Eurovision’da neler oluyor

San Marinolu Serhat Hacıpaşalıoğlu sağ olsun, epeydir gündemimizden uzak olan Eurovision onun sayesinde yeniden haber oldu. Neden?

Haberin Devamı


Çünkü ikinci kez San Marino adına yarışan Serhat (soyadını müzikal kariyerinde kullanmıyor) yarın akşamki finalde yarışma hakkını elde etti.
Çünkü şarkısının içinde Türkçe olarak “Bir, iki, üç” diyor (ne kadar tatlı).
Çünkü yarı finalin ardından Serhat omzunda Türk bayrağı ile dolaştı (San Marino’yu yeni ilimiz sananlar çıkabilir mi?).
Serhat’ın şarkısı “Say Na Na Na”, benzerlerini daha önce bin kez duyduğumuz klişe Eurovision şarkılarından biri.
Eurovision şarkılarının çoğu öyle değil mi zaten?
“Dinle ve sonra ışık hızıyla unut” türünden.
Gerçi son yıllarda Eurovision’a katılan gençler bu sabun köpüğü gidişatı azıcık değiştirmeye başlamıştı.
İsrail adına geçen yıl birinciliği kazanan Netta Barzilai “Toy” adlı şarkısında kadın haklarından bahsediyordu.
Şarkıcı, “Me Too” hareketinden ilham aldığını da söylemişti.
Bu yıl da benzer bir şarkı var Eurovision’da.
Fransa adına yarışan Bilal Hassani’nin “Roi” adlı şarkısı.
Fas kökenli Bilal Hassani, gay kimliğini saklamıyor.
Fransa adına yarışması geçen aylarda ülkede polemikler yaratmış, dahası homofobik mesajlarla yıpratılmaya çalışılmıştı Hassani.
Bu nedenle şarkısı “Roi” (Kral) tüm bu zor sürece “cuk” oturan bir “Ben kendimim, beni yargılamayı bırakın” şarkısı.
Kendisinden nefret edenlere inat sahnede, “Hepimiz kral ve kraliçeleriz” diyor genç Hassani.
Ve kendisi gibi toplum tarafından ötekileştirilmiş bireylerle sahne şovu yapıyor.
Biri kilolu, diğeri işitme engelli iki dansçıyla...
Hassani’nin sarı peruklu imajı ise tabii ki kopya.
2014 yılında bu yarışmayı kazanmış Conchita Wurst ablasından.
Nitekim “Sakallı Lady” olarak hafızalara kazanmış Wurst’ten etkilendiğini gizlemiyor Hassani.
Conchita Wurst demişken...
O da artık Eurovision’un sakallı lady’si olma halinden fersah fersah uzakta.
Son çıkardığı single “Hit Me” ile hayli sertleşmiş Wurst.
İmaj olarak da Bulgar şarkıcı Azis’in eski halleriyle bizim Tarık Mengüç arası bir yerlerde...
Sonuç olarak dünyanın en uzun soluklu (1956’dan beri yapılıyormuş) ve tuhaf yarışmalarından biri Eurovision.
Bizdeki izleri hep “Bu yarışma çok politik, hakkımızı yiyorlar” tadında eziklik içerse de, aslında Eurovision Avrupalı gay’lerin yüksek ilgisi sonucu çoktandır bir gay eğlencesine dönüşmüş durumda.
Bakalım yarın akşam bu yarışmada yine neler olacak?
O zaman hadi bir iki üç: Say Na Na Na.

Haberin Devamı

Eurovision’da  neler oluyor

Haberin Devamı

Ah o garip, unutulmaz, cesur Eurovision şarkılarımız

Eurovision’a katılan Türk şarkılarıyla bağımız ise ayrı bir seviye. Bazı şarkılara yapışıp kalıyoruz.
Mesela Ajda Pekkan pek sevmese de “Petrol”.
Garip sözleriyle tam göbek atmalık, dünyadan kopmalık...
“Sevişmek bir dakika” diyen ilk Eurovision göz ağrısı Semiha Yankı ise o yıllara göre (1975) valla cesurmuş.
Benim en sevdiğim Eurovision şarkısı Çetin Alp’in “Opera”sı.
Şaka değil, sonunculuk getirdiği için yerin dibine batırılmış bu şarkı aslında çok eğlenceli.
MFÖ’nün “Diday Diday Day”ı var bir de.
Beyaz takımları ve şapkalarıyla 1985’te San Marinolu Serhat imajında yarışmaya katılmıştı şimdinin MFÖ’sü.
Güzel şarkıydı, saygıyla analım lütfen...
1986’da “Halley” adlı hayli Gaye Su Akyolvari bir şarkıyla yarışmaya katılmış Klips ve Onlar grubunda ise tanıdık bir isim var, atlamayalım:
Henüz sandalyeye ters oturup “Kapıma dayanma sakın” dememiş olan Candan Erçetin!
Ve tabii ki “Everyway That I Can”le Türk azim küpü Sertab Erener. Madonna esintili koreografisiyle unutulmazdı kendileri...
Ve son dönemden Athena’nın “For Real”ı (2004).
Bir zamanlar barlarda sıkça çalmış, gına gelmişti bu şarkıdan.
Unutmak istediğimiz Eurovision şarkıları da oldu elbet, onları da sevgiyle analım:
“Shake It Up Şekerim” (Kenan Doğulu) ve “Düm Tek Tek” (Hadise).

Yazarın Tüm Yazıları