Türk-Rus Klasik Müzik Festivali Side’de başlıyor

Bu yıl turizmimizde rekor üstüne rekor kıracağız gibi duruyor. Zira gelecek ziyaretçi rakamları son derece güzel. Antalya ve çevresinin Rus turistin gözdesi olduğu zaten bilinen bir gerçek.

Haberin Devamı

Peki bu turizmin içini doldurabiliyor muyuz? En önemli sorulardan biri bu. Tamam Ruslar memlekete geliyor deniz, kum, güneş diyerek şahane bir tatil yapıyorlar belki ama kültür dünyalarına hitap edebiliyor muyuz Türkiye’de oldukları bu zaman diliminde? İşte tüm bu sorular havada uçuşurken Türk Rus Klasik Müzik Festivali’nin, Antalya Side Antik Tiyatrosu’nda başladığı haberini aldım. Gerçekten şahane ötesi bir hareket. Türkiye’nin turizm başkenti olarak gösterilen ve Rus turistler tarafından yoğun ilgi gören Antalyamız;       7 – 9 - 11 Mayıs tarihlerinde Side Antik Tiyatrosu’nda ilk kez düzenlenecek olan Türk Rus Klasik Müzik Festivali’ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İlk konser bu akşam anlayacağınız. 

2019 Türk – Rus Kültür ve Turizm Yılı

Haberin Devamı

Malum bu yıl iki ülke tarafından “Türk – Rus Kültür ve Turizm Yılı” ilan edildi. Rusya ve Türkiye’nin dostluğunun daha da pekişmesi ve kökleri çok eskilere dayanan bu dostluğu müzikle sergilemek amacıyla Barut Hotels Grubu, tanıtımımız açısından harikulade bir işe imza atıyor gördüğünüz üzere. Böylesi sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmek ekonomimizin içinden geçtiği durum düşünüldüğünde -hele ki şu günlerde- hayli önemsenmeli.  Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu konuda oldukça duyarlı zira. Festival, 3 bin yıllık Side Antik Tiyatrosu’nun etkileyici atmosferinde yapılacak. Genel Sanat Yönetmeni ise Rusya'nın en önemli ödüllerinden 'Ulusal Kültür Mirası' ödülü sahibi ve günümüzün en büyük keman sanatçıları arasında yer alan maestro Vladimir Spivakov. Festivalin daimi orkestrası ise, uluslararası ödülleri ve dünya çapında yetenekli müzisyenleri ile tanınan Moskova Virtüözleri Oda Orkestrası. Anlayacağınız festival gibi festival bizi bekler. Açılış konseri, “İki Dost Ülkenin Bestecileri” Nevit Kodallı’nın ‘Telli Turna Süiti’ ve Şostakoviç’in ‘Prelüd ve Scherzo’ adlı eserleriyle başlayacak. Sonrasında, Bolşoy Tiyatrosu solisti soprano Anna Aglatova ve ardından; Fazıl Say’ın solistliğinde, Mozart’ın ‘12.Piyano Konçertosu’ sanatseverlerle buluşacak. Ben olsam kaçırmazdım. Böylesi harikulade bir işe imza atan herkesi can-ı gönülden kutlamak gerek. Unutmayın konserler serisi 9 ve 11 Mayıs’ta da devam edecek.

Haberin Devamı

Parlayan yıldızımız Hatay

Ne kadar gurur duysak az bu kentlerimizle. İkisi de gözümüzün bebeği. Önce Hatay’dan başlayalım. Memleketin kadim vilayetlerinden Hatay’ın benim için, gizemini koruyan o şahane kentler arasında her zaman ayrı bir yeri vardır. Tarihin hiçe sayılıp yapılaşmanın geldiği üzücü boyutları göz ardı edersek, çok daha seversiniz Hatay’ı, Antakya’yı. Dedim ya, tarihin en önemli kentlerinden birisi bu topraklarda yükseldi ve yükselmeye de devam ediyor. Ulu Önder Atatürk’ün burayı nasıl da önemsediğini bilmeyenimiz var mı? Suriye hadisesi patladığından bu yana da gündemimizden hiç düşmüyor Hatay ve çevresi. Çok kültürlü yapısını koruyor olması son derece mühim. Tabii bunda yemeklerdeki, tatlardaki şahaneliği de ıskalamayalım lütfen. İnsanlarının güzelliğinden bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Çünkü Antakya’nın güzelliği ve iyiliği insanlarından kaynaklıdır desem asla ve kat’a haksız sayılmam.   

Haberin Devamı

Şef Jale Balcı’nın ellerinden Hatay tatları

Geçtiğimiz günlerde Antakya’lı şef Jale Balcı önderliğinde Hatay’ı ve tatlarını tatmak üzere düştük yollara. Türkiyemiz’in dünya çapındaki önemli bir isimlerindendir Jale. Mutfakta eline su dökülemeyecek nadide birkaç şeften biridir. Bu hünerli ellerin, kadim Antakya topraklarından çıkmasına şaşmamalı. Lezzet Dergisi’nin Shop&Fly katkılarıyla gerçekleştirdiği bu gastronomi ve kültür turunda bilmediklerimizi öğrendik, bildiklerimizin üstünden geçtik. Hemen hatırlatayım; Hatay vilayetimiz 2017’de UNESCO tarafından “Yaratıcı Şehirler Ağı” na dahil edilerek dünyadaki 26’ncı gastronomi kenti olma onuruyla ödüllendirilmişti. Yani özellikle bu tür kamu ve özel kurumlarımızın kent kültürünü canlandırıcı aktiviteleri “milli ve yerlilik” vurgusuna yakışan hareketler zinciri ki, işte bunu kutlamak gerek. Hatay Arkeoloji Müzes, hani müze gibi müze denir ya aynen öyle. Şanlı Urfa’da beni şaşırtan müzecilik anlayışı Hatay’da da kendisini gösterdi. Gerçekten şahane olmuş. St. Pierre Kilisesi olsun, Habib-i Neccar Cami olsun iyi bakılan eserlerden. Beşikli Mağara ise maceraperest doğa tutkunlarına göz kırpıyor. Antioche bağlarındaki yerel ürünlerle kahvaltıyı ise unutmam mümkün değil. Musa Ağacı’nda tuttuğumuz dileklerin ardından Turgay Kasap’taki tepsi et iki günlük Antakya maceramın önümüzdeki aylarda da süreceğinin izlerini taşıdı. Elbette ki zenginliğini yansıtacak birçok projeden ve mekandan mahrum denebilir Hatay için. Mesela özgün yemek tariflerini koruyup, kollayacak onları hayata geçirecek restaurant sayısı yeterli mi ? Sanırım hayır. İşte buna benzer eksiklikleriyle önem arz eden marka kent olma yönünde parlatılabilecek bir kent Hatay. Unutmamalı ki, taa Antik dönemde Roma ve İskenderiye’den sonra gelen üçüncü büyük kent Antakya. Bunun değerini ve kıymetini bilmek bizler için farz. Kazmayı vurduğunuz andan itibaren tarih fışkıran bu şehre karşı çok daha özenli olmamız gerekiyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları