Bir ileri bir geri: Bizim yaşam kültürü

İnsan şaşırmadan edemiyor.

Haberin Devamı

Yaşam kültürümüz sürekli geriye doğru adım atarken bir yandan da gayet güzel şeyler oluyor.
“Oh be!” diyorsun, en azından böyle bir şey de var.
Mesela koşu kültürü.
Bundan beş-altı yıl önce bu kadar çok koşan insan var mıydı? Yoktu.
Şimdi çılgın gibi koşuyor her yaştan insan.
Hatta koşu organizasyonlarına katılıyor.
Hafta sonu Caddebostan’da Nike’ın organize ettiği kadın koşusu çok güzel görünüyordu.
Aynı saatlerde ben de Marmaris’teydim ve Uzunetap adlı spor organizasyon şirketinin ilk kez düzenlediği RunmarisRun’ı gözlemledim.
Herkes o sıcakta koşuyordu, küçük çocuklar bile! Katılım hayli büyüktü.

DOLUNAYDA YÜRÜYÜŞ!

Bu arada Uzunetap’çılar meğer çok zeki ve umut verici işler yapıyorlarmış.
Mesela Kapadokya Ihlara Vadisi’nde her
ay yaptıkları Dolunay Yürüyüşü!
Öyle bir anlattılar ki bu yürüyüşü, çok özendim.
Yürüyüş esnasındaki mola durağında bir çellistin konserini dahi dinleyebiliyormuşsun.
Sonra tekrar ay ışığında yola devam...
Hem spor hem de bol keseden romantizm yani, pek hoş.

HAREKET EDEN VAZGEÇMEZ

Tatil anlayışımızın giderek çeşitlenmesi güzel.
Artık gidilecek tatilin illa sıkı bir içeriğinin olması gerekiyor. İnsanlar bunu talep etmeye başladı.
Bu da önemli bir değişim...
Keza spor da öyle. Sporu
tatilin içine katmak yeni bir şey. Bana kalırsa giderek artacak bu tür organizasyonlar.
Çünkü bir kez hareket etmenin tadına varan
bundan kolay kolay vazgeçemez...

Haberin Devamı

Sizin Marmaris’iniz hangisi?

Onun dışında Marmaris’in merkezi, bildiğiniz gibi.
Maalesef orada bir ilerleme yok.
Gece hayatı aynı.
Üç-dört yıl önce geldiğim, buranın Reina’sı kıvamındaki büyük kulüp Areena’da hâlâ çılgın gibi sis basılıyor, DJ eline mikrofonu alıp
İngilizce coşturma cümleleri söylüyor.
Bir ara gayet profesyonel drag queen’ler çıkartırdı burası. Onlar da gitmiş.
Yerine dans edemeyen dansçılar gelmiş.
İngiliz kızlar ve Türk erkekleri kombinasyonu ise neredeyse gece hayatının başrolünde.
Buranın can suyu yıllardır bu kombinasyon.
O yüzden kendini yabancı hissediyor, bir an önce kaçmak istiyorsun ortamdan...

CAPRİ’DEKİNDEN İYİ

Oteller burada da kan ağlıyor.
Mesela şehrin eski otellerinden Grand Azur’un yanındaki otel bu sezon açılmamış bile.
Herkes bunu konuşuyor, üzülüyordu.
O yüzden Marmaris’e gelmek demek civarındaki koylara demirlemek demek aslında.
En azından kaliteli, ne istediğini bilen turist öyle yapıyor.
Hisarönü’ndeki D-Maris Oteli’nde geçen yıl açılan
Il Riccio’daki turistler mesela. Belirttiğim profildeki turistler.
Il Riccio Maris demişken: Capri Adası’ndaki orijinal Il Riccio’yu da görmüş biri olarak söyleyeyim.
Bizim Il Riccio Maris’in hem plajı tartışmasız güzel hem daha romantik.
Sırf bir şeyler içmek ve iç açıcı dekorasyonunu görmek için bile ziyaret edilesi.
Bodrum’daki Il Riccio ise ayrı yazı konusu.
Bu sezon 10 odalı butik oteliyle bambaşka bir şey oldu orası...

Vedat Bey haklı

Vedat Milor, “Güneyde bir ton para dökeceğime
Güney Avrupa’ya giderim daha iyi” diye yazdı.
Konaklama, yemek ve içki fiyatlarının pahalı oluşundan yakınarak...
Dahası, onca paraya iyi ve çeşitli yemeğin/içkinin güney kıyılarımızda asla olmadığından bahsederek...
Haklı, hem de sonuna dek.
Kim itiraz edebilir ki?
Çünkü bizim turizmimiz hep şu iki kesime çalıştı bugüne dek:
Ya aşırı zengin Ruslar’a ya da parasıyla gösteriş yapmayı seven
yerli turiste...
Elbette arada bunu yapmayan gerçekten kaliteli yerler çıktı, ama hâlâ sayıları çok az.
Peki biz bir gün Güney Avrupa kafasına gelir miyiz?
En azından ortada bir yerde buluşulur mu?
Belki bu yaz turizmdeki durgunluk buna vesile olur, kim bilir?

Yazarın Tüm Yazıları