Gerçekler, yalanlar ve seçim sandıkları

İngilizcede “post-truth” diye yaygınlaşan siyasi kavramı Türkçeye nasıl daha iyi çevirebileceğim konusunda kafam karışık doğrusu.

Haberin Devamı

Örneğin, 'gerçek-ötesi' ya da 'gerçeklik-ötesi' de denebilir. Almanlar “gerçek” sözcüğü yerine “olgu” sözcüğünü tercih ediyorlar örneğin.

Şükrü Hanioğlu’nun 26 Şubat’ta Sabah’taki makalesindeki “gerçeklik sonrası” tanımını, daha iyisi üretilene dek kullanmaya karar verdim ben de; Necmiye Alpay’a duyurulur.

Oxford Sözlüğü 2016 yılının sözcüğü olarak seçti…

Bunun nedeni kavramın Donald Trump’ın ABD Başkanı seçildiği seçim kampanyası boyunca, “yalan haber” kavramıyla birlikte dünya çağında kullanılır olması.

Olgulardan kopuk bir sahte gerçekliğin üretimi ve bunun sürekli tekrarlanarak kullanımını anlatıyor.

Aslında bütün “gerçeklik sonrası” siyaseti Trump’a yıkmak da haksızlık, çünkü bu kavram dünya siyasetinde son 10-20 yıldır giderek artan şekilde kullanılıyor. Dijital ansiklopedi Wikipedia –bu sırayla- Rusya, Çin, ABD, Avustralya, İngiltere, Hindistan Japonya ve Türkiye.

Haberin Devamı

Bizdeki “Kırk defa söylersen gerçek olur” sözünü andırıyor, ama o kadar masum değil, çok tehlikeli biçimler alabilir.

Örnek mi? Araştırma kuruluşları IPSOS ve MORI’nin yaptığı, benim Münih Güvenlik Konferansı 2017 raporunda gördüğüm bir çalışma var.

Değişik ülkelerden insanlara “Sizce ülkenizdeki her yüz kişiden kaçı Müslüman?” sorusu yöneltilmiş.

Cevaplar çarpıcı.

Örneğin Fransa’da nüfusun yüzde 7,5’u Müslüman olmasına karşın soruya cevap veren çoğunluğun cevabı yüzde 31 olmuş. Bu Fransız siyasetindeki İslamofobi eğilimlerine ışık tutmanın yanı sıra şunu da gösteriyor: Bu sonucu değerlendiren bir siyasetçi, ‘Müslümanlar Fransa’yı ele geçiriyor, Hıristiyan Fransızların işlerini elinden alıyor” gibi faşist bir söylemle taraftar bulabilir.

Almanya’da nüfusun yüzde 5’i Müslüman ama çoğunluk yüzde 21 olduğuna inanıyor. ABD’de bu oran yalnızca yüzde 1, ama çoğunluğa göre Amerikan halkının yüzde 17’si Müslüman, gayet abartılı bir algı var. Yalnızca İslamofobinin değil, her türlü yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın yükseldiği Polonya’da nüfusun binde birinden azı Müslüman olduğu halde, algı yüzde 7.

Ve şimdi sürprize hazır olun, Türkiye sürprizine…

Haberin Devamı

Türkiye’de resmi rakamlara göre halkın yüzde 98’i Müslüman. Oysa Türklerin çoğunluğu yüzde 81’in Müslüman olduğuna, yani gayrı-Müslim azınlığın yüzde 19’u, neredeyse nüfusun beşte birini oluşturduğuna inanıyor.

Yani bir Türk siyasetçisi isterse “Gayrı Müslimler el altından güçleniyor” türünden kışkırtıcı, faşist bir söylemle taraftar bulabilir maalesef bu algıya sahip toplumumuzda

Böyle bir girişim, algının gerçekmiş gibi kullanılmasına örnek olarak verilebilir.

“Fake news”, yalan haber derken bunun ötesinde bir şeyden söz ediyoruz.

Yine Münih Güvenlik Konferansında 18 Şubat’ta konuşan NATO Askeri Komite Başkanı Çek orgeneral Petr Pavel’in verdiği örnek çarpıcıydı. Tesadüfe bakın ki NATO’nun Baltık ülkelerine destek olmak amacıyla –çoğu Alman olmak üzere birlik takviyesi yapma kararından birkaç gün sonra Rusya merkezli olarak sosyal medyada Alman askerlerin 15 yaşında Litvanyalı bir kıza tecavüz ettiği haberi çıp gibi yayılmıştı. Böyle bir şey yoktu; Angela Merkel bu konuyu Vladimir Putin ile görüşeceğin söylüyordu, haber düpedüz üretilmişti.

Haberin Devamı

Ama biz Türkler bu konulara aşina sayılırız. Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin bombalandığı sahte haberi üzerine 6-7 Eylül 1955 günlerinde başta İstanbul gayrı-Müslim vatandaşlara uygulanan şiddet hafızalarda.

Şimdi bunun sistematik olanından ve dijital teknoloji, sosyal medya gibi aygıtlarla ülkelerdeki seçimlere müdahale yolu olarak kullanılmasından söz ediyoruz.

Türkiye’de 55 milyon seçmenin önüne 16 Nisan’da referandum sandığı konacak.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yürütme yetkisinin halkın iradesiyle tek elde toplanmasının ve bu yetkinin –isterse parlamento, ya da mahkemeler eliyle olsun halka hızlı hizmet yolunda pranga oluşturmamasının daha demokratik bir sistem olduğunu söylüyor. Muhalefet, mesela CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bunun bir tek adam rejimi getireceğini öne sürüyor.

Haberin Devamı

Bu kadar zıt uçlarda tezlerin çarpıştığı bir siyasi ortam, mevcut teknoloji kullanılarak özellikle sosyal medya üzerinden müdahalelere, manipülasyona açık bir ortam oluşturuyor.

Bir de sandığın seçmen önüne olağanüstü hal koşullarında konduğunu, bir de çok sayıda gazeteci, yazar ve yayımcının terörizm suçlamalarıyla hapiste olduğunu, bir de bu tür manipülasyonların büyük ölçüde –sadece Türkiye için geçerli değil- yurt içinden değil, yurt dışından yapıldığı gerçeğini hesaba katarsanız durum daha iyi anlaşılabilir.

Türk seçmeni yine de bu koşullar içinde olabilecek en iyi sonucu bulmaya çalışacaktır.

Ama biz bu konuyu bırakmayacak, bu yalan haberler, gerçeklik sonrası siyaset ve seçimlere müdahale konularına devam edeceğiz; daha çok bilgi var paylaşmaya değer. 

Haberin Devamı

SON 24 SAATTE NE OLDU? - HÜRRİYET TV

Yazarın Tüm Yazıları