“Dilekçe hakkı”mı, bu köşeden kullanıyorum...

Okuyacağınız yazıyı,  cuma günü yayınlanan, “Kültür mü, turizm mi, tanıtım mı ?” başlıklı yazımı, “Ankara – Gazi (Paşa) İstasyonu” arasındaki (sahaflık) bir banliyö tren biletinin fotoğrafıyla birlikte yorumlayan değerli okurumun verdiği, güçlü ilhâmın tesiriyle kaleme alıyorum. Bu esinlenme, beni önce birkaç yıl öncesine götürüyor.

Haberin Devamı

 

 

Şubat 2016’da, “...İlk bakışta, “Osmanlı’nın Haydarpaşa”sını, “Cumhuriyet’in Ankara Garı”na karşı zannedebilirsiniz. Oysa, iki garın da sürüklenmek istedikleri kader ve son, her şeyi açıklıyor.... / ...Hikâyenin başlarına, yıllar öncesine dönelim... Her şey “andezit taşı”yla yapılmış bir şaheseri, “abdesthane mermeri” ile restore ederek başladı. Ankara Garı’ndaki pirinç ve ahşabı, alüminyum ve pleksiglasa çevirmekle baş verdi bu hoyratlık. Zaten eleştirdiğimiz, bu özensizliktir...” diye attığım feryâda da benzer yanıtlar almıştım çünkü...

 

Ardından, çok daha eski yıllarda yazdığım yazılara uzanıyorum... (Y. Mimar G. Lâle Sobutay’ın Demiryolu Dergisi’nde  Haziran 1997’de yayınlanan “Garlarımız” başlıklı makalesinden -de- öğreniyoruz ki...) “...Ankara ‘Gazi’ İstasyon binası mimar Ahmet Burhanettin (TAMCI) tarafından tasarlanmıştır. 01 Şubat 1926 tarihinde hizmete giren istasyon Birinci Ulusal Mimarlık döneminin anıtsal nitelikli ilk gar binalarındandır... / ...Yapıda, eski Osmanlı dinsel dekoratif öğelerinin cephelerde kullanılması ve planın batı şemalarına uygun olması dikkat çeker. Yapıdaki çiniler Kütahya’dan getirilmiştir. Klasik Osmanlı Mimarisinden gelen sivri kemerler, 16 yy. çini ve seramiklerinde görülen motifler, Türk evlerindeki gibi ahşaptan nakışlı olan geniş saçaklar, Osmanlı Sanatından gelen mimarı bezeme öğeleri yapıya ayrı bir görünüm verir...”

 

Haberin Devamı

Mustafa Kemal’in açılışına katıldığı ve Atatürk Orman Çiftliğinin arazisinde yer alması sebebiyle sayısız tarihi olaya da tanıklık eden, Gazi’nin, konuklarını karşılamayı ve uğurlamayı sevdiği; Başkent’in, “bu en güzel ve en anlamlı tren istasyonu”, 2000’li yılların başında trenler ve yolcularından kopartıldı... Lokanta olarak 3.şahıslara kiralandı. Önce “Karadeniz Yavuz Lokantası” oldu...  Bugün, “Mehmetzâde Köftecisi”.  Adı, mimarî stili ve daha fazlası güme gitmiş halde gölgede duruyor... “Gazi İstasyonu”nun geçmişini ve önemini “taşıyan” ne bir yazı var orada, ne de anılara ilişkin bir köşe... Yukarıda bahsettiğim bilette ne yaşıyorsa, hepsi o !

 

Haberin Devamı

“Gazi İstasyonu”nun başına gelenleri, dünyanın bir ucundan başka bir örnekle karşılaştıralım. Yer; Ballater Kasabası – İskoçya...  “Eski Kraliyet İstasyonu - Old Royal Station” , 1866 yılında yapılmış. 100 yıl boyunca kraliyet ailesi gelip-gitmiş. Bugün müze olarak kullanılıyor. Bu küçük istasyona gelen ziyaretçiler, istasyonun faal olduğu günleri yeniden yaşıyorlar. Bir platformda Kraliçe Victoria’nın istasyona geldiği an (6 Kasım 1900) canlandırılmış. Kraliyet Bekleme Salonunda ise Kraliçe Victoria ve hizmetkârları; son yolculuk öncesi çay saati... Sanki zaman hiç geçmemiş gibi. Küçük bir sergi ile istasyonun tarihçesi ve beş kuşak kraliyet ailesinin yolculukları anlatılmış. Bu küçük istasyondan Avrupa ülkelerinin kralları ve son Çar II. Nicholas’ın da geçtiği kaydedilmiş…

 

Haberin Devamı

Böyle projeleri, uygar ülkelerde, öncelikle “Kültür Bakanlığı” tabelâsı asılmış kurumlar üstlenir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, web sitesinde; “Üstün evrensel değerlere sahip kültür mirasımızın, ulusal ve uluslararası sürdürülebilir korunma çabalarını başarı ile yöneten ve ülkemizi turizm alanında dünya liderleri arasında ilk sıralara taşıyan güçlü, saygın ve vazgeçilmez bir kurum olmak vizyonu ile hareket eder...” denildikten sonra, “...ülkemizin dünya turizminden alacağı payı artırmak” misyonu vurgulanmış; yakışır !

 

Olmadı; “Uygarlıkların mirasını geleceğe taşıyan, Akdeniz'in zenginliklerini kentlisine ve dünyaya sunan, hizmet felsefesiyle akıllarda iz bırakan gözde belediye olmak” vizyonuyla efelenip, “halkın verdiği gücü, eşitlik ve güvenle mayalayıp belediyecilik hizmeti olarak tüm kente taşımak” misyonuyla boy gösteren “yerel yönetim”ler tutar bir ucundan da... “Sokaktaki adam” kimliğimle, dilekçe hakkımı kullanıyorum; “İlk demiryolu hattımız olan İzmir – Aydın demiryolu üstündeki istasyonlar”ın kaderi, “Gazi İstasyonu”ndan ne kadar farklıdır ? Bilen var mı ?

Yazarın Tüm Yazıları