IŞİD’e karşı büyük taarruz hazırlığı

Gelişmelerin dönüm noktasında Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un 26 Eylül’deki bakanlar kurulu ardından yaptığı bir açıklama var.

Haberin Devamı

Kurtulmuş, Münbiç’teki PYD/YPG’lilerin Türkiye’nin talep edegeldiği gibi Fırat’ın Doğu yakasına çekilmeye başladıklarını söyledi.

 

Bu resmi açıklama, şimdiye dek ABD tarafından hep söylenen, ancak PYD tarafından “Buradayız, gitmiyoruz” diye yalanlanan bir durumun MİT’in saha istihbarat elemanlarınca da gözlendiği anlamına geliyordu.

 

Bu açıklama aynı zamanda Türkiye ile ABD arasında Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı yürütülen mücadelede ciddi bir pürüz olan PYD/YPG sorununda belli bir yakınlaşmanın sağlandığı da demek oluyordu.

 

Bu açıklamadan bir gün sonra Ankara’ya üst düzey diplomat, asker ve istihbaratçılardan oluşan bir Amerikan heyeti geldi.

 

Haberin Devamı

Heyette ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken ve ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD ile mücadele özel temsilcisi Brett McGurk gibi kilit isimlerin yanı sıra, Amerikan Merkezi Kuvvetler (CENTCOM) komutanı Joseph Votel’in harekât ve istihbarat yardımcıları da bulunuyordu.

 

Bu heyetlerle yapılan temasların ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sabah saatlerinde açıklanan programda olmayan bir güvenlik toplantısı çağrısı yaptı. Toplantıya Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve diğer ilgili yetkililer katıldı.

 

Bu alışılmadık bir gelişmeydi. Çünkü zaten bir gün sonra, yani 28 Eylül’de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı, biraz daha geniş bir katılımla yapılacaktı. Neredeyse 24 saat sonra yapılacak daha kapsamlı bu toplantı öncesinde neden hemen hemen aynı kadroyla bir toplantıya daha gerek duyulmuştu?

 

Bunun arkasında ABD heyetinin getirdiği bilgilerle ortaya çıkan yeni durumun bir an önce değerlendirilmesi ve dünkü MGK toplantısına bu güncellenmiş bilgi ve konumlanmayla gidilmesi ihtiyacı vardı.

 

Haberin Devamı

Harekâta katılacak birimler bakımından Türkiye’nin pozisyonu “yol kazalarına” meydan verilmemesi için Rusya ve İran ile de paylaşıldı.

 

Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov’un 15 Eylül’deki Ankara ziyareti sırasında, geçen 24 Kasım’da Rus uçağının düşürülmesi gibi “yol kazalarına” meydan verilmemesi için bir kırmızı telefon hattı kurulmasına karar verilmişti.

 

Bu hat anında işlemeye başlamış ve Türk uçaklarının IŞİD’e karşı FSA’ya destek olmak üzere Suriye hava sahasına girişleri Rusya’ya bildirilip o sırada Rusya uçaklarının o bölgede bulunmaması uygulaması başlamıştı.

 

İran’a ise bilgiler Çavuşoğlu tarafından dün –yine önceden planlanmamış şekilde- Ankara’ya gelen İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’e iletildi, tartışıldı. Çavuşoğlu İran’ın nabzını almış olarak MGK’ya katıldı.

 

Haberin Devamı

MGK’nın ana gündeminde zaten 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ardından Fethullah Gülen örgütlenmesiyle mücadele, PKK ile mücadele ve IŞİD’e karşı hazırlıkları süren harekât vardı.

 

Bu harekâtın şimdiye kadarkilerin en kapsamlısı olması bekleniyor.

 

O kadar ki, Serkan Demirtaş’ın NATO kaynaklarına dayanarak verdiği bilgiye göre, NATO’ya bağlı erken uyarı uçakları AWACS’lar da destek olmak üzere (Türkiye dâhil) bölge ülkelerinde önümüzdeki haftadan itibaren konuşlandırılmaya başlanacak.

 

Türkiye’nin elinde de Konya’daki 3’üncü Ana Jet Üssü’nde konuşlu 4 AWACS uçağı bulunuyor.

 

IŞİD’e karşı yaklaşan büyük taarruz harekâtının iki hedefi var. Suriye’de Rakka ve Irak’ta Musul.

 

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, en son 24 Eylül’de ABD’nin PKK’nın Suriye uzantısı PYD’yi devre dışı bırakmak şartıyla Türkiye ile hareket etmesi durumunda Rakka’nın IŞİD’in elinden kolaylıkla alınabileceğini tekrarlamıştı.

 

Bu sözler Erdoğan’ın bir gün önce ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile yaptığı görüşme ardından gelmesi bakımından ayrı bir anlam taşıyordu.

 

Nitekim yazının başındaki Kurtulmuş açıklaması ve Amerikalıların ziyareti bunu izledi.

 

Rakka harekâtında PYD’nin yer alıp almayacağı, alacaksa Türkiye’nin nasıl rol üstleneceğinin ayrıntıları önümüzdeki günlerde netleşecek.

 

Musul ise hem Türkiye için Haziran 2014’te IŞİD’in başkonsolosluk baskını bakımından ayrı önem taşıyor, hem de NATO kaynaklarına göre de stratejik bakımdan IŞİD’ten alınması Rakka’ya göre daha önemli.

 

Haberin Devamı

Musul harekâtına Türkiye’nin hangi koşullarla katılacağı, bu harekâtta Mesud Barzani’nin başında olduğu Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi peşmergeleri ve Irak ordu birliklerinin rolü de önümüzdeki, günlerde kesinleşecek.

 

İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün dâhil olmak üzere çeşitli ülkelerin IŞİD’e karşı bu taarruz harekâtına katkı vereceğinin şimdiden belli olmaya başladı. Diplomatik kaynaklar bu harekâta Türkiye’nin aktif katkı vermesinin ABD-önderliğinde kurulan anti-IŞİD koalisyonunun başarı şansını artıracağı görüşünde.

 

Bu taarruz harekâtında Türkiye-ABD ilişkileri bakımından hala tam olarak giderilemeyen PYD/YPG sorunu dışında bir sorun da Halep’in durumu ve o nedenle ABD ve Rusya arasında yaşanan gerilim.

 

Rusya, Beşar Esad rejiminin Halep’te yeniden kontrolü alması için bütün desteği veriyor. Bu desteğin parçası olarak Halep’in günlerdir –hastaneler dâhil- bombalanması sadece Türkiye değil ABD ve AB ülkeleri tarafından da sert şekilde kınanıyor.

 

Ancak Türkiye, ABD, Rusya ve diğerlerinin Suriye’deki rejim konusunda farklı düşünceleri olsa da bir birine düşmanlık besleyen Suudi Arabistan ve İran dahil bütün ilgili taraflar IŞİD’in yenilgiye uğratılması konusunda görüş birliğinde.

 

Ankara’daki kaynaklar bu nedenle IŞİD’e karşı birleşik taarruz için geri sayım hazırlıkları tamamlanmak üzere olduğu görüşünde.

Yazarın Tüm Yazıları