25 yıllık Çöl Fırtınası

Pek çoğumuzun gayet net hatırladığı Körfez Savaşı üzerinden tam 25 yıl geçti.

Haberin Devamı

Tarih 22 Şubat 1991’di… George Bush, Kuveyt’teki işgale son vermesi için Saddam Hüseyin’e 23 Şubat, saat 20:00’a kadar süre tanıdıklarını açıkladı. Irak ordusu, bu tarihten itibaren bir hafta içinde Kuveyt’ten tümüyle çekilmek zorundaydı. Aksi taktirde, Körfez Savaşı devam edecekti. Peki ama Irak ordusu bir ay önce başlayan hava harekatıyla köşeye sıkıştırılmışken Başkan neden onlara böyle bir seçenek sunuyordu? Çünkü Sovyetler/Ruslar, araya girerek Irak’ı Kuveyt’ten çekilmeye razı ettiklerini söylüyorlardı. Sovyet ordusu bu hamleyle hem ABD’nin kara harekatını önlemeye, hem de ‘daha bitmediklerini’ ve Ortadoğu’da hâlâ etkili olduklarını göstermeye çalışıyordu.

 

İSTESEK ALIRIZ AMA…

 

Haberin Devamı

Ne var ki çekilme için öngörülen koşullar gerçekleşmedi ve kara harekatı başladı. Sonuç, ABD üst komutasını bile şaşırtacak kadar başarılıydı. Üçüncü günde Kuveyt, Müttefiklerce Irak işgalinden kurtarıldı. “Çöl Fırtınası’ adı verilen harekatın komutanı General Norman Schwarzkopf, gazetecilere “Bağdat’tan yüz seksen kilometre mesafedeyiz ve Irak’ın başkenti ile aramızda hiçbir şey yok. Eğer niyetimiz Irak’ı almak ve ülkeyi yıkmak olsaydı, en küçük bir direnişle karşılaşmadan bunu yapabilirdik… Ama bizim niyetimiz yalnızca Iraklıları Kuveyt’ten çıkartmak ve buraya kadar gelmiş olan askeri gücü imha etmekti”* diyordu. ‘Ayı’ lakaplı komutan, medyaya bu gösterişli açıklamayı yaptıktan bir süre sonra savaş sona erdi. Oysa ABD’nin hedeflerinden dördüncüsü henüz elde edilmemişti: “Körfez bölgesinde güvenliğin ve istikrarın tesisi.” Peki ama gözü kara işgalci Saddam Hüseyin ve yıllarca İran’la savaşmış Baas rejimi yerinde dururken bu konuda ilerleme nasıl sağlanacaktı?

 

 

ZAFER Mİ, SAHAYI ERKEN TERK Mİ?

 

Körfez Savaşı’ndaki çarpışmalarda Irak’ın 35.000 asker kaybına karşı ABD’nin kaybı 148 kişiydi! Ayrıca savaşın maliyeti büyük ölçüde müttefik ülkelerce karşılanmıştı. Bu tabloya  rağmen yönetim, Bağdat’taki şehir savaşında kendi kayıplarının yükselmesinden ve Amerikan kamuoyunun olası tepkisinden çekiniyordu. Oysa savaş bu haliyle noktalanırsa, ABD’deki Vietnam sendromu son bulacaktı. Büyük bir zafere imza atmış görünen George Bush yönetimi, bu rüzgarı kaybetmek niyetinde değildi. Üstelik hemen son verilirse operasyon tarihe “100 Saatlik Savaş” olarak geçecekti! Bush, 26 Şubat 1991’de günlüğüne şu notu düşmüştü: “Bu işe temiz bir son bulmalıyız, ama nasıl?… Araplar ‘teslim’ lafından hoşlanmıyorlar. Nasıl terk edeceğiz? Silah bıraktırmayı nasıl sağlayacağız? Körfez’e güvenlik getirme yolunda saygınlığımızı nasıl koruyacağız?”**

 

 

Haberin Devamı

Strateji kuramlarında “nasıl bitireceğini bilmeyen, bir savaşa başlamamalı” ifadesine rastlanır. Yönetim ve medyanın zafer kutlamalarına karşın ABD’de bazı gözlemciler, bu savaşın aslında sonuçsuz olduğunu; bölgeye barış ve istikrar getiremeyeceğini yazıyordu. Harekatı 28 Şubat 1991’de sonlandırma kararı, yıllar içinde daha yüksek sesle sorgulanmaya başlandı. Artan eleştirilere cevaben George Bush, 1991’de Saddam’ı neden devirmediklerine dair Time’a bir açıklama yaptığında takvimler 1998 yılını gösteriyordu. Ancak beş yıl sonra bu açıklama da işlevini yitirecekti. Çünkü ABD, 2003’te Saddam Hüseyin’i ve rejimini devirmek üzere Irak’ı işgal etmişti!

 

 

Haberin Devamı

2003’TEN SONRASINA BAKINCA

 

1991’de can kaybından kaçınan ABD ordusu, 2003 sonrasında Irak’ta yaklaşık 4500 kayıp verdi. Ayrıca ordunun sözleşmeli özel güvenlik şirketlerinde 3500 kadar ABD vatandaşı öldü. Iraklılar tarafında ise durum vahimdi. Savaşın yan etkileriyle birlikte toplam can kaybı 500.000’in üzerindeydi! Bu perspektiften geçmişe bakanlara göre, 1991’de Sovyetler dağılmanın eşiğindeyken; İran, Irak Savaşı’ndan yıpranmış bir haldeyken; küresel para trafiği büyük ölçüde denetim altındayken; koalisyonda Arap ülkeleri varken… ilerlemeyi durdurmak, ‘siyaseten’ yanlış bir karardı. Ayrıca bu tercih, (Kürtler hariç) Irak içindeki rejim karşıtlarını Saddam Hüseyin yönetimiyle baş başa bırakmak demekti. Karşıt görüştekiler ise askeri teknolojinin sınırları, ABD birliklerinin şehir savaşı tecrübesizliği, lojistik zorluklar vb. nedenlerle o tarihteki ateşkesi savunuyor, ayrıca BM’de alınan kararın işgal için hukuken yeterli olmadığını öne sürüyorlar.

 

Haberin Devamı

Bir ülkenin diğerini işgali (SSCB-Afganistan, Irak-Kuveyt, ABD-Irak…) her koşulda sarsıcı bir süreç. Sorun çözmek hedefiyle girişilen pek çok askeri harekat, beraberinde yepyeni sorunlar getiriyor. Dolayısıyla ‘1991’de öyle olmasaydı, böyle olurdu’ biçiminde kesin bir yargıya varmak zor. Bugün kesin olarak bildiğimiz tek şey, aradan geçen 25 yıla karşın Ortadoğu’da acıların azalmadan sürdüğü.

 

 

*Eric Laurent, “Çöl Fırtınası, Beyaz Saray’ın Savaş Sırları”, 1991.

**Thomas G. Mahnken, “A Squandered Opportunity? The Decision to End the Gulf War”, “The Gulf War of 1991 Reconsidered” 2003, içinde.

Yazarın Tüm Yazıları