Market

En ağdalı cümleleri sıralıyoruz.

Haberin Devamı

Ağlıyoruz ya da ağlamaklı oluyoruz.
İsyan ediyoruz, “Bu nasıl bir şey?” diyoruz.
Profilleri karartıyoruz.
“Rakam”a göre üzülenlere itiraz ediyoruz.
Haklı olarak yöneticilere saydırıyoruz, sinir oluyoruz.
Eğlence içerikli işleri erteliyoruz, yas tutuyoruz.
Zamanında ertelemeyenlerden hıncımızı alıyor, bol keseden geçiriyoruz.
Vicdan en çok havada uçuşan kelime oluyor birden.
İçimiz biraz rahatlasın diye yakın çevremize şöyle cümleler atanlarımız oluyor whats app’tan:
“Canım 3 tane salavat çekip 9 kişiye devam ettirir misin? Toplu salavat başlatılmış da o yüzden. Sen de nail ol istedim.”
Ama sonra... Biliyorsunuz işte, bitiyor.
“Hayat devam ediyor”a sarılıyoruz.
Çünkü gerçekten de hayat devam ediyor.
Ve alışık olunduğu üzere bir acıyı daha geride bırakıp hep beraber biz de o markete giriyoruz.
Protestolar yüzünden Başbakan’ın da sığındığı o markete.
Bir sığınağa. Görmezden gelme sığınağına.
Görmeyeyim, duymayayım, bilmeyeyim sığınağı.
“Çok üzüldüm, kahroldum, ama onların kaderi bu” sığınağına.
“Yapacak bir şey yok” sığınağına.
“Bu ülkede insan hayatının zerre kadar önemi yok şekerim, pardon bu ürünün yenisi geldi mi?” sığınağına. O markete hep beraber giriyoruz yani.
Çok farkımız yok.
Marketten dışarı çıktığımızda da güneş güzlüklerimizi takıyoruz hemen, görmezden gelmeye devam etmek için.
O yüzden: Marketin dışında ne olup bittiğini gerçekten anlamak için sabra, vıdı vıdıya değil; analize/bilime, yani gerçeğe ihtiyaç var.
Mesela dün Radikal’de Ezgi Başaran’ın yazdığı yazı onlardan biriydi. Gerçekten aydınlandım.
Şöyle bitiriyordu yazısını Ezgi:
“Madde madde anlattım ki, meselenin trafo yangınından ya da trafonun kalitesiz malzemeden yapılmış olmasından daha büyük ve köklü olduğunu bilelim. Madenlerde kaza olur, kaderde var diyenlerin de yalan söylediğini bilelim.”

Haberin Devamı

Tarkan

Tarkan’ın salı gecesi İTÜ Stadyumu’nda verdiği konsere giden bir arkadaşım söylüyordu:
“Eğer Tarkan’ı konsere çıktığı için suçluyorlarsa, o zaman ben de suçluyum gittiğim için.”
Konsere gitmek için yola çıktığında Soma’daki faciadan haberi yokmuş. Tıpkı Tarkan’ın da faciaya dair çok az bilgiyle sahneye çıkması gibi...
Keza suçlanacaksa o zaman tüm Türkiye ekran başında dizi izlediği için suçlanmalı. (Bakınız, dün Cengiz Semercioğlu yazdı. Salı gecesi herkes ekran başındaymış, reytinglerde milim oynama olmamış.)
Ama bu tür suçlamalar da günün sonunda manasız işte.
Herkes bilir kişi, vicdan ibresi kesiliyor ya böyle günlerde, hayret etmemek mümkün değil. Asıl mesele kimin yası erken başlattığı, kimin etkinliği önce iptal ettiği değil ki...
Yüzeyde zıplamaya, o market içinde turlamaya devam ediyoruz yine.

Bir başka kriz

Haberin Devamı

Eğlence odaklı işler yapanlarda bugünlerde kriz var.
Onları da anlıyorum. Çünkü sonuçta işlerini yapıyorlar.
Ve maalesef önlerini göremiyorlar.
Kimisi umutsuz, hazirandaki işlerin dahi iptal edilebileceğini söylüyor.
Kimisi akıl fikir danışıyor, “Ne yapmalıyız?” diye.
Kafalar karışık.
Çünkü ülkede olup bitene endeksli eğlence sektörü.


Yazarın Tüm Yazıları