Hey ihtiyar, selam sana!

Kayıp anlardır hep bizi kederlendiren. Yıllar geçende bir bakarsın; ne kadar da çoğalmışlar. Tıpkı şimdi gibi değiller miydi o zaman? Tüm olasılıklar alanına açılan kapılar.. Korkudan hiç çalınmayan ve hiç açılmayan, yalnızca varsayılan!

Haberin Devamı

Eksik bir uzvunu hala yerindeymişcesine hissetmek gibi.. Eksik yılları yaşanmışcasına hissettiren hatıralar.. Ve yokluğunun varlığı, varlığının yokluğunu hatırlattığında başlayan pişmanlıklar… Ah ihtiyarlık! Yaşlı gözlerde gördüm bugün gölgeni. Feri gitmiş cam gibi.. Batırmışlar dibinde çoktan hayat güneşini… 

 

Günbatımı kızıldamayı bıraktığında, eski yıkık köşke giden yolda ayaklarını sürürken sararmış yapraklar arasından bir adam, arkasından bakan kimse de yok artık. Ve adam bunu bilmekte olduğundan sanki düşmemek için hiç olmadığı kadar dikkatle ilerlemekte. Adanın, İstanbul’un sıra sıra gökdelenlerine bakan cephesinde gece çöktüğünde, bir zamanların ışıl ışıl parıldayan yıldızlarının yerini şimdi uzak lambaların güvenilmez görüntüsü almış. Onlara bakmak uzaktan göz kırpan ölümün kuşatmışlığını hatırlatıyor olmalı ki başı öne eğik hep yaşlı adamın.. Acaba ne düşünüyor olurdum ben olsaydım?

 

Haberin Devamı

Zengin yaşlılara mesken olmuş bu beldede kendi olasılıklarıma baktığımın farkındayım.. Beli bükük haliyle yine de kendinden öylesine emin, önümüzdeki sene bayram için rezervasyon yapan 90’lık dedenin yaşam açlığı, saçları yapılı, şık giysiler içinde kalitelerini sergilemek üzere bakıcıları eşliğinde akşamüstü bahçeye inen madamaların şikayet manzumesi olmaktan öteye geçemeyen sohbetleri, ağır makyajların gizleyemediği endişe dolu gözler hemen dikkatimi çekenler.. Bir kısım çocukluğumun geçtiği bu yerde bir zamanlar bana vadedilen geleceğin hiç bahsedilmeyen hüzünlü son sayfaları okunmakta…

 

“Hepsi bundan ibaret olmamalı” diye geçirirken içimden, 70’lerinde bir kadın yaklaşıyor yanımıza. Bakımlılıkta geri kalmaz ötekilerden lakin tek farkla; ışıl ışıl gözleri.. Bize çekilmiş kendiliğinden, acaba neden? Hikayesini anlatınca anlıyoruz. Yıllar yılı kimsesiz, muhtaç yaşlılara gönüllü bakıcılık yapmış. Geceleri kendilerini yalnız hissetmesinler diye yanına uzandığı kimisi kollarında can vermiş.. O, ölümle çoktan yüzleşmiş, korkusundan geçmiş. Birden hikayesini bölüp “Hiç endişelenmeyin, Allah kendisine dayanana mutlaka bir kapı açar” diyor. Bir başka anısına geçiyor;

Haberin Devamı

Oğlu Müslüman bir kız sevmiş. Ama kızın ailesi bir gayrimüslime kız verme konusunda hayli endişeli. “Allah yardım eder” dediği o günlerde kapısı çalınıyor, bir genç Hz.Peygamber’in(sav) “veda hutbesi”nin yazılı olduğu bir kağıt bırakıyor. Ve onu ezberliyor kadın, arapça orijinalini, hem mealini de okuyup özümseyerek. Ardından kızın ailesini davet ediyorlar eve. Ve bizimki veda hutbesini ezberden okuyunca buzlar eriyor. Veriyorlar kızı.. Hep birlikte geçiyorlar böylece, önyargıların ötesine…

Kadın okumaya başlayınca ezberden hutbeyi fakir de katılıyorum. Her ezan okunduğunda okurmuş ogün bugündür.. Bizim için dua ediyor, biz de onun için ve sarılarak ayrılıyoruz bir daha görüşmek temennisiyle… Dışıyla değerlendirene belki gafil, çevresince meczup, iç sesini işitene ise -ne bilelim- kadın olmuş meğer irşada memur. Tekrar hatırlıyorum; “Hakk dostlarının nerede ne kılıkta karşına çıkacağı belli olmaz, insanları asla dış görünüşleriyle yargılamamalı”… 

 

Haberin Devamı

Yine umutlanıyorum bu vesileyle; ihtiyarlığın gölgesi karanlık velakin kendisi aydınlık olabilir. Nitekim Tasavvufi terimler “Pir” olsun, “Şeyh” olsun lügatçede “yaşlı kimse, ihtiyar” demek ya. “Herhangi bir konuda, bir meslekte deneyim kazanmış, eskimiş kimse” anlamında, geçen yılların kendisini olgunlaştırdığı, kemali kazandırdığı, nasihati kıymetli, haliyle örnek kimseler.. Sanırım hayatlarını zararla, bencillikle, üzerine bir de hayıflanmakla, şikayetle ve nihayet isyanla geçirenlerin yaşlılığı başka, hayatı iyilik güzellikle, hatalarından ders alıp ilerlemekle, yaşamın kıymetini bilip hakkını vermekle ve nihayet şükürle geçirenlerinki başka..

Haberin Devamı

Kaybettiğimiz anlar bize nasıl kaybedilmeyeceğini öğrettiyse, pişmanlıklarımız gönülden tövbenin nuruyla temizlendiyse, dünyanın ve onu tecrübe etme uzvumuz olan bedenlerimizin sonluluğu karşısında ruhun ebediliğinin müjdesi gönlümüze eriştiyse ne mutlu bize. “Pir-i fani” olma yolundayız demek ki.. E geriye kalacak, geleceği kaçınılmaz düğün vakti!

 

Henüz vakit varsa umut da var! Semada bir hoş seda bırakmak üzere… Bu kurban bayramı bir fırsat olsun inşaallah! Ömrümüzü bir hiç mesabesindeki heva ve heveslerimiz uğruna harcayacağımıza, diyebilelim; “Ya Rabb, ömrümüz kurban olsun tüm sevdiklerin nezdinde Sana!”..  Hamdolsun ki elli yaşıma günler kala, ahiret yolculuğunda edebiyle yaş almanın kıymetini -tüm ihtimaller arasından- hatırlattın yeniden bana! Son olarak da bilhassa büyüklerimin duasını dilerim Hac yolculuğuna varanlarınki yanında. Ve umarım ki kurbanlarımız bereket getirsin insanlığa, kayıplarımız geride kalsın da, müjdeleri belirsin ufukta.. Hepinize hayırlı bayramlar! Yaşlılığınıza, mezarlarınıza selamı, ziyareti ihmal etmeyin e mi… Aşk-ı niyazlarımla, Hu!

 

Haberin Devamı

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

 

Yazarın Tüm Yazıları