Ne demek istiyorsun?

Haberin Devamı

SON yazının son satırında, “-İzmir’in kavakları mı, üniversiteleri mi?- diye sorarsanız, son tahlilde araştırmalar, hâlâ –kavakları- diyor” şeklinde dokundurunca hayli geri bildirim aldım.

Pek kızgın bir tonda, “Bu bile fazla. Gecekondu üniversiteleri ile bu bile iyi” diye yüklenenler de var; “...Hocam tam bir araştırma yazısı olmuş. Kavaklarla bir yere varılamayacağına göre, illaki bilim ve teknik diyorum” diye nesnel yaklaşanlar da...

“...Dikkat çektiğiniz üniversitelerimizdeki durum için teşekkürler. Ayrıca akademisyenlerimiz rahat kadro telaşından ziyade, (çoğu ileri dünya ülkesindeki gibi)
-bilimsel katkı / yayın- zorunluluğu ile kontratlı bir çalışma haline gelirlerse bilime katkının artacağı düşüncesindeyim” diye yol gösterenler de olmuş, “...Ah hocam, tam da son lise son” cümlesiyle iç geçirenler de...

Haberin Devamı

“Toz kondurmayan tarikatı”na mensup bazı okuyucularımız ise beklendiği üzere ve gülümsemeyen bir sitemle sormuşlar: “Ne demek istiyorsun?”

Eğrisiyle doğrusuyla, virgülüne dokunmadan, sıralama sonuçlarını köşeme taşıdım.
Medyanın, futbol maçının sadece “ekrana sığan” kısmını yazdığını ekledim.
“Büyük resmi görmek için sahaya çıkmak” isteyenlere de bir link armağan ettim.
Ne övgü, ne de yergi sokuşturdum satır aralarına...
Buna rağmen, “İzmir ile ilgili olarak olumsuz hiçbir şeyin konuşulmasını tahammül edemeyenler”, bu bayatlamış ve “Ben herkesten çok İzmirliyim” rengindeki “hasım dili”yle sormuşlar:
“Ne demek istiyorsun?”

Şunu demek istiyorum: Kendimizi kandırmayalım!
“Üniversiteler Şehri” demekle üniversite şehri olunmuyor.
Tıpkı, “Fuarlar Şehri” demekle fuar şehri olunamadığı gibi!
Keşke, İzmir’de 10 üniversite yerine 1 üniversite olsa da biz o üniversitenin varlığını hissetsek. Kentin hayatına dokunsa, hayatını değiştirse, dahası kent onunla nefes alıp verse...
Özetle, “İzmir’in kavakları mı, üniversiteleri mi?” demek, “Hangisi (hâlâ) daha meşhur” diye sorup, bu soruya yanıt aramaktır.
İşte asıl üzerinde düşünülmesi gereken budur!

Bu arada, Costas Ferris’in “Rembetiko” filmini hatırlatanlar da olmuş, (Manisalı yaşlı udî’nin sözleriyle) “türkünün -İzmir değil de, Ödemiş türküsü olduğu-nu yazmayacak mısınız?” diye soranlar da...
Bildiklerimizi paylaşalım o halde: Bazı kayıtlardaki, “Meşhur türkü, Çakıcı için değil, Kamalı Mustafa Efe’nin Ödemiş – Birgi’de, Çakıcı’nın Baş Kızanı Hacı Mustafa tarafından sabah namazına giderken pusuya düşürülerek öldürülmesinden sonra yakılmıştır” iddiasını görmezden gelmek de, üçüncü kıtasında, “Aradılar buldular / Birgi içinde vurdular / Kamalı da Zeybek Efemi, yâr fidan boylum / namazında vurdular” diye seslenilmesini tesadüf saymak da mümkün değildir. Nitekim Bedia Akartürk türküye, hep “Ödemiş Kavakları” diye başlar.

Haberin Devamı

Ayrıca, 1913’te derlenip 1915’te Berlin’de bastırılan, Ord. Prof. Enno Littmann’ın “Tschakydschy - Çakıcı” kitabında, Bozdağlı İbrahim Çavuş’tan dinlediği, (Birginin kavakları / Dökülür yaprakları / Çakıcı Mehmet’i sorarsan / Ürkütür konakları diye başlayan) “Birgi’nin Kavakları” türküsünden söz edilir. Bu bilgi, Behiç Galip Yavuz’un, 2014’te 2. Baskısı yapılan “Çakıcı” kitabında da yinelenir.

Bitirirken, meselenin tadını çıkartmak isteyenler için yine bir link paylaşalım. (https://www.youtube.com/watch?v=ESqMeaDSXnM)
Sonra da diyelim ki, türküler çoğu zaman, “öyküleri gölgeli olduğu için” sevilir zaten; yakıştırmalarla yaşar gider.
Türküler, söylenceler, bilinmeyenler, atfedilenlerle yelpazelenip, hissedilenlerle iz bırakmıştır.
Ama kentler, “yakıştırmalarla, -çekirdeksiz üzüm misali- sadece hissedilenlerle” büyümez; büyüyemez. “Ne demek istiyorsun?” diye sormuştunuz; bir daha söyleyelim:
“Kavaklar”ın bile İzmir’in olup olmadığı tartışmalıdır ama, İzmir’in “Üniversite Şehri olmadığı” sabittir!

Yazarın Tüm Yazıları