Türkiye'nin kirli çamaşırlarını ABD mi yıkayacak?

Amerikalı savcı Preet Bharara’nın Reza Zarrab’ın kefaletle tutuksuz yargılanma talebine muhalefet yazısının yayınlanması üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu işte tam bu tepkiyi verdi:

Haberin Devamı

“Türkiye'nin kirli çamaşırlarını Amerika mı yıkayacak?”

 

Bu cümleyi sarf etmeden önce de, Ordu’da yaptığı konuşmada şunları söyledi:

 

“Bakanların, yolsuzluk yapanların dokunulmazlıkları kalksın dedim, kaldırmadılar. Şimdi dava nerede görüşülüyor? ABD'de. Şu ayıp değil mi? Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin yargısına güvenmiyor, dokunulmazlığını kaldırmıyorsun orada gidip yargılanmıyorsun. Amerikan yargısı seni yargılıyor.”

 

Bakanlar derken, dört eski bakandan söz ediyor Kılıçdaroğlu; 17-25 Aralık 2013 soruşturmalarında rüşvet almakla suçlanan dört eski bakan: Muammer Güler (içişleri), Zafer Çağlayan (ekonomi), Egemen Bağış (AB işleri) ve Erdoğan Bayraktar (şehircilik).

 

Haberin Devamı

Tabii onları ABD yargılıyor değil. Ama Bharara’nın 29 sayfalık kefaletle tutuksuz yargılanma talebinin reddi yazısında ilk üçünün, Güler, Çağlayan ve Bağış’ın isimleri geçiyor, Zarrab ile para ilişkisi iddiaları nedeniyle; isteyen Zarrab’a Türk pasaportundaki ismiyle Rıza Sarraf da diyebilir, bir sakıncası yok.

 

Dolayısıyla 17-25 Aralık soruşturmasında öne sürülen bazı iddialar, bu yolla Zarrab aleyhine ABD’de açılan ve İran’a ambargoyu delmek için sahtecilikten kaçakçılığa, rüşvet vermeye dek çeşitli suçlamalarda bulunan iddianameye girmiş bulunuyor.

 

Bharara neden bunu yapıyor?

 

Derdi hâkime şunu kanıtlamak: Zarrab bize ifadesinde pek çok yanlış bilgi verdi. Bunlar arasında kazancından servetine, gittiği ülkelerden sahip olduğu pasaportlara dek pek çok şey var. (Bu arada Zarrab’ın Makedonya pasaportuna sahip olduğunu da Bharara belgelerinden öğrenmiş bulunuyoruz.) Önerdiği kefalet (10 milyon dolar nakit ve 50 milyon dolarlık Amerikan Hazine kağıdı karşılığı New York’ta ev hapsi) Zarrab’ın serveti yanında kolaylıkla yakıp kaçabileceği kadar bir az. (Burada kanıt olarak ATV’de 19 Nisan 2014’te yayınlanan mülakatta kendisinin beyan ettiği rakamları göstermiş savcı.) İran ve Makedonya’ya kaçarsa, o ülkelerle ABD’nin suçluların iadesi anlaşması olmadığı için geri alamayız.  Türkiye ile bu anlaşma var, ama Türkiye vatandaşlarını sınır dışı etmiyor, kaldı ki etse bile, Zarrab yine rüşvet verip siyasi nüfuz kullanarak elimizden kaçabilir.”

 

Haberin Devamı

Bharara ayrıca diyor ki, bu soruşturmayı yürüten polis, hâkim ve savcılar sonra ya görevden alındı, ya işten atıldı. Ve bunu da rüşvet ağına bağlıyor. Oysa gidenlerin yerine atanan savcı ve hâkimlerin, o suçlamaları düşürdüğü, çünkü bunların Fethullah Gülenci Terör Örgütü (FETÖ) talimatıyla Devlette Paralel Yapı (PDY) marifetiyle AK Parti hükümetini devirmeyi amaçladığını anladıklarını biliyoruz biz.

 

Yani Amerikalı savcı, Türkiye’de yargı ve siyasetin iç içe geçtiği ve güvenilir bir ortam olmadığı iddiasını güçlendirmek için bu örnekleri vermiş. Savcının itirazında, Zarrab’ın yaptığı para yardımını duyursan Togem-Der isimli derneğin internet sitesinin, iddianamenin yayınından sonra kapatılmış olduğunu da vurgulamış.

 

Haberin Devamı

Önemli bir ayrıntı daha var. Savcı diyor ki, Zarrab’ın Türkiye’de serbest kaldıktan sonra da İran ve Türkiye’deki bağlantılarının devam ettiğine dair bilgiler bulduk.

 

Nasıl mı bulmuşlar? Amerikan soruşturma bürosu FBI, Zarrab’ın iPhone cihazının şifresini “kırmış” telefon trafiği, mesajları, fotoğrafları filan ortaya dökülmüş. Teknolojiyi elinde tutanlar için öyle sil tuşuna basınca silinmiyor bu bilgiler, orada bir yerde duruyor istenildiğinde kullanılmak üzere…

 

Peki, savcının bu iddiaları karşısında hâkim ne yapmış? New York bölge hâkimi savcının itirazını haklı bulup, Zarrab’ın kefaletle tutuksuz yargılanma talebini reddetmiş.

 

Bu bilgileri de günler sonra yayınlıyorlar.

 

Haberin Devamı

ABD hükümetinin “resmi dış yayın organı” olarak bilinen “Amerika’nın Sesi radyosunun internet sitesinde de yer verilmiş bu belgeye; salt gazetecilik, yayıncılık faaliyeti olarak görmek isteyen varsa görebilir elbet.

 

Bütün bunlar da Erdoğan ve AK Parti hükümetinin ABD’deki Barack Obama yönetimini Gülen’i “terörist” olarak yargılamak üzere Türkiye’ye vermesini istediği, Obama yönetimiyle IŞİD’e karşı mücadelede işbirliği yaptığı, ama Obama yönetimin artık birkaç ay sonra son bulacağı bir ortamda söz konusu.

 

Düşen yolsuzluk soruşturması iddialarının bu şekilde yeniden gündeme taşınmış olmasının Ankara ve Washington arasındaki ilişkileri biraz daha karmaşık hale getirmesi ihtimali yabana atılmamalı.

Yazarın Tüm Yazıları