“Vay be” dedirten birtakım hususlar

* Fransa’da Sarkozy “nüfuzunu kötüye kullanma” suçlamasıyla gözaltına alındı.

Haberin Devamı

Siyasetçilerin ve onlarla bağlantılı iş adamlarının paraları iç ettiği, halkının önünde göz göre göre yıllar içinde servetine servet kattığı ve kimsenin “uygunsuz işlerden” cezalandırılmadığı bir ülkede yaşayınca insan, böyle bir habere hayret ediyor.
“Vay be, dünyada böyle şeyler de olabiliyor demek” diyor.
* Ankara Esenboğa’daki VIP salonunu, en tepede bulunan 3 devlet büyüğü kullanabilecek. Hayır şimdi, güvenlik endişeleri olacak elbette fakat insan bu kadarına pes diyor.
Diğer vatandaşlar gibi sıra bekleyen, toplu taşıma kullanan, halkla bir araya gelmek için üç sıra güvenlik dizme ihtiyacı duymayan, zaman zaman havaalanında sıradan bir adam gibi diğer insanlarla birlikte uçağa alınmayı bekleyen yabancı siyasetçilere bakınca “Vay be, böylesi de olabiliyor demek” diye şaşırıyor.
Bu “VIP” meselesi sadece belirli bir kesimde yok tabii.
Herkes özel muamele sevdalısı memlekette. Beklemek, başkalarıyla aynı muameleyi görmek, sırada durmak, birileriyle aynı “kefeye” koyulmak neden bu kadar ağrımıza gidiyor?
* İsrail’de üç genç öldürülüyor. Siyasi çıkar uğruna ölümlerin bile hafifletildiği, “ama o da hak etti” diye kitlelerin ikna edildiği, meydanlarda acılı anne yuhalatılmış bir ülkede yaşayınca, insan ölümler karşısında saygı gösteren birini gördüğünde “Vay be, böylesi de olabiliyor demek” diyor.
Hoş, bizdeki dert üç kişinin ölümünün hafife alınması da değil... Soma’da YÜZLERCE insan öldü, fakat siyasetçilerimiz dik durup eğilmediği için bu ölümlere dair sorumluluk sırtlanma söz konusu değil.
Bilakis, “Biziiii engellemek için ölüyorlar” gibi beyanlar duymadığımıza şükretmek lazım. Malum, bir süredir dünyaya göktaşı çarpsa ve yok olma tehlikesi içine girsek, tek endişe konusu cumhurbaşkanı seçilmek veya seçilmemek olabilir.
Hal böyleyken hangi konu olursa olsun, herhalde “hele bir seçilsin de, sonra karşılıklı bir çıkarımız varsa bakarız” demek uygun düşüyor.

Suyu çıkan bir kelime: Sürpriz
* Acun Ilıcalı, Kim Milyoner Olmak İster yarışmasını sunacak oluyor, bunun haberi “Acun’dan büyük sürpriz” olarak duyuruluyor. Hayır, sanki adam 5 yıl televizyona paydos demiş, bu süre içinde bir projede yer almayacağını söylemiş ve yalvar yakar ikna etmişler gibi sürpriz. Hayır efendim değil.
* Bir diziye eski bir karakter dönüyor. Onun başlığı da ‘büyük sürpriz’ oluyor. Hayır, değil?
* Cumhurbaşkanı adayı açıklanıyor, sanki ultrasonda kız olduğu görünen bebek erkek doğmuş gibi büyük sürpriz. Hayır efendim, sürpriz değil.
* Google’da “Haberler” sekmesinde “büyük sürpriz” yazınca tam 219.000 (Yazıyla iki yüz ondokuz bin) sonuç çıkıyor. Düşünün, son zamanlarda “büyük sürpriz” içeren 219 bin haber okumuşuz.
Acaba “tık çılgınlığı” kapsamı içinde meramımızı anlatmaya çabalar, dikkat çekmek için çırpınırken “sürpriz” konusunun suyunu çıkarmış olabilir miyiz?
İfadelerimiz, kelimelerimiz mi tükendi, “sürpriz”den başkası kalmadı mı?
Merakımdan soruyorum.

Yazarın Tüm Yazıları