Onca zaman niye gelmemişim dediğim mekan

Bir yanda Taksim’in göbeğinde kırgın dökük bir şekilde duran AKM bir yanda Kadıköy Bahariye Caddesi’nde nefis bir Süreyya Operası...

Haberin Devamı

Çarşamba gecesi Süreyya Operası’nda Le Corsaire/Korsan balesini izlerken bir kez daha AKM’ye üzüldüm. 
Çünkü AKM seyircileriyle, temsillerle yaşatılmayı hak ediyor, kaderine terk edilmeyi değil...
Öte yandan Süreyya Operası gerçekten şahane bir yermiş. 
En son yıllar önce sinema salonu olarak işletilirken gelmiştim. 
Oysa burası 2007’den beri, ilk açıldığı dönemde (1927) olduğu gibi bir opera-bale merkezi.
Bunca zaman gelip görmemiş olduğuma utandım. 
Bir kere locaları, sahnesi, ışıklandırması ve kafesiyle çok şık, sıcak ve aynı zamanda nostaljik bir yer. 
Binanın içinde olmaktan mutlu oluyorsun.
Dahası iki-üç saatliğine bambaşka bir aleme dalıyorsun. 
O gece “teknik olarak en zor eserlerden biri” olarak nitelenen, korsanlar/cariyeler ve köle tüccarlarının yer aldığı Le Corsaire balesi tam da öyleydi işte, basbayağı masal dünyasındaydım. 
O yüzden İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne bin teşekkür. 
Eğer farklı bir kafa dağıtma yolu arıyorsanız yolunuzu Süreyya Opera’ya düşürün derim.
İyi geliyor. Kesin bilgi.

Haberin Devamı

Onca zaman niye gelmemişim dediğim mekan

Film Festivali’nde satışların yavaşladığı o semt

Soho House’un Cecconi’s’inde bahçe sezonunu önceki gün İKSV’cilerle beraber açtık ve tabii İstanbul Film Festivali üzerine lafladık. 
Masamızda Festival Direktörü Kerem Ayan, medya direktörü Ayşe Bulutgil ve festival sponsoru Akbank’ın iki yöneticisi vardı: Murat Göllü ve Nazlı Candan.
Konuşmanın başında Kerem Ayan kötü haberi verdi: Kadıköy Rexx ve Ortaköy Feriye’deki seansların biletleri hızlı bir şekilde satılırken Beyoğlu sinemalarındaki seanslarda satışlar biraz daha yavaş gidiyormuş. 
Nedeni malum: Son terör saldırısından sonra insanların Beyoğlu’na gitmekten çekinmeye başlaması... 
Yine de Ayan ve masadaki herkes umutluydu: 
Biz son dakikacıyızdır, seyirci filmlerin de konuşulmaya başlamasıyla beraber mutlaka salonlara akın edecektir diye... 
O zaman bu yazıyı okuyanı imrendireyim: Bu hafta sonu Beyoğlu’nda benim geceyarısı seansına randevum var mesela.
Çünkü en sevdiğim seanstır 24.00. 
Başka bir kafa oluyor. 
Hele eskiden iki film arka arkaya gösterilirdi. 
Salondan neredeyse sabaha karşı çıkılırdı. 
Artık tek film gösteriliyor, ama olsun. 
Bir de geceyarısı seansında hep izlemesi zor filmler gösteriliyor ya, onu da seviyorum. 
“Bakalım ne kadar dayanacağım” gibi bir sınava da tabi tutuyorsun kendini. 
Demem o ki arkadaşlar: 
Film Festivali’ni yalnız bırakmayın..

 

Haberin Devamı

Günün diğer notları...

* SOSYOLOJİK PATLAMA... Süreyya Opera’sına girmek üzereyken bir Kadıköylü beni durdurup, “Onur Bey, burada bir sosyolojik patlama yaşanıyor, yazmanız lazım” dedi. 
Sosyolojik patlama dediği, Kadife Sokak ve civarındaki sokaklarda içki içen gençler. 
Yani: Mahalle baskısı nedeniyle kendi mahallesinden kaçıp Kadıköy’ün özgürlüğüne sığınanlar... 
Bir ara çok yazılıp çizilmiş, detaylı bir konu. 
Notumu aldım, Kadife Sokak’a bir gece gidilsin... 
* OLABİLİR Mİ?.. Bana öyle geliyor ki, Deliormanlı filminin çifti Sarp Levendoğlu ve Birce Akalay sırf filmin tanıtımına katkı olsun diye “Kavga ettiler, boşanıyorlar” haberlerini bilerek tetikliyor. 
* ZUMA COŞMUŞ... Salı gecesi İstinye Park’taki Zuma’daydım. Tüm masaların dolu olması bir yana, her masada bir isim oturuyordu neredeyse. 
Misal: Caroline Koç, kadın arkadaşlarıyla beraber bir masada yemek yiyordu. 
Kısacası Zuma yeni yerinde “tutmuş” görünüyor.

Yazarın Tüm Yazıları