“Şikâyet edin” dediniz, ben de ediyorum

8 Aralık Salı sabahı... Saat 07:45 sularında cep telefonum çaldı.

Haberin Devamı

 

Hattın ucunda, gece oteline bıraktığım yakın bir arkadaşım, “Acil’deyim” dedi; “Ege Üniversitesi’nde...”
Hemen fırladım. 15 dakika sonra yanındaydım.
Acil Servis’in “Triyaj” denilen, “...tedavi ve bakım gereksinimleri karşılanırken, sağlık kurumlarındaki kaynakların doğru yerde ve doğru zamanda kullanılmasını sağlayan bir sınıflandırma sisteminin kullanıldığı, bir başka deyişle, hasta ya da yaralının, o anki durumlarının ciddiyetine göre sınıflandırılıp, tedavi, bakım ve tahliye (taburcu) hususunda önceliklerini belirleme ve sıraya koyma sürecinin işlediği bölümü”nde bankta (ve dirseklerinden aşağısını kullanamaz vaziyette) otururken buldum arkadaşımı, aynı zamanda yardım bekleyen gözlerle etrafına bakarken.
Diğer hastalar da pek farklı durumda değildi. Başladık birlikte beklemeye...
“Ne dediler?” diye sordum, “Sabah 06:00 sularında geldim. Kan aldılar sadece. Pıhtı atmış olabilir...” dediler diye yanıtladı.
Bu arada ambulanslar geliyor gidiyordu. Kendi ayağıyla gelen hastalar da gelmeye devam ediyordu. Arada bir hastalardan ya da yakınlarından biri, bankonun arkasındaki (intern) olduğunu tahmin ettiğim sağlık görevlilerinin (belki hekim, hemşire ve/ya acil tıp teknisyeni bilemiyorum) yanına gidiyor ve görevli “Bekleyeceksiniz, sıra var, içeride yer yok” deyince yerine oturuyordu.
Bazen konuşmalar sertleşiyor ve yanıtlar şöyle şekil değiştiriyordu:
“Nereye isterseniz şikâyet edin. Hattâ mutlaka şikâyet edin. Gazeteler, televizyonlar gelsin görsünler, çeksinler bu halimizi. Belki o zaman düzelir. Siz de kurtulursunuz, biz de...”
Saatime baktım, 09:30 olmuştu...
“Ben de sıramı savayım bari” diye kalktım yerimden.
Bankoya yaklaştım. Aynı soru ve aynı yanıtlar...
Bir fazlasıyla, “İsterseniz resmimi çekin, ismimi de alın” dedi, erkeklerden biri.
Hanım olan, “Burası benim üstüme tapulu değil, ne isteseniz yapın” diye ekledi.
“Ben şikâyet etmekten filân bahsetmedim. Sadece, tahminen daha ne kadar bekleyebileceğimizi sormuştum” diye açıklamaya çalıştım sorumu.
“Belli olmaz. Bilmiyorum, saat 11:00’i bulabilir” yanıtı resmi iyice berrak hale getirdi.
“İstediğinizden daha iyisini yapmaya çalışacağım” diyerek döndüm yerime.
Arkadaşımı aldım ve bir başka hastahaneye gittik.
Bütün günümüz nöroloji kliniğindeki gözlem, tahlil, test ve muayenelerle geçti.
Perşembe günü havalimanına götürdüm kendisini, ayrıntılı tetkik ve tedavisi Ankara’da devam ediyor. Bırakın acil servis uzmanlığını, hekim dahi olmadığım için, hastamızın durumunun “5 seviyeli triyaj skalası”nın neresine rastladığını elbette bilemiyorum. Ama, “Bir acil servis, nörolojik sıkıntılarla müracaat eden bir hastayı 06:00 ile 11:00 saatleri arasında yani 5 (yazıyla beş) saatte ‘triyaj’dan içeriye alamıyorsa birilerinin bu işe el atması gerektiğini” anlayacak kadar kafam çalışıyor. Birileri, her kim ise onlar?
Ben “isteyenlerin yalancısıyım”, istediler, yazdım!

Yazarın Tüm Yazıları