Mekanın Datça olsun

Datça sahilde yan yana sıralanmış balıkçılarda nefis bir akşamüstü...

Haberin Devamı


Aydınlatma tarzıyla Gümüşlük’ü andıran balıkçıların hemen hepsi dolu.
Alaçatı mı dolu yoksa Bodrum mu klişesinden sıkılmış biri olarak hemen söylemeli: Hafta sonu Datça mekanları doluydu!
Hatta balıkçıların iki adım ötesindeki, Datça’nın tek büyük barı Eclipse bile hayli kalabalıktı.

SİMİ’NİN BAŞKANI MASADA

Ama Datça’nın en tatlı yanı tabii ki sahildeki balıkçıları.
İnsan bir oturdu mu, kalkamıyor masadan. Başka bir yere gidemiyor.
Can Yücel “mekanım Datça olsun” derken haklı yani...
O gece de öyle oldu, kalkamadık.
Maradona Restoran’daki masamıza bir ara Simi Belediye Başkanı Lefteris Popodaukalas bile geldi.
Üzerine makamının ağırlığı sinmemiş makam insanları iyidir.
Bay Lefteris de öyleydi; rahat ve samimi.
Son zamanlarda Simi’ye girişlerde kontrollerin fazla uzun sürmesinden dolayı o da üzgündü. Ama onun yapabileceği bir şey yok tabii.

“MAVİ YOLCULUK”UN MAZİSİ

Masamızın tek doğma büyüme Datçalısı Yiğit Uslu’nun çocukluk anıları ise herkese şöyle tatlı bir “ah” çektirecek türdendi.
Çünkü Yiğit’in babası Sadık Uslu, Ege’deki ilk “mavi yolculuk”ları başlatan kişi.
Hatta 1978 yılında yapılan meşhur Seher Yeli teknesi onunmuş.
Mavi yolculukların yapıldığı ilk yıllarda tüm yolcularının İtalyan olduğunu da Yiğit’le yaptığımız bu “ah mazi” sohbetinde öğrenmiş oldum.
Çünkü bu turlar aslında İtalyanların eseriymiş. İtalya’da o dönem çok sık yapıldığı için.
Türkiye’ye oradan gelmiş...
Yiğit aynı zamanda Datça’nın modern yüzü.
Aileye ait Uslu Otel’i tek başına ele alıp baştan aşağı yenilemiş ve daha modern, hatta epey lüks bir kıvama sokmuş.
Oda fiyatları Datça geneline göre biraz daha pahalı olan otelle beraber farklı bir kitleyi, mesela D Maris’e giden müşteriyi, buraya çekme derdinde Yiğit.
Bunun için de hem oteli hem de Datça’yı daha cazip hale getirmek için çalışacağını söylüyor.

Haberin Devamı

Mekanın Datça olsun

Datça’nın gurme restoranı

Yıllar önce Datça’ya ilk geldiğim zaman keşfetmiştim Culinarium’u.
O zaman yat limanındaydı. Şimdi biraz daha yukarıya taşınmış.
Yeni restoranın yeri, aynı zamanda mekana ruh ve emek veren çiftin, Ulrike ve Faruk Dinç’in evleri.
Yemekleri yıllar önce olduğu gibi yine Faruk Bey yapıyor.
Kabak çiçeğine sarılmış karidesleri hâlâ var, hâlâ leziz.
Ama ravioli’leri daha da leziz.
Doğrusu Datça’nın bu tek gurme restoranı yıllar içinde kendini çok geliştirmiş.
İstanbul’da bile bazen böyle bir yemek yiyemiyoruz, öyle söyleyeyim.
Bu arada çiftin hikayesi de tam filmlik.
Yıllarca Faruk Bey’i aramış aslında Ulrike.
“Benimkini” diyor, “En sonunda Almanya’da sadece 60 kişinin yaşadığı bir köyde buldum. Orada bir restoran işletiyordu.”
Bir süre sonra Faruk Bey’i Türkiye’ye gelmeye ikna etmiş Ulrike.
Yerleşecek kasaba bulmak için güneyi adım adım gezmişler.
Sonunda Datça’da karar kılmışlar.
İyi ki bu kararı almışlar.
Datça’ya artı değer kattıkları kesin.

Yazarın Tüm Yazıları