Geri geri dans etmenin dayanılmaz hafifliği

İşte ben bu işi yapmayı bunun için seviyorum.

Haberin Devamı

Güzel bir eylül sabahı saat 6’da, Belgrad Ormanı’nda, deliler gibi şarkı söyleyerek geri geri dans etmeye başladığım için.
Yakında çıkacak şarkım “Vah ki Ne Vah”ın klibi için, 20 gündür geri geri dans etmeyi öğreniyorum.
Bütün şarkı boyunca hiç durmayan geri geri bir dans koreografisi hazırladık Can Tunalı’yla.
İlk gün bana dedi ki; “Geri geri yürümek bile kolay değil, bu dansı aklında tutabilmenin tek yolu, bunun senin dansın olması.Sana adımlarını sayacağın ve senin üzerinde eğreti duracak bir koreografi yazmak istemiyorum. Şöyle yapalım. Sen bu şarkına nasıl dans etmek istiyorsan, o cümle bedeninde nasıl bir harekete sebep oluyorsa onu yap, oradan başlayalım bu koreografiyi örmeye!”
Hayatımda duyduğum en iyi fikirlerden biriydi. Çok isterdim dansçı olmayı ama değilim. Fakat herkesin bir dansı varmış, şanslıyım.
Başladım. Bazen geri geri seksek yapasım geldi, bazen karnıma yumruk yiyesim.
Bazen Çin’deki Alice gibi geri geri minik adımlarla havaya daireler çizesim oldu, bazen yerlere bayılasım...
İlk defa bir şarkımı hareketle, dansla yeniden yazdım. 
İlk günlerde en zoru, kondisyondu. Hiç durmadan yumuşak bir çimde geri geri hop zıp, yat kalk 3.5 dakika dans edince nefes nefese kalıyordum. Bu böyle olmayacak dedim.
Her gün bu dansı en az 10 kere yapmam gerekiyordu. Her ne kadar spor yapıyor da olsam, geri geri hareket etmek bedene tuhaf geldi, aklıma gelmeyecek yerlerim tutuldu. İki gün Aspirin C içip uyuduğum oldu.
Sonra tam klibi çekecektik ki, “O gün çok yağmur geliyor” dediler. Bir an için yağmurda çekmeyi düşündük ama yere yat kalk, saçın başın kostümün mahvolacağını düşündük.
Yönetmenimiz Can Pehlivanlı “Klibi bayram sonrasına erteleyelim” dedi. Dedim; “Ben bu dansı unuturum.”
“Her gün yapacaksın” dediler. Dedim; “Ben Bodrum’a gidiyorum, nerede bulayım geri geri 4 dakika dans edecek yeri?”
İşte insan isteyince buluyor. Her akşamüstü, arkama bakmadan ve kimse olmadan geri geri dans edecek bir yer buldum kendime.
Tek başına oynayan çocuklar gibi, dansımı unutmadım.
Hatta unutmamak için dansımı hikayelendirdim. Neden sonra ne geliyor unutmamak için, küçük bir şiir yazmak durumunda kaldım. Mesela şöyle cümleler var içinde:
“Üzerimde yürüyen böcek yeni resmime kondu... Sonra mideme bir sancı girdi, geçsin diye zıpladım... Oradan seksek oynayarak kaçtım, göğsümü tutarak kaçtım, goril gibi kükredim...
Girdaba girmiştim. Takip eden var mı diye baktım. Tüh be yoktu. Olsaydı caz yapar eğlenirdik... Biraz kafamı dağıtmak için çiçek topladım...
Karnımdan bir laf çıkardım, ağzımda çiçek gibi açtı.”
Sonra eylülün 8’i oldu hemen. Gelmez dediğin gün, hemen kapını çalıyor.
O sabah, ilk take’de dansı hiç takılmadan su gibi yaptım ve klip bitti aslında. (Karınca gibi çalışmanın faydası.)
Ama yine de dağa, taşa, göle, ormanın derinliklerine gittik. Arkadaşına, sarhoş eve döner gibi yaslanmış o uzun boylu ağaç bile şaştı halime. “Sarhoş muyum yoksa bu kadın gerçekten çıplak ayakla geri geri dans mı ediyor eteklerimde?” der gibi baktı tepeden yüzüme. 
Hayatın güzel yanı, kendini şaşırtmak ve aklının ucundan geçmemiş şeylere kalkışmak değilse ne peki?
Dilerim seversiniz, geri geri dans eden Nil’i.

Yazarın Tüm Yazıları