Sıkıysa “bir tur atsana” tehdidi…

Ağustos 2011’de, (o zaman Bornova Belediye Başkanı olan) Kâmil Okyay Sındır Hocamıza,bir “açık mektup” yazmıştım; “bu köşe”den…

Haberin Devamı

 

Mahalleli kimliğimle, kendisini küçük bir gezintiye davet etmiştim: “...Şehir içi yollarımızın zemin kaplaması içler acısı; ‘18 delikli golf sahası’ gibi. ‘En düzgün yerler, ancak selülitli bir bacak kadar’. EVKA 3’ten başlasak; şöyle yarım saat, bilemedin kırkbeş dakika, başbaşa bir Bornova turu yapsak…  Ama otomobille değil, yürüyerek de değil... Benim ‘sepetli Vespa’yla dolaşsak.  Başımızda kasklarımız; (ahaliye de örnek olsak) ben selede, Sayın Başkan sepette; ‘mecburen yere benden daha yakın...’  ‘Kasislere ve çukurlara, yamalara ve eklentilere, mazgallara ve oyuklara’ düşmemek için, azami gayreti sarf edeceğim; söz !

 

…Amacım, sadece benzersiz bir gözlem fırsatı sunmak. Hiçbir yerel yöneticiye nasip olmamıştır böylesi... Başı şeylerin sözcüklerle anlatılması her zaman pek mümkün olamıyor. Düşündüm taşındım, derdimizi iyi tarif etmek için, bundan daha sevimli bir yol bulamadım. Bilmiyorum, (inşallah yoktur) Sayın Başkan’ın böbrek taşı sıkıntısı filân var mı? Şayet varsa, gezintimiz o illete de ilaç gibi gelecektir…

 

Haberin Devamı

…Sayın Başkan, gelin kırmayın beni. Ucundan kıyısından bir hukukumuz var sayılır. Size olan sevgimi de, dostluk hislerimi de bilirsiniz. Günü ve saati siz belirleyin; ben uyarım. Yanıtınızı bekliyorum. Baki selam ve saygılarımla...” demiştim.

 

Biz, İzmir’de, “-seçilmişler-in geri-bildirimleri”ne alışık değildik.  Yaygın tavır, “çıt çıkmaması ve küsülmesi”ydi.  Ama; bu yazıdan sonra böyle olmamıştı. Sayın Sındır ve ekibinden aynı gün içinde bir davet almıştım. “Bir tur atalım” isteğimi yanıtsız bırakmamışlardı. Hemen ertesi sabah ziyaret etmiştim kendilerini. Enine boyuna çekiştirmiştik yazdıklarımı. Eleştiriye, değerlendirmeye, katkıya, görüş alışverişine ve birlikte fayda yaratmaya açık bir yerel yöneticinin konuğu olmuştum. En azından “sanal bir tur” atmayı başarmıştık. O zaman öğrenmiştim; ilçe belediyelerinin “otobüs güzergâhı olan caddelere, elini bile süremediği”ni. Sepetli motor kısmında ise, ufak tefek bir motorcu olarak, teklifimin çok güven uyandırmadığını hissetmiştim. Sayın Başkan’ın (çok şükür) böbrek taşı olmadığını da öğrenince, yürümeye karar vermiştik. Gülmecenin tadını çıkarmış olmak yanımıza kâr kalmıştı.

 

Haberin Devamı

Aradan 5 seneden fazla geçmiş… İzmir yollarının “zemin ve kaplama kalitesi”nde, “motosiklet üstünden hissedilir” bir gelişme yok ! “Bir tur atalım” dâvetinin vakti gelmiş de geçiyor bile. Ama Olgun Başkan da, aynı yanıtları verecekse eğer, acaba Aziz Başkan’ı mı “sepete  buyur etsem”? Çıplak gözle ve yere yakın bir noktadan görünenleri, kiminle paylaşsam ?

 

Biz çocukken,

bisikleti olanlara “teklif, ısrar ve hattâ yalvarmak…” pek sıradan bir ritüeldi:

“bi tur versene yaaa… N’oooolur…”

 

Yetişkin hallerimizde başımıza gelene bak.

Bu ritüel, İzmir’de motora binenler için,

açık bir “gövde gösterisi, meydan okuma ve hattâ tehdit”e dönüşmüş durumda;

“(sıkıysa) bi tur atsana… Kaçma, nereye gidiyorsun ?”

 

Yazarın Tüm Yazıları