Motosikletli özgür kız olarak Meryem

Fransa’nın güneyinde küçük, tarihi, masalsı bir kasabada yaşıyor.

Haberin Devamı

Annesiyle mutlu mesut bir hayatı var. Bir parfümcüde çalışıyor.

 

Yalnızlığın kokusunu yapıyor ama aslında büyük aşkını bekliyor.

 

Scooter’ına atlayıp eteğini uçuşturarak daracık yollarda geziniyor.

 

İri iri bakan gözleriyle hem sempatik hem güzel.

 

Yok, meşhur Fransız filmi Amelie’nin devam filminden ve Audrey Tautou’dan bahsetmiyorum.

 

Bahsettiğim Meryem Uzerli ve yeni dizisi.

 

Böyle tatlı bir Fransız romantik komedi gibi başlıyor Gecenin Kraliçesi, sonra bizim hoyrat cehenneme ışınlanıyor.

 

Haberin Devamı

Çekimler son dönem yapımcıların sevdiği türden: Sürekli bir helikopter kamera, bol keseden çek vadiyi çek düzlükleri...

 

Büyük prodüksiyon yaftası bunu gerektiriyor herhalde: Geniş açılar, tepeden tepeden manzaralar.

 

Oysa öykü, topaç gibi evir çevir bildik hikaye.

 

Onun kanlısı, bunun mutsuz zengin çocuğu, arada kalan evlatlık, mecburen bitirilmek zorunda kalan ama yıllarrrr sonra çapraz ateş yapmak üzere tesadüfen ortaya çıkan o büyük aşk ve akabinde alevlenmesi beklenen coş coş bir nefret yumağı, bir kin(oa) salatası.

 

Yani türlü türlü fenalıklar. Hep aynı temcit pilavı.

 

Oysa hikaye o Fransız parfümü kokulu minik kasabada kalsaydı valla daha ilginç olabilirdi.

 

Murat Yıldırım’ın Fransız anneye yaptığı Karadeniz usulü şefkatli kara lahana çorbasıyla (nasıl yapabildiyse orada artık) içimiz ısınır, Meryem’in scooter’ında saçlarımızı uçuşturur, çiçeklerin yetiştirildiği o havuzlu romantik serada gizli gizli sevişirdik gece yarısı.

 

Haberin Devamı

Gerçi böylesini de muhafazakar reyting paneli topluluğu “Bre zındıklar” diye karşılayabilirdi, orası kesin.

 

Kısacası bu son izlediğimiz haliyle ‘Avrupai Meryem’in işi zor.

 

Ne yana dönse çarpacağı bir duvar var.

 

Motosikletine binip tamamen özgür kız olsa da yadırganacak.

 

Türkiye’ye dönüp klişelere teslim bir intikam kraliçesi olmaya çalışsa da bir türlü samimi bulunmayacak.

 

TÜRK DİZİLERİNDEN NEYİ ÖĞRENİRSİN

 

Bir tek şunu:

 

Günümüz zenginlerinin nasıl evlerde yaşadıklarını...

 

Sonuçta yerli dizilerdeki evler gerçek.

 

Birilerinin evleri çekim için kiralanıyor.

 

Yani yaşayan evler kullanılıyor.

 

Dolayısıyla Türk dizileri gönüllü dekorasyon dergisi işlevi de görüyor.

 

Haberin Devamı

Mesela en son dikkatimi çeken ev Kördüğüm dizisindeydi.

 

İbrahim Çelikkol’un canlandırdığı Ali Nejat’ın evi öyle ihtişamlı bir ev ki, insan haliyle merak ediyor, “Kimin evi orası?” diye.

 

 

GERÇEK HAYATTA EN SON NE YAPTILAR

 

Dizilerden gerçek hayata dönelim...

 

Dizi oyuncuları nerede ne yapıyor, meraklısına tabii, onu bildireyim. 

 

Mesela: Hande Ataizi minik yavrusu Leon’la önceki gün Nişantaşı’nın yeni mekanı Central’daydı. 

 

Leon yabancıları görünce ağlayıp bağıran bir çocuk değil teyzesi.

 

Gayet uslu ve sempatik. Sevdim keratayı. Hande de çok ilgili bir anne.

 

Bir dakika yanından ayrılmadı çocuğunun. 

 

Mesela-2: Berrak Tüzünataç ve Birkan Sokullu’yu Karaköy’ün popüler mekanı Mitte’de çok erken saatlerde gördüm.

 

Haberin Devamı

Saat 18.00 sıralarıydı, mekan henüz boştu.Sevgililer galiba, merak edip sormadım.

 

Berrak bir yağmur damlası kadar zarif ve formdaydı ama, takdir ettim. 

 

Mesela-3: Tolgahan Sayışman oyuncu arkadaşlarıyla Soho House’daydı.

 

Yasemin Allen da aynı ekipteydi.

 

Yasemin Hanım kibar bir hanımefendi, gelip halimi hatırımı sordu.

 

Yeni bir projeye başlayacakmış, ama sormayı unuttum bak. Bir dahaki sefere artık...

Yazarın Tüm Yazıları