“Vasat Tutkusu”nun, “Kahredici Açmaz”ı...

ARALIK 2013’te, bu köşede “Festivaller Kenti İzmir özlemiyle...” diye bir başlık atmıştım.

Haberin Devamı

Devamında, “Artık EXPO üstüne ‘zihinsel geviş getirme’nin anlamı yok” demiştim. “...Beceriksizliğimizden kaynaklanan bu kayıp, bitmek bilmeyen ‘kent kimliği’ arayışımıza da bir ışık tutar belki” diye eklemiş ve “İzmir’in bir ‘Festivaller Kenti’ne dönüşmesi fikrini tartışmaya açmak istiyorum...” demiştim; ilk kez ! (O günlerde, bu heyecanımı alaya alanlar bile olmuştu...)

 

O tarihten bu yana, bu fikri defalarca kaşıdım, dillendirdim; “Aklımdan ve gönlümden geçen özetle şudur” diyerek:   “Yaratıcı’nın pek çok şeyi esirgemediği bu topraklarda, İzmir’i uluslararası ölçekte bir sanat kenti haline getirmek...” Bacasız, sakin, dingin, kavgasız, gürültüsüz-patırtısız, huzurlu... Estetik ve incelik üstünde yükselen bir kent yaşamı. Ülkede rağbet gören ve (spor dahil) giderek hırçınlaşan düzeysiz rekabetlerden uzak... Sadece müzik ve sahne sanatlarında, uluslararası bir arena. 12 ay boyunca sanatçıların, toplulukların biri gelip, biri gidiyor. Dev orkestralar... Caz’ın efsaneleri, opera ve balenin şaheserleri, rock performansları, ud bienalleri, kanun buluşmaları, ney sohbetleri, bağlama ustaları. Kuartetler, oda orkestraları, virtüözler, bar tiyatroları, klâsikler, deneysel ve aykırı çalışmalar... Adını İzmir’den ve İzmirli sponsorlardan alan, desteklenmiş genç yetenekler... Kongreler, sempozyumlar...

 

Haberin Devamı

Geçen gün, Fuar’ın kapısında, Rahmetli Başkan’ın “İzmir Fuarlar ve Kongreler Kenti Olacaktır...” sözünün hemen yanı başında, “FESTİVALLER KENTİ İZMİR” başlığını “ilân panoları”nda görünce, heyecanlandığımı itiraf etmeliyim.  Fotoğrafının çekmek için yanına yaklaştığımda ise, karşıma (ciklet manisi gibi) bir “retorik” çıktı: “ÇİÇEK gibi güzel, ENGİNAR gibi lezzetli, GENÇLİK gibi dinamik, MÜZİK gibi huzurlu, ÇOCUKLAR gibi eğlenceli... FESTİVALLERDE BULUŞALIM...”Demek ki, “Festivaller Kenti”nden, ancak bunu anlıyoruz; “Seni beni, bizim oğlan...” yani.

“Vasat Tutkusu”nun, “Kahredici Açmaz”ı...

 

Haberin Devamı

Derken, DHA’nın haber metni düştü medyaya. “...İzmir'de Büyükşehir Belediyesi'nin desteğiyle düzenlenen ulusal ve uluslararası festivaller, dikkatleri kente çekiyor. Boyoz, enginar ve çiçek gibi yerel ve kültürel simgelerin ön plana çıktığı festivallerin yanı sıra gençlere yönelik etkinlikler sayesinde İzmir, bahar aylarından yaza keyifli bir geçiş yapmaya hazırlanıyor... / ...İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği birbirinden renkli festivallerle bahar ayları dolu dolu yaşanacak. Büyükşehir Belediyesi'nin 'yerelde kalkınma' hedefi doğrultusunda özellikle kırsaldaki ilçelerin simge ürünlerinin ön plana çıkarıldığı festivaller, son yıllarda büyük ilgi görüyor; şenlikler coşkuyla kutlanıyor... /...İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle büyüyen ve ülke çapında ilgi yaratan festivallerden bazıları şöyle: DANSA ÇAĞRI, BOYOZ FESTİVALİ, ENGİNAR FESTİVALİ,  BAYINDIR ÇİÇEK FESTİVALİ,  HIDIRELLEZ'DE GÜNDOĞDU BULUŞMASI, GENÇLERE ERKEN BAYRAM, GİRİT'TEN TİRE'YE UZANAN FESTİVAL...”

 

Haberin Devamı

Değerli okuyucular, işte (başta sosyal demokratların, sonra muhafazakârların...) “vasata olan tutkusu, böyle kahredici bir açmazdır...” Ve bu ülkede, başımıza da ne geldiyse bundan gelmiştir !  2015’te, “…Fuar İzmir’in açılışına davet edilen (Vikipedi’nin tarifiyle şarkıcı-şarkı yazarı’nın…) adını yazdığınızda 791 bin sonuç buluyorsunuz. Bu rakam Viyana Filarmoni Orkestrası için 1 milyon 290 bin. New York Filarmoni Orkestrası için 2 milyon 390 bin. Academy of St Martin in the Fields için 4 milyon 500 bin. Londra Filarmoni Orkestrası için 7 milyon 340 bin. Berlin Filarmoni Orkestrası için 8 milyon 840 bin… Böylesine biricik ve görkemli bir uluslararası kompleksin açılışını, ‘Bornova Küçükpark ölçeğinde kalıp ucuz ve küçük düşünmenin dayanılmaz hafifliği’ içinde yapmanız yüzünden, ‘Fair İzmir’ yazdığınızda ise ancak 129 bin sonuç geliyor ekranınıza…” diye dürtmüştüm. Geçen Aralık ayında ise,  Büyükşehir Belediyesi’nin 150. Yılı için ironik bir teklif yazısı yazmışım; “…Bundan 3 yıl önce dünyadaki yaşayan en ünlü 5 besteciye teklif götürülerek sonunda el sıkışılan bir ‘Usta’ya, siparişle yazdırılmış ‘İzmir Oratoryosu’nun dünya prömiyeri yapılacak…” yollu sataşmıştım...

 

Haberin Devamı

“Dürtme ve sataşma”nın sonuç vermediğini görüyorum !  Şimdi alay etme sırası bana geldiyse de, bu hakkımı kullanmayacağım. Kentimizin bu “ufuk sahibi insanları”na, Orhan Seyfi’nin dizeleriyle, bir gülümseme göndereceğim sadece:  Her akşam muhakkak tesadüfümüz / Yolumun üstünde yine sen varsın / Nedir bu durmadan gülümseyen yüz ? / Vefâsız galiba çok bahtiyarsın ? / Uzaktan gülersin gülümserim ben / Bakışır geçeriz bir şey demeden / Bilmem ki bu garip garip gülümsemeden ben ne kastederim, sen ne anlarsın ?

Yazarın Tüm Yazıları