Moda Haftası’ndan geriye ne kaldı

İstanbul Moda Haftası cumartesi sona erdi, peki geriye ne kaldı?

Haberin Devamı

Şunlar:
* Moda Haftası’nı İTÜ Taşkışla binasında yapıldığı o ilk yıllardan beri takip ediyorum.
O zamanlar en çok şikayet edilen şey organizasyon yetersizliğiydi.
Uzun zamandır böyle şikayetler yok.
Organizasyon tıkır tıkır işliyor.
Herkes biletini alıp yerine oturuyor. İtiş kakış yok.
* Organizasyon tamam, peki ya içerik?
Bazı tasarımcıların sırf medyada daha fazla görünür olmak ya da sosyal medyada paylaşılmak adına ünlü isimleri podyuma çıkarmalarından gına geldi.
Çünkü koleksiyon değil, o ünlü isimler ön plana daha fazla çıktı.
Mesela boşanmak üzere olan Demet Şener, mesela Defne Samyeli’nin kızı Deren, mesela Sinan Akçıl. Defile temasına uyan ve koleksiyonu unutturmayan tek ünlü isim ise Rüzgar Erkoçlar’dı.
* Sadece tasarımı ve tasarımının hikayesi konuşulan yegane isimlerden biri Bora Aksu’ydu. Ne ünlü bir isme ihtiyaç duydu ne de defilesini bir saat geç başlattı.
* Bu sezon moda haftasının Zorlu PSM içine taşınmış olması hem şans hem de şanssızlıktı.
Şanstı, çünkü hem katılımcılar hem de defilelerde çalışanlar için alan genişlemiş oldu. Podyum alanları da...
Şanssızlık ise şuradaydı:
Defile alanları ile moda haftasının giriş alanı birbirinden kopuktu.
Bu yüzden de ruh yoktu. Etkileşim azdı.
Çadırda moda haftası düzenlemenin güzelliği biraz da burada yatıyor:
Defile sonrası tüm sektör insanlarının bir arada olmasından...
* Seçkin Piriler’i bile arka arkaya birkaç defileyi izlerken gördüm. Ama moda dergisi editörlerinin çoğunu göremedim. Belli ki sektör kendi içinde hâlâ İstanbul Moda Haftası’nı bir New York ya da Paris Moda Haftası kadar ciddiye almıyor, umursamıyor.
Ya da şöyle diyelim: Küçümsüyor.

 

Haberin Devamı

Cihangir’de iki ayrı dünya 

Cihangir’in sosyal hayatı uzun zamandır kendi halindeydi.
Hafta içi Villa Zurich Oteli’nin altına Hazine’nin açılmasıyla bu ‘kendi halindeki’ vaziyet bir anda sona erdi.
Cumartesi gecesi durum net olarak şöyleydi:
Lüks otomobillerinden inip semt dışından Hazine’ye akın akın gelenler ve hemen karşı kaldırımda yer alan klasikleşmiş Cihangir kafelerinde oturan semt sakinleri, müdavimler...
Hazine öyle şıkır şıkır bir yer olmuş ki, diğer Cihangir mekanlarına mesajı gayet net: Ben sizler gibi bohem değilim...
Gerçekten de öyle. Klasik Cihangir mekanı değil Hazine.
Dekorasyonundan yalıtımına çok para harcanmış, her detayı ince ince düşünülmüş, menüsünde pekin ördeğinden suşiye dek türlü türlü tat barındıran havalı bir yer.
Bu yüzden semtin bohem sakininin burun kıvırması, mekanın asıl meraklısının ise Etiler’den, Bebek’ten gelmesi yüksek olasılık.
Ki cumartesi gecesi durum az çok böyleydi.
Unutmadan: Hazine’nin en büyük avantajı her gece 12’den sonra başlayan canlı müzik performansları.
Hem yemek hem de eğlence arayanlar için gayet ideal.
Mekanın şimdilik dezavantajı ise yemekleri.
Menüdeki bazı yemeklerin tadı tuzu tam oturmamış, biraz daha çalışmaları gerekiyor.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları