Laf ebeliği?

Söz söylerken düşünmeli; gerçek mi, kalp kırıyor mu, sessizliği bozmaya değer mi? Bunları takmadın mı, gevezeliktir yaptığın, işte boş sözler; laf ebeliği..

Haberin Devamı


Böyle yerleşmiş bu deyim dilimize, her söze karışan, herkese söz yetiştirenler için, hafifseme yollu kullanılan bir tamlama.. Zaten “laf” ikinci sınıftır “kelime”ye göre, kelime varır “kelam”a ki o da Allah’ın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu ele alan ilim imiş. Kelamın Șahı ise “Kelamullah”dır! Denir ki Yaradan kelime ile yaratmada; “Kün(ol)” dedikçe, olmakta. Yaradan bilmekte ve bildirmekte. O hitaba mazhar olmuş ki Hz.Musa(as), ünvanı “Kelimullah”dır ve Yaradan’ın bir kelimesi imiş Hz.İsa(as), o da “Kelimetullah”dır; hepsinin de sebebi hikmeti, hakikat aynası Muhammed Resulullah’dır(sav)…

 

Bize gelince işin ucu, sizi tenzih ederim lakin ortalığı kaplayan kalabalıklar ekseri laf-ı güzaf(boş söz). Ve hem bu bir “sanat”. Hangisi gerçek edebiyat? “Manası olmayan bir söz bulamazsın sözlükte” demişti vaktiyle bir veli kimse. Ama ağızdaki dilde, manası yaşanmayan sözcükler ahenkle dizilse de, prim yapıyor yine bazen avam(halkın ilmi, irfanı kıt olan kesimi) nezdinde. İşim sözle olduğu için mi ne, önemsiyorum bu durumu. Küfürün yaygınlaşması biraz da manayı açığa çıkarması icab ederken bilakis örtenlerin sorumluluğu. Dil sanatı gönül sanatı, ki süslü bilgi biriktirmek de tam halletmiyor sorunu. Nefs terbiyesi olmalı “edebiyatçı”nın işi, ki kelimelerin edebi yansıya aynasından…

 

Haberin Devamı

Bu edebi edinirken söz sanatçısı elbet geliştirmeli de kelime dağarcığını. Ve yaratıcı bir biçimde kullanma yetisini kelimeleri. İlhamı, karşılığını bulabilmeli lügatte dilbilgisince. Hem bir hikayesi olmalı anlatıcının. Zira hamle ettiği aslında Yaradan’ın sanatının cüzüdür. “Ve O, Adem’e öğretti kelimeleri”(Bakara 2;37). Hangi bağlamda kullanacak, hangi hikayeler anlatılacak; izliyor kainat… Laf ebesi, adı üstünde “ebe”, doğurttuğu kendi çocuğu değil; kendi, kendinin çocuğu olmadıkça…

 

Sözlerimiz bizi anlatır samimiyse. O’nu anlatır nefsinden geçilmişse. Anlamak ve anlaşılmak, bilmek ve bilinmek, olmak ya da olmamak; belki de bütün mesele bu..

 

Haberin Devamı

Söz/yazı yetisini geliştirmek isteyenler için türlü yöntemler var. Öğretiliyor ilgilisine kurslarda. Șimdi işin hakikati bir kenarda dursun da pratik bir egzersizden bahsedeyim sizlere, ola ki işin hakikatine basamak. Hem eğlenceli, hem farklı kişilerin aynı kelimelerle nasıl da farklı kurgular oluşturduklarını görmek bakımından ibretlik, hem de kendi kurgunuzdan yansıyan hikayenin size anlattığı kendinizi tanımak bakımından geliştirici;

 

Gelişigüzel bir şekilde açıyorum sözlüğü, parmağımı koyduğum kelimeyi yazıyorum kenara, on tanesi bir araya gelince de tamamlanıyor seçki. Bu kelimeleri kullanarak bir paragraf yazı yazmayı deneyeceğiz şimdi. Maksat alıştırma, bakalım laf ebeliğinden öteye geçebilecek miyiz? Neredeyiz?

 

Haberin Devamı

İsterseniz siz de deneyin sonra, fakirin nasibime bugün düşen üç tesadüfi(?!) seçki, üç paragraf olacak; haydi bismillah:

 

* kaçırılmak, Siyam, memeli, omuz, terminoloji(nomenklatür), davulcu, abalı, celbetmek(kendine çekmek), esma(isimler), gündüz =

 

O an dikkatimi celbetti; gündüz vakti, simsiyah bir Siyam kedisi.. Terminolojiye bakarsak o da biz de memeli, lakin aydınlıkla karanlık gibi hem aynı hem de çok farklı hayvani nefs ile bizde aslolan ruhun niteliği. Kaçırılmadan gölgelerin inine, nasıl yapmalı da terbiye edebilmeli hayvani tarafımızı ki ayan ola işin hakikati? İstikamet bu, duyan yok mu? Halbuki “Hepimiz O’nun esmasıyız” diye ilan etmede her an omuzunda davulu, elinde hakikat tokmağı ile derviş abalı Hakk davulcusu… Bilmeli doğrusunu, bulmalı yolunu, olmalı ‘Bir’; kesrette(çoklukta) sırlı vahdet(birlik)… Aç gözümüzü, Ya Nur!

 

 

Haberin Devamı

* telkin, çökmek, tasarlamak, aldırışsız, delil, girişim, -den başka, ukba(ahiret), ah, teselli =

 

Üzerime bir karamsarlık çöküyor bazen. Aldırışsız olamıyorum artık günahlarıma. İnsan olmanın delili mi bu? Tesellim kalmadı tevbe istiğfardan başka. Ukbatelkin ediyor gönlüm. Secdeye varsa yine başım, bilmem fayda eder mi bu girişim. Sen herşeyi mükemmel tasarladıysan madem, umut kesilmez ki rahmetinden. Ne yapayım, ah-ü vah etmedeyim aşkından, korkuyla ümit arasında. Șeytan vesveseci, gönül ısrarcı; “La Tahzen!”…

 

* peri, uykulu, ücret, çabalamak, paldır küldür, başının etini yemek, Özbek, raik(sade, saf, halis), zerafet, omlet =

 

Özbek tekkesinde imişim rüyamda, bir peri kızı, sade omlet hazırlıyor zerafetle bana, yiyorum afiyetle sonra, ücretini soruyorum ve de, karşılık alamıyorum fakat. Eliyle kulaklarını kapatıyor kız ve o an açılıyor gözlerim rüyadan. Șeyhimin yanında uyuya kalmışım meğer, bana bakıyor gözleri pırıl pırıl, benimkilerse uykulu, soru soruyorlar; “Evlat” diyor gülümseyerek “herkes Hakk dergahında talebi kadardır, hakikatini aramaya da gelen olur, kendine eş aramaya da, karnını doyurmaya da. Sen de artık yüzleş arzularınla!” Șaşırıyorum. Devam ediyor Șeyhim yorumlamaya; “sade omlet burada verilen rızkın raik olduğuna burhan(delil), lakin sen çok soru soruyorsun, meraklısın başımızın etini yemeye anlaşılan. Çabalamaya devam oğlum, kulakla değil gönülle duyulur kelam. Ücretini ödeyemezsin ki hakikatin sorarsın be adam” Kalbime ok gibi saplandı sözleri Șeyhimin; belki de ilk oldum böylesine paldır küldür aydınlanan… Șükür nasibime!  

 

Haberin Devamı

Denediniz mi? Olmadıysa, düşünelim derim, eksik nedir? Bir uzlaşı mı, yoksa bir meydan okuma mı iç yaşamdan kaleme yansıyan? Sevişiyor muyuz, dövüşüyor muyuz yaşamın elimize verdiği yapı malzemeleriyle? Aynamız nasıl bir ayna? Biz mi kelimelerin elinde oyuncağız, yoksa hakim olunabilir mi onlara? Kim bu yazan ve esas kim yazdıran? Herşey kontrolümüzde olmadığında(ki değil), peki nasıl doğaçlıyoruz olanla?

 

Ya onca kelimeyi manasıyla birlikte yaratan; nasıl da mükemmel doğaçlamış değil mi? Ah, O ne Yüce Yaradan! Ya Hannan, Ya Mennan, Huu…

 

“Ve eğer arzda(yeryüzünde) bulunan ağaçlar kalem olsaydı ve denizler (mürekkep olsaydı) ve ondan sonra, onun yedi katı daha deniz eklenseydi, Allah’ın kelimeleri tükenmezdi. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir(çok yüce), Hakîm’dir(hüküm ve hikmet sahibi)” (Lokman 31;27)

 

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

Yazarın Tüm Yazıları