış, belli.
Festivale değil de moda dergisi çekimine gitmiş gibi ya da yoldan geçerken “Dur şurada da iki poz vereyim” demiş gibi birkaç gündür peş peşe farklı kostümlerle paylaşım yapıyor.
Kostümler Mad Max filminden fırlamış filan gibi über iyi hoş da; Süreyya Hanım çölün ortasında bu kostümlerle dahi Türkbükü’ndeymiş gibi pozlar veriyor, plaj kafası baki.
Peki Burning Man sadece ilginç kostümler giydiğin bir “poz festivali” olmaktan mı ibaret? Değil elbet.
Aslında kendine özgü bir ruhu, bir kimliği var.
Burning Man’i yaratan Larry Harvey ve Jerry James’in amacı daha yolun başındayken şunlarmış aslında:
“Bireysel özellikleri daha fazla ön plana çıkarmak, yaratıcılığı en saf haliyle dışa vurmak, dayatılan toplum kurallarından uzaklaşmak hatta onları yıkmak, özgüveni artırmak ve aslında dünyaya ilham veren yeni bir kültür inşa etmek...”
Bu amaçlara şu Instagram çağında ne kadar yaklaşabiliyor Burning Man tartışılır.
Ama şu bir gerçek, Süreyya ve benzerlerinin pozları buzdağının sadece görünen parlak kısmı.

Haberin Devamı

Türkbükü pozlarıyla “Burning Man” Süreyya

Yar bize bir Yıldız Tilbe kafası

Yıldız Tilbe deyince aklınıza ne geliyor?
- Hesapsız bir samimiyet.
- Geçmişte yaptığı pek damar, pek ruha işleyen şarkılar.
- O deli dolu, elektrik çarpmış gibi dansları.
Şimdi tüm bunlara yeni bir şey daha ekleyebiliriz.
Twitter hesabı üzerinden yarattığı “kanaat önderi” yeni Yıldız Tilbe. Önceleri bu hesapta kendine has özlü sözler yazıyordu Tilbe. Hafta içi ise coştu: “Atom evrilmeden önce neydi ya da toprak neydi evrimden önce, su neydi?” diye bir başladı, şöyle devam etti:
“Gök gürültüsünden önce çakan şimşek evrimin neresindedir ya da evrim bunun neresinde?”
“Darwin yaşasaydı evrimi reddederdi. Onun zamanında bilim bu kadar ileri değildi. Ne bilsin zavallı. DNA bile şunun surasında yeni keşfedildi.”
“Maymunlarla işim yok benim, insan olana kadar evrilirsiniz inşallah...”
DARWIN’DEN ÖNCE...
Yıldız Tilbe’nin bile isteye ortaya saçtığı bu kafa karışıklığı, kimileri için şahane dalga konusu kimisi için de “Biz her şeyi biliriz” ordusuna yeni bir katılım:
“Yaşa abla, arkandayız...”
En komiği de Tilbe’nin bu tweet’lerinin ardından İTÜ’de düzenlenecek moleküler biyoloji ve genetik kongresine yine Twitter üzerinden davet alması!
Espri ya da değil, basbayağı “Sizsiz olmaz” demişler davetlerinde.
Her şey bir yana, Tilbe istediğini düşünüp yazar tabii, hesap ona ait.
Darwin’e “Zavallı” deyişine “vah”lanacak değil kimse.
Ama ne olur evrimden, Darwin’den, DNA’dan önce Türkçe’nin dilbilgisi kurallarını öğrensin. Yazım hatalarını geçtim, soru eklerini ayrı yazmak bu kadar mı zor?
İnşallah bu konuda evrilir Tilbe.

Haberin Devamı

Türkbükü pozlarıyla “Burning Man” Süreyya

En gerçek şov

Hani bizim şarkıcılar şov yapmıyor diye yakınıyor, şikayet ediyoruz ya.
İşte son zamanlarda duyduğum en gerçekçi şov:
Hayko Cepkin bugün konser vereceği Zeytinli Rock Festivali alanına paraşütle atlayarak inecekmiş.
Dile kolay, Cepkin bu atlayışı yapmak için tam beş yıldır uğraşıyormuş. Sebebi de o bölgedeki rüzgarlar. Rüzgarlar üzerine sürekli raporlar hazırlanmış. Sonunda sırf bu rüzgarları yarabilmek için Cepkin özel olarak bir paraşüt tasarlatmış.
Valla bugün keşke orada olsaydım da görseydim Cepkin’in atlayışını... Bu arada Zeytinli Rock Festivali ilerleyen yıllarda yabancı grup ve şarkıcıların daha çok yer aldığı uluslararası bir festival olmaya doğru evrilir mi acaba? Öyle olsa tadından yenmez. Hem de büyük bir açık kapanmış olur.

Haberin Devamı

Sibel Can’ın yavru domuz hediyesi

Türk ünlüsü her daim insanı şaşırtmayı becerir.
Bakınız son şahane örnek:
Sibel Can’ın kızı Melisa’ya yavru domuz alması. Toplumun domuza bakış açısı malum.
Eminim Sibel Can da Miami yahut Monte Carlo civarındaki evinin yakınlarındaki bir restorana gittiğinde menüde domuz eti barındıran yemekleri seçmiyordur.
Ama işte söz konusu global trendler oldu mu, elbette evladına gider yavru domuz alırsın. Kedi ya da köpek değil.
Bu arada domuz yetiştirmeyle ilgili birkaç şey okudum bu haber üzerine.
Bir yazının ilk maddesi şuydu:
“Unutma, mini domuzun sonsuza kadar mini kalmayacak!”

Türkbükü pozlarıyla “Burning Man” Süreyya

Yazarın Tüm Yazıları