Seyyan Hanım ve “EXPO Ege…”

 Albümün iç kapağında şöyle diyor: (Kelimesine ve hattâ yqzım hatalarına bile dokunmadan…)

Haberin Devamı

“…Sahibinin Sesi 7 numaralı kataloğunda, Seyyan Hanım’ın özgeçmişi şöyle verilmiştir:  Değerli muganniyelerimizden Bayan Seyyan, 1913 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Pek küçük çağında, sesinin fevkalâde güzelliği ve musikîye olan merakı dolayısıyla, orta tahsilini bitirdikten sonra İstanbul Konservatuvarına giderek Mösyö Talariko’dan ders almaya başlamıştır. Az zamanda büyük bir kabiliyet gösteren Bayan Seyyan, Türk Ocağı konserlerine iştirak etmiş ve büyük muvaffakiyetler kazanmıştır… Sesinde billuri bir ahenk çağlar, dinleyenleri zevkin ufuklarına çıkarır…”

 

Albümün bir başka sayfasından devam ediyoruz: “…1931-32 yıllarında, 78 devirli taş plâğa bir tango kayıt edilmiş; adı, ‘Mazi…’ 1920’li yılların başında onsekiz, ondokuz yaşlarında bir genç olan Necip Celâl (Andel) bestelemiş bu tangoyu. İlk Türk tangosu olmuş; bu ‘Mazi kalbimde bir yaradır’ diye başlayan tango…”

 

Haberin Devamı

Bu paragrafta verilen bilgi, bir başka sayfada, şöyle bir açıklamayla zenginleştirilmiş: “…Mazi, ilk Türk tangosu kabul edilirse de, burada bir noktayı aydınlatmak gerekmektedir.

Muhlis Sabahattin Bey’in, ‘Tango Türk’ adıyla, Sahibinin Sesi firmasından yayınlanmış sözsüz bir tangosu vardır ve firmanın 1928 yılı kataloğunda AX 467 numara ile kayıtlıdır. Bu durumda ‘Mazi’yi, ‘sözlü ilk Türk tangosu’ olarak anmak daha doğru olacaktır…”

 

Sevgili Sipahi’nin son yazısında, EXPO ile ilgili gelişmeleri okuyunca;  hele işin, “İzmir’den Ege ölçeğine taşındığı”nı öğrenince, “üçüncü izdivaç teşebbüsümüz”ün, bir müziği olmalı diye düştü aklıma. Seyyan Hanım’ın hicranlı sesi yankılandı birden kulaklarımda… Ve “bu ilk Türk EXPO’suna, olsa olsa ilk Türk Tangosu yakışır” dedi “içimden bir ses. Tabii, Antalya’daki EXPO alanını düşününce, cümleyi de, “İlk sözlü Türk EXPO’su” olarak düzeltmek gerekti.

 

“Mazi”nin sözlerini yazan Necdet Rüştü Efe Üstâdımız, “Ege EXPO”su için bu sözleri güncelleseydi ve “İzmir’in ağzından” yazılsaydı bu satırlar; acaba ortaya nasıl bir şey çıkardı diye fikredince,  bakın ne kaldı yazının sonunda elimizde ?

 

“…EXPO kalbimde bir yaradır,

Âti mâziden de karadır.

Beni iki sefer ağlatan,

İşte bu hazin hâtıradır…

 

“EXPO istediydim eskiden,

Hep yedekte unuttu beni.

Çok gördüler İzmir’e ama,

Ege deyip uyuttu beni…

 

Vermedimse de hiç hakkını,

Geçmedim ki ben bu emelden.

Daha hazin oldu böylesi,

EXPO’yu da aldılar elden…

 

Başkasına yâr oldu,

Eller bahtiyâr oldu.

EXPO diye geçti bu ömrüm,

Birkaç nesil ihtiyâr oldu…”

Yazarın Tüm Yazıları