Maçlar neden iptal olmadı?

İdlib saldırısında kahraman askerlerimizin şehit olması, 7’den 70’e, batıdan doğuya, kuzeye, güneye herkesi, tüm ülkeyi yasa boğdu.

Haberin Devamı

Türkiye’nin dört bir yanından şehit cenazeleri kalkar, anne, babalar, kardeşler, evlatlar gözyaşı dökerken hiçbirimizin içinden hiçbir şey yapmak gelmedi, gelmezdi de.
Eğlence mekanları kepenkleri kapadı.
Konserlerimizi iptal ettik.
Peki ya futbol maçları?
Gol atıldığında atılan sevinç çığlıkları, hep bir ağızdan söylenen marşlar, tezahüratlar...
Önce Beşiktaşlı Umut Nayır “İşimize devam etmemiz söyleniyor, işimize devam ediyoruz ama çok sağlıklı bir ortam olduğu söylenemez şu anda oynamak için. Biz burada ölümlere üzülüyoruz ama insanın doğasında ikiyüzlülük var, riyakarlık var. Belki de bu yaptığımız ikiyüzlülük” diye dile getirdi duyduğu rahatsızlığı.
Sonra da Fenerbahçe kaptanı Emre Belözoğlu; “Hiç neşemiz yok. Benim gönlümden geçen maçların ertelenmesi ama bu kararı vermek benim elimde değil” dedi.
Ben de Umut ve Emre ile aynı duyguları paylaşanlardanım. Ortak acılarımız bu kadar derin ve tazeyken maçlar bir hafta ertelenseydi keşke.
Rahatsız olunan 12 an!
Geçtiğimiz cumartesi gecesi düzenlenen Cesar ödül töreninde sorun çıkacağı belliydi.
Çünkü geceye katılmayacağı açıklansa da tecavüzle suçlanan ünlü yönetmen Roman Polanski’nin adının bile geçecek olması olay çıkmasına yetecekti.
Hem de nasıl bir adı geçme, 1 değil 12 kez!
Polanski’nin “An Officer and a Spy” filmi 12 dalda adaylık almıştı.
Ödüller açıklandıkça ve filme ödüller verildikçe salonda kıpırdanmalar, rahatsızlıklar başladı.
Ama asıl kıyamet ‘en iyi yönetmen’ ödülünün Polanski’ye verildiği açıklandığı anda koptu.
Geçtiğimiz günlerde başka bir yönetmen tarafından taciz edildiğini açıklayarak #metoo hareketine katılan, “A Portrait of a Lady” filminden de hatırladığımız Adele Haenel salonu terk etti.
Gecenin sunucusu Florence Foresti törenin açılış konuşmasında “Bu gece sorun yaşayacağımız 12 an var” demişti ama galiba o bile bu kadarının yaşanacağını tahmin etmemişti.
Bu yıl Polanski’nin ve filminin adaylıkları nedeniyle istifalarla gündeme gelen Cesar’a bir darbe de bu şekilde törende gelmiş oldu.
Hepsi de 13 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmekle suçlanan ve Amerika tarafından resmen aranan ve ülkeye giriş yapamayan Roman Polanski yüzünden.

Asla yapmayın
Koronavirüs tüm dünyada insanların seyahat planlarını askıya aldırmış durumda.
İtalya’nın durumu malum, Pisa kulesini, Roma’yı unutmuşken sıra Fransa’ya geldi, Louvre bile kapılarını kapattı.
Yazı bulursak, havalar ısınır ve korona tehdidi ortadan kalkarsa bazı seyahat yasaklarından da ben bahsetmek istiyorum.
Tatile giderseniz şunları asla ve lütfen yapmayın;
File binmeyin
Filler son derece zeki ve duygusal hayvanlar ve ellerinde kamera her şeyi çeken turistleri taşımak istemediklerini anlamak zor değil. Geçmişte bir filin, bakıcısının onu elindeki metal sopayla dövmesinin hemen ardından üzerindeki adamı sırtından atıp ezerek öldürdüğünü de hatırlatayım. Tehlikeli de yani...
Yavru kaplan ve aslanlara fotoğraf çektirmeyin
Size zararsız gibi gelebilir ama o bebek için bu büyük bir işkence. Bu hayvanlar daha birkaç günlükken, henüz sütten bile kesilmeden annelerinden ayrılıyor ve çoğu zaman yatıştırıcı haplar verilerek bu sömürünün bir parçası oluyor. Bir yavru kaplanla selfie size Instagram’da birkaç beğeni getirebilir ama bir o kadar da eleştiri alacağınızı unutmayın. Artık insanlar hayvan hakları konusunda daha bilinçli çünkü.
Boğa güreşlerini izlemeyin
Söylemeye, eleştirmeye gerek var mı bilmiyorum ama hâlâ yapıldığına göre bu korkunç olayı izleyenler var demek ki. Barbarlıktan başka açıklaması olmayan boğa güreşleri umarım asla tatil planlarınız içine girmez.
At, eşek ve deveye binmeyin
Herhangi bir hayvanın sizi taşıma gibi bir görevi ya da misyonu olamaz. Hayvanlar kötü şartlarda insanların, arabaların yükünü çekmeye zorlanmamalı. Petra’da merdivenleri çıkmaya direnen eşeklerin nasıl dövüldüğünün videolarına ulaşmak zor değil. Yazık, günah...
Yunuslarla yüzmeyin
Yunus parkları ne yazık ki ülkemiz de dahil olmak üzere dünyanın pek çok yerine esir yunusları küçücük havuzlarda hapsederek insan eğlencesine kurban etmeye devam ediyor. Bunları bitirmenin yolu gitmemek, para kazandırmamak. Yunusların yüzlerindeki gülen ifadenin ağız yapılarından kaynaklandığını, mutlulukla alakası olmadığını artık hepimiz biliyoruz.
Balık pedikürü
Bize yabancı belki ama Amerika’da oldukça yaygın. Aç bırakılan küçük balıklar suya sokulan ayaklardaki fazla etleri yiyerek güya pedikür yapıyor!
Hem hijyenik değil hem de son derece gaddarca.

Yazarın Tüm Yazıları