Belki de aynılığa ihtiyacımız var

Renkler, ırklar, dinler, düşünceler farklı olursa nefret, kıskançlık, öfke, savaş doğar.

Haberin Devamı

Geleceğin dünyası farklılıkları giderip, kıskanılacak her şeyi ortadan kaldırdığında, müziği, dansı unutturduğunda, duyguları yok ettiğinde düzeni sağlayabilir.
Ama dünyayı güzel yapan da renkler, duygular ve farklılıklardır.
İşte bu ikilemlerin filmi diuyebiliriz “Seçilmiş”e...
Philip Noyce’un yönettiği bu roman uyarlamasında tecrübelerini genç Jones’a aktaran bilge rolünde Jeff Bridges var.
Meryl Streep ise düzeni koruyan “baş yaşlı” olarak karşımızda.
Renkleri ve farklılıkları algılamaya başladıkça mutluluğu ve acıyı aynı anda yaşayan genç Jones rolünde ise Brenton Thwaites’i izliyoruz.
Ülkemizde ve dünyada onca savaş ve karmaşanın yaşandığı şu günlerde her ne kadar sıkıcı olacaksa da farklılıkların ortadan kalktığı, renksiz bir dünyayı tercih edebiliriz belki.
Tüm bunlar üzerinde düşünmek, olan biteni değerlendirmek için doğru bir film The Giver.
Yarın vizyonda.

Haberin Devamı


Kumar, müzik, deniz

Bayramda Kıbrıs tıklım tıklım doluydu.
Nedenleri malum.
Hava ılık, deniz suyu sıcak...
Konserler derseniz, her güne 15 dakikalık mesafe arayla üç, dört sanatçı.
İstanbul’da yok böylesi.
Kumar için gelenleri saymıyorum bile, onlar hasta, pardon müdavim, odaya eşyalarını koyup, 2-3 gün uyumadan gazinoda geçirenler var.
Allah akıl fikir versin dememek elde değil.
Neyse, güzel şeyler de vardı gördüğüm.
Sabah 07.15 İstanbul Kıbrıs uçağında Sezen Aksu’ya rastladım, konsere gidiyordu.
Uçuş için sabahın köründe evden çıktığından yorgun ve uykusuzdu, durum böyle olunca en ön sırayı Sezen hanımın uzanması için boş tuttular.
Amerika’ya business class uçar gibi yatarak gitti Kıbrıs’a Sezen Aksu.


Öp çocuğum elimi!

Kıbrıs’ta Tayga da yanımdaydı.
Girne’de anne kız alışverişe gittiğimizde en sevdiğim mağazının kapısının kilitli olduğunu gördük.
Ama içerisi boş değildi.
Bir baktım Bülent Ersoy, dükkanı yarım saatliğine kapattırmış.
Beni görünce açtırdı kapıları, “kızımla alışverişteyim” dedim, “getir göreceğim, bayramlaşalım onunla da” deyince aldım Tayga’yı gittik yanına.
Bizimki bayramda el öpmeye alışık değil, bilmez öyle şeyleri.
Bülent hanım elini uzatıp, “öp çocuğum” deyince ne yapacağını şaşırdı tabii ve öpüverdi.
Tayga böylece bir ilki de yaşamış oldu.
Bülent hanım gülerek “ah zamane gençleri” diyordu.
Çok neşeliydi o gün, Nur Yerlitaş’la birlikte elleri paketlerle dolu döndüler otellerine.

Haberin Devamı


Mesut Yar şarkı söylesin

Bayramın üçüncü günü Kıbrıs Merit Park’ta Soner Olgun’u dinlemeye gittim.
Soner Olgun Patika’yı bıraktıktan sonra Kıbrıs’ı fethetmiş.
Üstelik artık elinde sazı oturarak da şarkı söylemiyor, ayakta, tüm salona hakim, basılmadık yer bırakmadan veriyor konserini.
O gece evlilik yıldönümlerini kutladıkları eşi Özlem’le de sahnedeydi...
Mesut Yar o gece Soner Olgun’u dinlemeye gelenler arasındaydı.
Bir ara sahneye çıkarak şarkı da söyledi.
Çok da iyiydi üstelik.
Bence programlarında arada şarkı söylemeli Mesut.

Yazarın Tüm Yazıları