Utancımız ne âlemde?

SANAT üstüne yazdığım yazılara, “Memleket harbe girmiş, şimdi sırası mı?” diyenler olduğunu biliyorum.

Haberin Devamı


Ben de onlara, atalarımın “Kırım’dan, Abhazya’dan getirdiği sert rüzgâra rağmen”,
Ve sanki içime bir “Molokan” ruhu kaçmış gibi, “savaş karşıtı olmaktan utanç duymadığımı” söylüyorum.
Hızımı alamıyorum, karşılık olarak, onları, “sanattan uzak düşme halinin”, “bir utanç vesilesi” sayılıp sayılamayacağını sorgulamaya davet ediyorum.
Yetmiyor, yazar bir dostun, “Unutmayalım, Marx, ‘utancın devrimci bir duygu olduğu’nu söyler... ‘Toplum utancını yitirdiğinde sürüleşir’.
Sanat yapamaz, yaratamaz!” çıkarımını ekliyorum.
“Utancımız ne âlemde?” diye soruyor ve bu “soru işareti” ile öyküye ara veriyorum.
Öyle olmuyor tabii...
Murat Tuncay Hoca’mızın, “Soru İşaretine Güzelleme”si, elbette peşlerini bırakmıyor böylelerinin; “...Noktanın üstündeki çengel / Öyle kedi sever ev kızlarına benzemez. Öyle hanım hanımcık / Ve mazbut !... / Nerdeee?

Haberin Devamı

Noktanın üstündeki çengel / Kızışmış bir oryantaldir
Cilveli... Kıpır kıpır. / Kışkırtıcı ve kıvrak...

Üstünde tüten çengel / Huzurunu bozar noktanın
Dinden, imandan eder /Geleneğe, göreneğe düşman
Durmaz oturmaz, / Muzır!

Noktanın üstündeki çengel / Bir öfkeli filizdir
Bir uygar kavganın kıyısında / Güneşe uzanmış,
Özü, biçiminden güzel...

Bilmediğini bilmeyen / Sormayı bilmez aslında / İnsanı insan eden merakıdır
Noktanın üstündeki çengel,
Merakın markası, / Düşüncenin çilingiridir.
Ve düşünce denen emek
Sorulara yanıtların sevişmesidir...

Noktanın üstündeki Çengel
Namı diğer soru işareti,

İşaretlerin keloğlanı / Anladıkça seviyorum hınzırlığını
Ve korkuyorum / Ya bir dogmanın küçük kızına sevdalanıp / Kayıplara karışırsan?...”

Demem o ki, “sanattan ve sanat konuşmaktan korkmayınız; soru işaretinin, dogmayla olan izdivacıdır, asıl korkulması gereken... Savaştan ve savaş konuşmaktan korkunuz! Ve bir şeyle savaşılacaksa eğer; asıl savaş açılası gaflet, işte bu birliktelikten doğandır... Asıl, toplumun, utancını yitirerek sürüleşmesinden korkunuz...”
“Korkma ve korkmama” konusunda, daha da meraklı okuyucular için, Azerbaycanlı şair, Mirza Aliekber Tahirzâde Sabir’in (1862-1911),
bir Azeri türküsü olarak da söylenegelen ve
“Pây-ı piyade (yürüyerek) düşürem yollara /
Hâr-ı mugıylan (dev dikenler) görürem gorhmuram...”
diye başlayan şiirine de bir göz atıvermelerini önerip, bitirelim.

Yazarın Tüm Yazıları