Kuş ölür / Sen uçuşu hatırla

Beş kelime. Kuş. Ölür. Sen. Uçuşu. Hatırla.

Haberin Devamı

Füruğ Ferruhzad onları yan yana dizmiş. Ve neredeyse her şeyi anlatmış.
En son, yıllar önce Saint Antuan Kilisesi’nde Bach dinlediğimde böyle hissetmiştim.
O akşam da, anlatılabilecek her şeyi duydum gibi olmuştu. Bu şiirde de oldu.
Durdum. Kafamı kaldırıp, bir buluta bakmak istedim. İçime mürekkep gibi hüzün yayılacak sandım. Ama sevgi yayıldı içime iyi mi.
Uçuşlar benimdi. Ne güzel. Kuşun önemi yoktu. Kuş bir gün vardı, bir gün yoktu. Ama önemi yoktu işte kuşun. Kuşun uçuşundaydı her şey.
Kitaplar hep diyor ki, hayat anlardır. Anlar oldu oldu, olmadı olmadı.
Pek yaratılacak şeyler de değil.
Saatlerin, dakikaların hediyeleri gibi. Zaman akıyor, sonra bir bakıyorsun, hop bir hediye. A aaa, şu an bunu hiç beklemiyordum dediğin zamanlarda geliyor hediyeler.
Hatırlayın bak. Hesaplanmış şeyler mi unutamadıklarınız, yoksa sıradan şeyler mi? Anlatsak, ne var canım bunda diyeceğiniz.
Ama işte bir şey olmuş, unutulmaz yapmış o anı. Ruhun havalanmış.
Bir elin eline değişi. Olur olmaz bir şeye gülüş. Vapurun geç gelmesi. Dönüp edilen bir laf.
Sanki bir kutuya konulmuş, harikalar diyarı malzemeleri. Ama basit şeyler işte.
Altın değiller, parlak değiller, simli bile değiller.
Beklenmedik şeyler. Beklenmedik zamanlarda. Beklenmedik şekilde.
Hayatın harikuladeliği burada işte. Bu açılıp duran, küçücük hediye paketlerinde. Birisiyle, bisküvi gibi, ılık bir hayat anına banılıp çıkıyorsun. Bazen gözünü açıp farkına varıyorsun o rüya gibi anın.
Sonra hatıranda çalıyorsun tekrar tekrar. Uçuş onlar işte.
Uçuş, aşk.
Uçuş, uzun uzun yürüyüp kaybolduğumuz, sonra da tanımadığımız bir evin balkonunda oturup manzaraya baktığımız o gün.
Uçuş, lapa lapa kar yağarken, ettiğimiz o kahvaltı.
Uçuş, bölüp yediğimiz ekmek. Çalınca açtığın kapı.
Uçuş, yolladığın o şarkı. O şarkıdaki söz.
O sözdeki biz. Bizdeki müzik. Ne müziği musikiyiz biz. Uçuş nihavend.
Bir keresinde kaliteli zamanın saçmalığı üzerine bir yazı okuyup, hemen ikna oluşum da bundandı.
Diyordu ki, yahu senin kaliteli dediğin zaman, sen dedin diye kaliteli olur mu? İnsanlar en derin dertlerini, en beklenmedik anlarda söylemezler mi? Sıkılınca olmayacak şeylere cesaretlenmezler mi? Zaman geçirdikçe açılanlarımız çok değil midir?
Siz bırakın diyordu bu kaliteli zaman safsatasını. Mümkün olduğunca kalitesiz zaman geçirin ki, o sihirli anlarınızı yakalayabilin.
Bu şiiri okuyunca anladım.
Kuşu boşuna arıyoruz. Uçuşu kaybetmeyelim.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları